Bana gelen mektubu aşağıda paylaşıyorum. Sevgiyle gücünü bulan öğretmenlerimize adıyorum bu mektubu. İyi ki varlar.
***
Ben Şanlıurfa’da bir sınıf öğretmeniyim. Son kitabınız ‘Öğretmenim Bir Bakar mısın?’ da geçen bir öğretmen hakkında size yazmak istedim. Kitabınızdaki 73 ile 75. sayfadaki Samsun’un Çarşamba ilçesindeki B. öğretmeni yakınen tanıyorum. 2014 senesinde onun idarecilik yaptığı okulda ücretli öğretmenlik yapmaya başlamıştım…
İnanıyorum ki ülkemizde böyle öğretmenler olduğu sürece sırtımız yere gelmez. Muhteşem bir öğretmen ve bu mesleğe hayatını adayan, “her çocuk özeldir” anlayışıyla hala görevine devam eden bir hocamız… Bir öğretmen öğrencilerini etkiler, iyi ya da kötü, hem de çok etkiler, ama bir meslektaşın bir meslektaşını etkilemesi çok nadir görülen bir gelişmedir…
Hep hatırlarım ki ne zaman canı sıkılsa kendini öğrencilerin içine atar, onlarla futbol oynar, onlarla okulun bankında oturur sohbet eder, onların saçlarını örerdi… Koridorda türkü söyleyerek karşılardı öğrencilerini, elinde bir şiir kitabı arada sınıflara gider şiir okurdu onlara…
Hiç unutmam… Sınıfımda bir öğrencim ameliyat olmuştu ve hastanede doktoru O’na küçük bir top vermişti, oynasın diye… Son zile az kala çıkarmış o topu oynayacağı sırada top tahtanın üstündeki İstiklal Marşı çerçevesine geldi ve çerçeve yere düştü.
Öyle korktum ki; hemen öğrencime baktım, bir yerine bir şey oldu mu diye. Sonra topladım kırıntıları ve B. Bey’e haber vermek istedim: Sınıfımızda çerçevemiz eksildi yenisini takabilir miyiz?
Dedi ki, Hoca Hanım yarın hallederiz; merak etmeyin.
Ertesi gün sınıfıma geldi ve çocuklarla sohbet ederken size bir şiir öğretmek isterim çocuklar dedi… “Bizim Memleket” Faruk Nafiz Çamlıbel’den…
Tahtaya bir güzel yazdı şiiri. Mırıldanmaya başladı. Sonra çocuklarla söylemeye başladı. Sizce bu şiir ne anlatıyor diye sordu. Şiir hakkında güzel güzel konuşuldu ve sanki tesadüfen fark etmiş gibi tahtanın üstündeki İstiklal marşı çerçevesinin olmadığına değindi.
“A Hoca Hanım sınıfınızda İstiklal Marşı yok muydu, nasıl unutmuşuz koymamışız, biz de az önceki şiirde nelerden bahsettik! Böyle olmaz,” dedi.
Çocuklar hemen atladı tabi; “öğretmenim onu Onur düşürdü”.
“Öyle mi? Ama Onur’un düşürmesi önemli değil; şu an sizin sınıfınızda İstiklal Marşı yok! Bu hepinizin sorumluluğu! Size bir görev veriyorum, bugün ne yapın edin, o çerçeveyi yerine koyun. Çalışanlardan yardım isteyin, başka öğretmenlerinizden yardım isteyin, hatta benden bile isteyebilirsiniz! O çerçeve bugün son derse kadar oraya gelsin. Bir daha bu sınıfa geldiğimde orayı boş görmek istemiyorum, size yakışmaz!”
Çocuklar yana yakıla okulda birilerini aradılar ve çalışanlardan yardım alarak iki ders içinde o çerçeveyi oraya taktılar…
Eminim ne okudukları şiiri, ne o şiirin anlamını, ne de bu sorumluluğu unutmuşlardır…
Şimdi ben bir öğretmenim ve başını okşadığım her yavrunun gülümseyişinde onun payı var. Öğretmenler olarak bizler çok güçlüyüz ve değerliyiz. Bunu hissettirdiğiniz için teşekkür ederiz.
***
Okuduğunuz için teşekkür ediyorum. Gönül zengini tüm öğretmen ve müdürlerimize sevgi, selam ve saygılarımla…
Doğan Cüceloğlu / 13 Aralık 2018