Benimle 54 yaşıma kadar gelmiş soru işaretleriyle bezelidir gariban ömrüm.
Örnekleri çoktur da, ilk aklıma gelenleri sıralıyım hadi;
* Yunus Emre’nin ”Benim adım dertli dolap” dizesi, asırlar evvel Suriye’deki bilmemne nehrinden şehre su taşıyan ahşap dolaplarla mı ilgilidir? Yunus, bu dolapları bilmekte, şiirinde bi imge olarak kullanmakta ve hatta çektiği çileden zevk aldığını mı söylemektedir? Yoksa, ne dolabı la mıdır 13. yüzyılda?
* Beşiktaş’ımız İnönü Stadı’nda sahaya çıkmak üzereyken, tam da çıkış tüneli ucunda bekleşen, koridoru gözetleyen, sonra tribünlere ”Aha geliyular, yıkın ortalığı” anlamında el-kol hareketleri yapan, böylelikle taraftarı coşturup galeyana getiren adamlar kimdi? Bunlarla neden tribünde hiç tanışmadık?
* Türk Halk ve Divan Şiirlerinde son dörtlükte mahlas kullanmayı kim başlattı? Bu ne kadar güzel bi ayrıntıdır gardeşim? Neden misal İngiliz Edebiyatında ”Şekspir der ki ben alayım” veya Alman Edebiyatında ”Aşık Bertol Brecht der doğrudur sözüm” gibi dizeler hiç olmamıştır?
* Sonra? Gezi Direnişi? Elli kitap kesin okudum bu konuda. Halen de okumaktayım ve içinden çıkabilmiş diğilim, Gezi Eylemi neydi? Aksi gibi, 2-3 yazı yazmışımdır Ulus Gazetesine Gezi için, ne anlattığımı ben de bilmiyorum valla?
****
Çözebildiğim yegâne dert, İsmet Paşa’mızla ilgilidir.
Tam bilgi saabı olamıyordum. Belleğimde böyle bi nüans yoğ idi. Acaba koskoca İsmet Paşa Cumhuriyet’imizden ve Aydınlanma Devrimlerinden o kadar ödünü neden verdi diye kafayı yiyordum.
Ve inanın. Bu anlamda yazılmış ”net ve tarafsız” bi makale de elime geçmemişti hiç!
Daha yeni. Geçen yıl. Bi yerde okudum, bambaşka bi mevzuu idi gerçi.
-”Atatürk’ün yaptığı şeyleri benden beklemeyin, ben Atatürk diğilim” demişti, İnönü.
Bu kadar yalındır ülkemiz gerçeği.
İsmet İnönü kafamda beraat etmiştir bu sözleriyle.
****
Ama tüm bunları toplasan, kalbimdeki yer ve önemi;
Bi gece yolculuğunda otobüsümüzü ansızın bırakıp inen Fındıkkale Kaptan Şoförü Abi’mizin o saatte, o ayazda ve o karanlıkta nereye gittiğinin gizeminin tırnağı etmez!
Anlatmalıyım…
Giresun-İstanbul arası yollardayız. Yolculuğun 20 saat sürdüğü yıllardayız. Sanırım Merzifon civarı falan, yolun yarısında bi yerlerdeyiz.
Birden?? Aracı sağa çekti?? İndi?? Gitti kaptan??
Ben de niyeyse en önde oturuyom. Tüm otobüs uykuda? Kimsenin haberi yok? Ne yapmalıyım? Direksiyona mı geçmeliyim?
****
Dert diğildi tabi. Arkadan yedek kaptan gelip yola koyulmuştu hemen.
a) İnen Kaptan Merzifon’lu muydu?
b) Veya Fındıkkale firması, mantıklı bi icraata imza atıp, bi otelle falan anlaşmış, kaptanları yolun yarısında dinlendiriyo muydu? Mesela diğer kaptan da yarın gece dönüşte Merzifon’da inecek, dinlenmeye çekilecek miydi?
c) Her limanda bi sevgilisi olduğu bilinen gemi kaptanları misali, bizim kaptanımızın da Merzifon’da bi sevgilisi mi var idi? Diğer kaptan ve muavin kıyak mı yapmıştı Abi’mize?
Valla ne bileyim şimdi?
Gidip de kimlere sorayım?
****
Yazarlık görevimi yaptım ben.
Dünyada benden başka Fındıkkale’yi yazmış bi adam yoktur. Yüzlerce gülmece öyküm var şehrimin otobüs firmasıyla ilgili. Şimdi bile iddia ederim; zamanın Fındıkkale otobüslerinde yaşanmış mizahi olaylar, dünyanın başka hiçbi yolculuğunda yaşanmamıştır.
Ve…
Bi de rahmetli Derya Sayın abimin o unutulmaz ”Kavafis şiiri” karikatürü. İkimiz dışındaki tüm sanat-edebiyat erbabı suçludur bugün, Fındıkkale’mizin yok olmuşluğunda!
****
Otel kurabilirlerdi. (bi zamanlar o güç vardı)
Tüm otobüslerin mal sahibi olabilirlerdi. (komisyoncusu diğil)
Gemi yolculuğu sektörüne girebilirlerdi. (çok da yaraşırdı şehrime)
Fındıkkale Hava Yolları kurulabilirdi.. (bitek benim hayalim ve esprim olarak kaldı.. yazık yahu)
Daha fazlasını yazdırmayın, üzülüyorum.
****
Fındıkkale firması, Derya Sayın’ın cenazesine çelenk gönderip, vefa denen duygunun ne olduğunu göstermiştir, şu kadir-kıymet bilmeden yaşayan şehre.
Oysa biz, bu firmaya vefa borcumuzu ödeyemedik.
Terme Özkanlar Dinlenme Tesislerinde, hayali bi vapur düdüğünden aldığım ”la notası” sesiyle, olmayan mandolimin akordunu yaptığım yolculuklara selam olsun.
(Tüm yazılarımı gülümseyerek okuyan sevgili Ünal Malkoç ağabeyim vefat etti. Üzüntüm derindir, bu yazımı Ona adıyorum.)