Jerry, ‘Hayvanat Bahçesindeydim…’ diyor. Bu esnada boş bir çerçeveyi güneşe doğru tutuyor. Ardından bir anons duyuluyor: ‘Çiçekleri koparmak yasaktır!’. ‘Hayvanat Bahçesindeydim…’ diye yineliyor Jerry. Bu esnâda fonda kuş cıvıltılarını duyuyoruz. Burası Cenrtal Park…
Edward Albee’nin ‘Hayvanat Bahçesi Öyküsü’ adlı oyunu İBB Şehir Tiyatroları’nın düzenlediği ‘338. Genç Günler’ kapsamında Kadıköy Müze Gazhane Sahnesi’ndeydi. Oyunun prologsuz, plânlanmamış, neredeyse yaşamın yavaş aktığı bir Pazar günü öğleden sonrasında, yukarıdaki replikle başlaması, belki de tüm sıradanlğı ve ezberi bozar nitelikte…
Amerikan tiyatro yazarı Edward Albee, hem kendi hayat hikâyesi, hem de tiyatro yazını alanında dikkat çekmiş bir yazar. Bu oyununda giderek yalnızlaşan metropol insanının ‘Hayvanat bahçesi’ metaforu ile hapsolmuşluğu, çaresizliği, kişiler arası iletişimsizliği, ‘Jerry’ ve ‘Peter’ adlı oyun karakterleri ile anlatılır. Tek perdelik oyunda, farklı sosyal sınıftan iki insanın, birbirine bakış açıları, esnek ve incelikli bir dil ile aktarılır. Peter, bir yayınevinde iyi bir konumda bulunmaktadır. Her Pazar Central Park’taki aynı banka gelir ve burada, aile ve çocuklarından bağımsız bir şekilde zihnini dinlendirir, kitap okur, müzik dinler. Orası Peter için hem bir kaçış yeri, hem de artık neredeyse sahiplendiği ikinci bir alandır. Jerry ise geçimini zorlukla temin edip, hayatta kalmaya çalışan, kimsesiz bir bireydir. Jerry tesadüf eseri parkta karşılaşmış olduğu Peter’la bir şekilde konuşmak için elinden geleni yapar ve bunu da başarır. Zaman zaman birbirinden kopuk sorular da sorar. Amacı bir şekilde diyaloğu ilerletmektir çünkü yalnızdır ve bir insanla konuşmak belki de ona iyi gelecektir…
Peter’ın dikkatini boş çerçeveler çeker ve Jerrr’ye ‘neden boş’ olduğunu sorar, Jerry de O’na Resimlerini koyacak kimsesinin olmadığını söyler. O yüzden aralıklı olarak çerçeveleri güneşe doğru tutar ve gün ışığının saf ve temiz enerjisiyle ruhunu onarmaya, kayıp bir mutluluğu bulmaya çalışır.
‘JERRY İLE KÖPEĞİN ÖYKÜSÜ’
Konuşmanın belli bir aşamasından sonra Jerry Peter’a yaşadığı pansiyonu ve orada yaşadıklarını anlatmaya başlar. Pansiyoncu kadının anlayışsız tavırları ve kendisine karşı cinsel ilgisinden duyduğu rahatsızlığı ve buna nasıl çözümler bulduğunu söyler. Bir de Pansiyoncu kadının köpeği ile ilgili yaşadığı sıkıntıları, ona sürekli saldırmasını ve bir türlü köpekle arasının iyi olamadığını, bunun için ilkin onu öldürmek istediğini, hatta onu zehirleme girişiminde bulunduğunu fakat köpeğin buna rağmen ölmediğini, hastalandığını, ardından da, onun yaşamasını istediğini anlatır. Jerry Peter’a, köpekle anlaşmaya karar verdiğini çünkü bunun hayattaki bir çok şey için de yeni bir başlangıç olabileceğini belirtir.
Jerry’nin, akış içindeki şu sözleri aslında oyunun panoraması gibidir. :
(*)‘Hayvanat bahçesine, insanların hayvanlarla, hayvanların birbirleriyle ve insanlarla nasıl bir arada olabildiklerini görmek için gittim. Gerçi, bu pek iyi bir yol değildi çünkü orada herkes parmaklıklarla birbirinden ayrılmış, hayvanlar birbirinden, insanlar da hayvanlardan. Ama eğer söz konusu olan bir hayvanat bahçesiyse böyle olması gerekiyor. Öteye git’(Hayvanat Bahçesi Öyküsü- Edward Albee )
Oyunun ilerleyen dakikalarında Jerry, Peter’dan oturmakta olduğu ve adetâ sahiplendiği banktan kalkmasını isteyecektir. Bu noktadan sonra oyun, birbirlerine karşı cephe aldıkları bir tarafa doğru ilerler. Jerry o çok merak uyandıran ‘Hayvanat Bahçesi Öyküsü’ nü anlatmak için Peter’ın yanına oturur ve yavaş yavaş O’nun kaymasını isteyerek yerini daraltır. Sonunda da Peter’ın banktan kalkmasını ister. Amacı Peter’ı bu yolla kendi kendine bir iç hesaplaşmaya düşürmektir aslında. Peter ısrarla banktan kalkmak istemez ve polis çağırmaya yeltenir fakat bunun da anlamsız olduğunun farkına varınca, çaresiz, Jerry’nin bank için düello fikrini kabul eder. Jerry Peter’a bu dövüşün adaletli olması için bir bıçak fırlatır ve kendini Peter’ın önüne atarak O’na kendini bıçaklatır. Burada bir flash-back yapıp, oyunun başlarındaki Peter’ın şu repliğini hatırladığımızda- ‘Yarın sabah gazetelerde okursun, tabii eğer bu gece televizyonda görmezsen. Televizyonun var, öyle değil mi?’- aslında Jerry’nin o gün bu öldürülme plânını evvelden tasarlamış olduğunu fark ederiz. Jeryy toplumsal uçurumların olduğu bu hayatta kendine çıkar yol olarak ölümü tercih etmiştir…
İzlediğim oyunda Jerry’i Elif Verit , Peter’ı ise Besim Demirkıran canlandırmış. Yönetmenliğini ise Cafer Alpsolay üstlenmiş. Oyunda iki erkek karakter yapılandırması izleği Jerry’i bir kadının canlandırmasıyla yıkılmış. Bu anlamda, bu şekilde bir dönüşüm planlanmışsa, oyun repliklerinde de bu duruma uygun nitelikte bir uyarlamanın yapılması gerekirdi. Çünkü, yazarın tercihiyle bu karakter erkek olarak konumlandırılmış ve oyun metninde geçen kimi diyaloglarda karşı cinsle ilgili göndermeler mevcut ve oyundaki dengenin bu şekilde ilerliyor olması da, bunu gerekli kılıyor. Metin buna müsaitse, oyun kişileri bile çoğaltılabilir, bu, olasılık dahilinde.
Müze Gazhane Sahnesi’nde, sahne üç taraflı izleyici tribününün ortasında yuvarlak bir alanda, üç adet bankı ve ortada küçük bir süs havuzu olan bir parkın sessiz bir tarafını anlatır şekilde konumlanmış. Işık tasarımı Murat Özdemir tarafından yapılmış oyunun mavi lokal ışıkları özellikle Peter’ın yalnızlaştığı ve içe kapandığı anlarda yanıyor. Efektif sesleri ise Erhan Aşar tasarlamış. Süs havuzundan aralıklı olarak derinden duyulan su sesi, her iki karakteri de heyecanlandırır ve sessizleşip, havuza doğru kulak kesilip suyun fışkırmasını çocukça bir merakla beklerler fakat su bir türlü gelmez. Oyunun ters köşe anlarında izleyiciyi yakalayabilmesi, oyuncu performanslarının yükselen bir hatta ilerlediğini gösteriyor.
‘ARADIĞINIZ KİŞİ ŞU AN BAŞKA BİR KİŞİYLE KONUŞUYOR’
Bank nedeniyle yaşadıkları tartışmanın neticesinde Jerry’nin kendini Peter’ın bıçağıyla öldürtmesiyle birlikte, o âna dek akmayan havuz fıskiyesinden su fışkırıyor ve fışkıran suyun rengi kırmızıya dönüşüyor. Aynı anda derin bir efektif müzik yüksek bir volümle verilip, o andaki dehşet ve acı anlatılıyor. Peter’ın çaresiz bir şekilde telefonuna sarılması ve o anda ‘Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor…’ cümlesi de fonda duyuluyor. Oyunun festival teması gereği tek gösterim olması havalı duruyor ve elbette ayrıcalıklı hissettiriyor. Oyuncuların samîmiyeti izleyicilere geçiyor ve yaptıkları işten gururlu bir şekilde selâmlarını vererek sahneden ayrılıyorlar. Güzel bir Pazar öğleden sonrası ‘Hayvanat Bahçesi öyküsü’ hayatımızdan rüzgâr gibi geçiyor…
ÖZLEM ÖZDEMİR
HAYVANAT BAHÇESİ ÖYKÜSÜ
Yazan: Edward Albee
Yöneten: Cafer Alpsolay
Dramaturg: Sinem Özlek
Müzik: Cihan KURTARAN Koreografi: Senem OLUZ Dekor Tasarım: Cihan AŞAR Kostüm Danışmanı: Nihal KAPLANGI Işık Tasarım: Murat ÖZDEMİR Işık Realizatör: Ali BİRİNCİ Efek Tasarım: Gökhan BALSOY Yönetmen Yardımcısı: İrem YILDIZ Reji Asistanları: Emre ERTUNÇ, Umay TUĞBAY Afiş Tasarımı: İrem YILDIZ, Fotoğraflar: Buğrahan ÖZBİDECİLER
Oyuncular: Elif Verit, Besim Demirkıran