Eskiden Gırgır diye bir mizah dergimiz vardı, hatırlar mısınız? Oğuz Aral yönetiminde çıkan dergi, mizah tarihimize önemli iz bıraktı ve bugün hala, onun izdüşümlerini görmeye devam ediyoruz pek çok alanda. Kapak ve kapak iç sayfaları dışında, fazla siyasi olmayan, eğlenceli bir mizah anlayışı yarattı. Okurken gülümseten, gülümsetirken düşündüren, kısa sürede okunduğu için yeni sayısını heyecanla beklediğimiz bir dergiydi. Meşhur mizah dergisi Marko Paşa ve ardılı dergilerin yarattığı politik duruş yerine, daha fazla eğlence, daha fazla komedi, daha fazla popülizmi seçerek kendi okurunu yarattı Gırgır. Siyasi yelpazenin tam ortasında durduğu söylenebilirdi. Gırgır’dan ayrılanların sağa sola savrulması tesadüfi değildir, çünkü dergi giderek politikadan daha çok sakınmak durumunda kaldığı için mizahi gücünü ve etkisini de yitirdi. Bir zamanlar demokratik hoşgörü çerçevesinde yayın hayatına devam edebilirken, zamanın ruhu ve memleketin hali değiştikçe Gırgır da baskılardan, cezalardan nasibini aldı ve nihayet yok edildi…
Artık hayatın her alanında mutsuzluğun hakim olduğu bu ülkede, karanlığın ve baskının altında ezilmiş, açlıkla sınanan bir halkın, sıkıştığı cenderede kendisini iyi hissetmek için zaman zaman sığınabileceği “mizahın” ve “komedinin” de Gırgır ile aynı kaderi paylaştığını söylemek mümkün. Durum komikliğinden öteye geçemeyen, en fazla ince zeka ürünü anlık esprilerin muhatabıyız artık çoğunlukla…
Elbette, Gırgır ve Oğuz Aral ekolünden çıkan mizah anlayışının bugün de izlerini görmek mümkün… Mesela, Cem Yılmaz gibi isimlerin etkilediği ve komedi alanında ürün veren sanatçıların olması gayet doğal… Az da olsa, onların eserlerini gerek sinema, gerek stand-up, gerekse tiyatro oyunlarında izleme şansı bulabiliyoruz hala…
“Roma’da Bir Cinayet” oyunu, bu kategori içinde değerlendirebileceğim bir oyun…
Evlenmek için İtalya’nın Roma kentindeki Türk Konsolosluğu’na giden gençler ve onların aileleriyle olan maceralarını alatan, tiyatro salonunu dolduranları güldürmeyi başaran bir oyun ile karşı karışayız… Benzer öyküleri farklı alanlar içinde görmüş olmanız ya da farklı çağrışımlar yapması doğaldır… Zira çinde bulunduğumuz zamanın kadınlar üzerinde oluşturduğu baskı bu oyunun ana konusu değildir, üzerinden hafifçe geçilir. Ama iyi zaman geçirebileceğimiz, kahkahayla oyuna katılabileceğiniz bir öykünün canlandırılması söz konusudur.
Oyunda bol bol vurgulanan “cinayet” ile ne kastedildiği ancak oyunun sonuna kadar sabredenler çözebilecekler. “Katil her zaman cinayet işlendiği yere gelecektir”… Kafanızda canlanan uşak nerede acaba?
Öykü sahneye uyarlandığında, seyircinin sahneye ilgisini hiç eksiltmeden devam ettirmesini sağlayan diyaloglar öyle ince ince işlenmiş ki, zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Oyuncuların girişi, çıkışı, diyalogları o kadar hızlı ve tempolu ki bir an dahi gözünüzü ve ilginizi sahneden alamıyorsunuz…
Oyunda hem anlatıcı hem de baba rolünü oynayan Kubilay Penbeklioğlu, hem oyunun tümünde bir maestro gibi akışa hakim olabiliyor hem de bu yüksek tempoda oluşabilecek aksaklıkların üstünü kolayca örtebilecek bir deneyime sahip, supleksi oldukça yüksek bir oyuncu. Oyunun akışına uygun duygusal geçişleri, temponun hızlanmasını sağllayan çevik jestleriyle adeta sahneyi dolduruyor.
Bendegül rolünde ise Çiçek Dilligil’i izliyoruz. Yılların birikimi ve eşsiz yeteneğiyle o kadar doğal ve sahici ki, karakterini oynamıyor, adeta yaşıyor! Yumuşak sesi, gerektiğinde hırçınlaşan ve yükselen tonlamaları, başarılı jest ve mimikleriyle seyirciyi sahneye mıhlıyor ve seyir zevkini zirveye taşıyor.
Dilara Mücaviroğlu ve Burak Uyanık ise, oyunun merkezide yer alan iki ayrı karaktere hayat veriyorlar. Burak Uyanık, karakteriyle özdeşleşerek seyircinin hem sempatisini hem de acıma duygusunu uyandırmayı başarıyor. Baskın kadın rolü ile seyircinin karşısına geçen Dilara Mücaviroğlu ise gerek hırçınlıkları, gerek şımarık ama muhtaç kadın rolüne hayat verirken şaşkınlık içinde izledim; çünkü o kadar uçlardaki duygu ve tavır geçişlerini o kadar rahat ve doğal gerçekleştiriyor ki, bravo demekten kendimi alamadım!
Melek Şahin (Füruzan) oyunun son bölümünde sahnede yerini alıyor, gerek peruklu, gereksiz peruksuz haliyle sonuna doğru katıldığı bu hızlı tempoya kısa sürede uyum sağlıyor ve oyunun başarısına ortak olmakta gecikmiyor.
Müzik, dekor ve kostümlerin oyuna sunduğu katkı ve seyir zevkini yükselten teknik ekip de alkışı ziyadesiyle hak ediyor.
Oldukça karanlık ve ağır koşullardan geçtiğimiz bugünlerde, biraz olsun kafanızın dağılmasını ve dışarıdaki yaşamın sıkıcılığından uzaklaşmayı istiyorsanız, bu oyunu kaçırmayın! Hem eğleneceksiniz, hem de bu ülkenin karabasanından sıyrılıp komedinin renkli dünyasında keyifli bir yolculuk yapacaksınız…
İSMAİL CEM ÖZKAN
ROMA’DA CİNAYET
Yazan: Elçin Gürler
Yöneten: Kubilay Penbeklioğlu
Oyuncular: Çiçek Dilligil, Kubilay Penbeklioğlu, Melek Şahin, Dilara Mücaviroğlu, Burak Uyanık
Müzik Tasarım: Orhan Enes Kuzu
Dekor Tasarım: Selin Ölçen
Dekor Uygulama: Selçuk Yılmaz
Işık Tasarım: Kaan Eman
Afiş Tasarım: Galip Aksular
Afiş Fotoğraf: Bahadırhan Erkoç
Proje Asistanı: Damla Özovalı
Yapım: Mi Entertainment & amp; Nova Oyun Yapım
Genel Sanat Yönetmeni: Mutlu İgdi