Efendim, on yedinci yüzyılda, İstanbul Kadı’sı Savleti Efendi’nin, neredeyse ömrünü yiyip bitiren, İrfan Molla adlı bir mahdumu varmış.
Zeka olarak biraz geri kalmış, bu nedenle hep örselenmiş, kandırılmıştı İrfan. Savleti Efendi’nin iç acısıydı aslında…Yine de kızdı mı, Allah yarattı demez, ayağının altına alıverirdi hemen. Etlerini pinçik pinçik ederdi. Ahh, şu on iki burcun isimlerini bir ezberleyebilse… Hamel, Sevr, Cevzâ, Seretân, Esed, Sünbüle, Mizân, Akrep, Kavs, Cedy, Delv ve Hût’ü dili dönüp sayabilse. İlim, irfan sahibi olsa… Neredeeee?
İrfan yaşadığı duygusal ve fiziksel şiddet nedeniyle biraz hırçın, azıcık sinsi, biraz öfkeliydi. Ve de hep çocuk kalpli…
Musahipzade Celal’in İrfan’ıyla kahramanıyla ilk tanışmam 1982 yılında İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun sahneye koyduğu “İstanbul Efendisi” ile olmuştu. Ahmet Uğurlu, başında kıvırcık saçlarının fışkırdığı kar beyazı takkesiyle unutulmaz bir yoruma imza atmıştı.
2008’de Engin Alkan‘ın yönettiği “İstanbul Efendisi” adlı oyunla tekrar buluşmuştum. Çağlar Çorumlu, Edip Tepeli‘den defalarca “İrfan Molla”yı hayranlıkla izlemiştim.
Dün akşam Serkan Ilgaz‘ın bambaşka, son derece başarılı İrfan’ını seyrederken bütün o yılları düşündüm. Ve İrfan’ın tartaklanıp, yere düştüğü sahnede Serkan Ilgaz‘ın ortaya koyduğu, her türlü övgüyü hak eden performansını çok beğendim.
Serkan Ilgaz ile aslında ilk tanışmam “Kundakçı” ile olmuştu. ‘Kentli’ yorumuyla dikkatimi çekmişti. Sahneye son derece yaraşan bir aktördü ve gelecek vaad eden bir ışığı, rol hakimiyeti vardı.“İstanbul Efendisi” ile bu düşüncelerimin doğruluğunu kanıtladı.
Serkan Ilgaz ile oyun sonrası konuştuk.
Pınar Çekirge – Öncelikle soyadın dikkatimi çekti. Rıfat Ilgaz ile bir bağın var mı?
Serkan Ilgaz – Aile büyükleri arasındaki bir ‘söylentiye’ göre babamın dedesi ile Rıfat Ilgaz’ın babası kuzenmiş. Doğruluğundan emin değilim.
Pınar Çekirge – Tiyatrocu daha doğrusu aktör olmaya nasıl ve hangi yaşta karar verdin?
Serkan Ilgaz – Aslında konservatuvardan önce tüm eğitim hayatım sayısal alanda geçti. Yeditepe Üniversitesi’nde Biyomedikal Mühendisliği okuyordum. İlk yılımda tiyatro kulübüne girdim. Yaşadığım deneyim çok hoşuma gitmişti. Acaba çift ana dal olarak okuyabilir miyim diye biraz araştırdım ama bu pek mümkün görünmüyordu. Kısa bir süre bu düşünceleri aklımın bir köşesine kaldırdım. Daha sonra ikinci senemdeyken kulüp, bizimle çalışması için Engin Alkan’ı ikna etmeyi başardı. Çalışmaların daha başlarındayken bir gün hocanın yanına gittim ve ‘Konservatuvar sınavlarına girmek istiyorum’ dedim. Yirmi yaşında okulu dondurdum ve sınavlara hazırlanmaya başladım.
Pınar Çekirge – Genelde aileler çocuklarının oyuncu olmasını pek onaylamıyorlar. Sizde ne oldu? Neler yaşandı?
Serkan Ilgaz – Okulu dondurup sınavlara hazırlanmak istediğimi aileme ilk söylediğimde uzun bir sessizlik olmadı değil. Biraz maymun iştahlı biri olabildiğim için, haklı olarak, mühendisliği bitirip, ondan sonra yine istersem, kararım değişmezse, yine oyunculuğa yönelmemi tavsiye ettiler. Devlet konservatuvarlarına girebilmek için yaşım gereği tek hakkım vardı. ‘Bir dönem okulu dondurayım, kazanamazsam devam ederim’ gibi bir noktada anlaşmaya vardık. Her zaman ve her şeyde olduğu gibi sonuna kadar arkamda oldu ailem. Hala da aynı şekilde devam ediyor bu destekleri.
Pınar Çekirge – Tiyatro Adam’da ‘Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı’nda yönetmen yardımcılığı, sonrasında ‘Tamamen Doluyuz’da ses ve efekt tasarımı…. Derken Haluk Bilginer, Muharrem Özcan ile yollarının kesişmesi. ‘Kundakçı’. Bu dönemleri sorsam…
Serkan Ilgaz – Tiyatro Adam’ın ‘Arturo Ui’si parçası olduğum ilk profesyonel işti. Konservatuvarda birinci sınıfın sonunda asistan olarak onlarla çalışma fırsatı yakaladım. Çok şey öğrendim ve orada çok keyifli zamanlar geçirdim, diyebilirim.
Gökçer Genç’in oynadığı ‘Tamamen Doluyuz’ oyununda ses ve efekt kumandası bendeydi. Yaklaşık 700 farklı ses kaydı ve bir midi klavye ile ona eşlik ediyordum. Gökçer Genç gibi şahane bir insan ve dost kazandırdı o iş de bana.
‘Kundakçı’ oyununa 2016 yılında son sınıf öğrencisiyken girdim. Oyun Atölyesi, oyuncusu olmayı en çok istediğim tiyatroların başında geliyordu ve bir hayalim gerçekleşmişti. 2023 sezonunun sonuna kadar yaklaşık 300 oyun oynadık.Tam tamına yedi yıl… Orada büyüdüm, diyebilirim. Oyun Atölyesi evim gibiydi, desem abartı olmaz. Muhteşem dostlar edindim ve çok şey öğrendim. Muharrem Özcan ile de yollarım ‘Kundakçı’ sayesinde kesişti. Hem yönettiği oyunda oynamak, hem de bu kadar yetenekli bir oyuncuyla aynı sahneyi paylaşmak çok keyifliydi. Son iki sezonumuzda Haluk Bilginer’in oyuna dahil olması ise hayallerimin de ötesinde bir gerçeklikti. Çağımızın en önemli aktörlerinden biriyle aynı sahneyi paylaşmak gerçekten büyük bir şanstı.
Pınar Çekirge – Engin Alkan ile sanırım ilk buluşmanız ‘Vişne Bahçesi’nde olmuş…
Serkan Ilgaz – 2012 yılında Yeditepe Üniversitesi Tiyatro Kulübü’nde Engin Alkan ‘Vişne Bahçesi’ oyununu sahneye koymuştu. Bir yandan konservatuvar sınavlarına hazırlanırken, bir yandan da Lopahin karakterini Engin Alkan yönetmenliğinde çalışma fırsatı yakalamıştım. Şahane günlerdi.
Pınar Çekirge – Ve ‘İstanbul Efendisi’… Bu projeye nasıl dahil oldun?
Serkan Ilgaz – Sizin kadar rütbeli olamasam da, ben de Şehir Tiyatrosu’nda beş kere izlemiştim ‘İstanbul Efendisi’ni. Yanına da yedi kere ‘Şark Dişçisi’ ve üç kere ‘Tarla Kuşuydu Juliet’i ekleyelim… Evet, Engin Alkan müzikallerine büyük bir hayranlığım var. O günlerden beri bu oyunda İrfan karakterini oynamak hayallerimden biriydi. Bir sabah sosyal medyada ‘ Engin Alkan yönetiminde İstanbul Efendisi Müzikali oyuncu seçmeleri ‘ başlığıyla bir gönderi gördüm. Gerçekliğine inanmam, doğrusu biraz zaman alsa da, hemen başvuru yaptım.
Pınar Çekirge – İrfan Molla… Hanimiş İrfan… Çok sevimli bir eksen kahraman… Bu role nasıl hazırlandın?
Serkan Ilgaz – Başta Çağlar Çorumlu’nun efsaneleştirdiği, daha sonra da Edip Tepeli’nin başarıyla devam ettirdiği bu rolün omuzlarıma yüklediği bir ağırlık oldu tabii. Aslında seçmeler için hazırladığım İrfan, şu an oynadığımdan biraz daha sert mizaçlıydı. Parçamı oynarken, Engin Hoca ‘İrfan’ı; büyüyememiş, yaralı, hor görülen bir çocuk olarak düşün ’ dedi ve bu açıklama bana çok yardımcı oldu. Daha sonra provalarda benden gelen malzemeler ve Engin Hoca’nın yönlendirmeleriyle böyle bir İrfan çıktı ortaya.
Pınar Çekirge – Biraz da dedikodu yapalım. Zaten kimse duymayacak konuştuklarımızı. Engin Alkan nasıl bir yönetmen? Sert, dediğim dedik, oyuncuya söz hakkı tanımayan ya da demokrat, ılımlı?
Serkan Ilgaz – Engin Alkan ile çalışmak, adeta hızlandırılmış ikinci bir konservatuvar eğitimi almak gibi. O kadar çok şey öğreniyor ki insan.Yirmi farklı oyuncuya, yirmi farklı kişiliğe, farklı ekollerde eğitim almış yirmi aktöre bir şekilde doğru yerden ulaşıp, ışık tutabilmek gerçekten çok takdir edilesi bir durum. İnanılmaz derecede sabırlı ve anlayışlı bir yönetmen. Sizden beklediği şeyler yalnızca; ‘yeteri kadar’ın sıradanlığından sıyrılıp, ortaya koyacağınız ufak bir daha iyiye ulaşma çabası, oynadığınız rolü sahiplenmeniz, son olarak da disiplin ve karşılıklı saygı. Bu şartlar sağlandığında şahane geçiyor süreç.
Pınar Çekirge – Hem yönetmen, hem aktör Engin Alkan ile aynı sahnede olmak nasıl bir duygu?
Serkan Ilgaz – Madem dedikodu yapıyoruz, aslında içimizde en çok yaramazlık yapan Engin Hoca. O kadar eğleniyor ki sahnede, onun o haline katılmamak elde değil. Böyle bir usta ile sahneyi paylaşmak muazzam bir keyif.
Pınar Çekirge – İrfan rolünde elde ettiğin başarıyı neye bağlıyorsun?
Serkan Ilgaz – Çok teşekkür ederim övgünüz için. Sevdiğim işi yapabilmenin ve hayallerimden birini yaşıyor olmanın verdiği keyifle elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.
Pınar Çekirge – Teşekkür ederim bu güzel söyleşi için.
Serkan Ilgaz – Ben de size ve Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’ne teşekkür ederim…
Lopahin, Kentli ve İrfan Molla… Serkan Ilgaz yepyeni biyografiler yaratmaya devam ediyor.