Bana mektup yazan kişi yukarıdaki ifadeyi konu başlığı olarak yazmış. Kendisinin izniyle kimlik belirtmeden paylaşıyorum.
Ben 40 yaşında, 16 yıllık evli bir eş, bir erkek bir kız çocuğu sahibi bir babayım. Son 3 günde hem Evlenmeden Önce hem Geliştiren Anne Baba isimli kitaplarınızı okudum.
Eşimin benden boşanmak istediği ve terapi desteği aldığımız bir süreçteyiz. Eşimin 16 yıldır söylemlerini anlayamamışım. Şikayetlerini korku kültüründe yetişmiş, mühendis olmuş, eşimin deyimi ile iyi bir Damat, iyi bir Evlat gibi görünerek, ‘mış gibi yaşayan bir yetişkin’ olarak, belki iyi bir YÜZ olmuş fakat bir CAN olamamış bir eş olarak, anlamamışım.
Evlenmeden Önce kitabınız ile bunları anlamamı sağladığınız için önce teşekkür ediyorum. Kitabınızın ismi Evlenmeden Önce olduğu için ve evlenmiş biri olarak artık ismi nedeni ile benim için okunması geç bir kitap olarak algıladım önce… Oysaki kitabınız evli olan çiftler tarafında mutlaka okunmalı. Ukalalık olmaz ise kitabınızın ismini evli çiftleri de kapsayacak bir şekilde değiştirmenizi tavsiye etmek, benim gibi yanılarak okumaktan geri kalanlar olmaması için bu maili yazma gereği hissettim. Konu başlığını da çarpıcı olması adına özellikle böyle seçtim.
. . .
Boşanma sürecinde kıskançlık, çocuklarımın annesinin başka biriyle olma ihtimali, çocuklarımın özellikle bu toplumda anne baba ayrı yaşama süreçleri ve o süreci yaşamış biri olarak daha birçok duygumu anlayacağınızı bildiğim nedenlerle intihar aşamasına kadar gelmiş biri olarak beni tekrar hayata, insanlara bağladığınızı, depresyondan kurtulma sürecinin başına getirdiğinizi bilmenizi istedim. Bunu Evlenmeden Önce kitabınız sağladı.
… Hayatında babası varken yokluğunu yaşayan bir çocuk olarak, sizi babam gibi görüyor, oğlunuz size nasıl o basketbol maçı sonrası anlattığınız hikaye sonrası yıllar sonra, iyi ki babamsın, dediğindeki hisleriniz bir baba – bir erkek – bir insan olarak gözlerimi yaşarttıysa ben de aynı duygularla size iyi ki varsınız demek istedim.
***
Evet, bana gelen mektubu okudunuz. Ben kendim çocuklarından dört yıl ayrı kalmış, boşanma sürecinden geçmiş bir erkeğim. (Canan Dila’nın yazdığı ‘Damdan Düşen Psikolog’ adlı kitapta öyküsü anlatılıyor.) Okurken tüm anılar depreşti. Gece uykum kaçtı. Farkına vardınız değil mi? “Hayatında babası varken yokluğunu yaşayan bir çocuk olarak,” diyor. Umarım onun çocukları babasız bir evde büyümez, umarım daha güzel günlerin yaşandığı bir evlilik ilişkisini başarırlar. Kendisiyle temas halindeyim.
Bu mektubu neden sizlerle paylaşıyorum?
Bir umudum var. Belki evliliği istedikleri gibi gitmeyen, sorunlar yaşayan çiftler bu mektuptan ilham alarak, birbirlerini suçlamak yerine şu üç temel değişkeni anlamaya zaman ayırırlar: 1- KENDİNİ (iç çocuğunu; evlilikten beklentilerini, kendi ailesiyle ilişkisinin türünü); 2- EŞİNİ (eşinin iç çocuğunu; onun evlilikten beklentilerini; eşinin ailesiyle kurduğu ilişkinin türünü); 3- İLİŞKİLERİNİ (karı koca ilişkisinin ötesinde can cana, insan insana bir ilişki kurabilmek mümkün mü?).
Karıkoca ilişkisi sağlıklı olmayan aileden sağlıklı çocuk yetişmesi çok zor. Umarım bu mektup birçok insan için bir umut ve gelişim umudunun kaynağı olur.
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Gönlünüzce yaşayacağınız günler diliyorum.
Son bir not: Kitabın ismini değiştirmeyi düşünmüyorum. Evliliklerini önemseyen insanların EVLENMEDEN ÖNCE konusunu merak edeceklerini düşünüyorum.
Doğan Cüceloğlu / 27 Haziran 2018