1990’lı yılların sonunda nüfusu dört yüz bin civarı olan Yıldırım ilçesinin, o yıllarda, en şanslı yeri Ertuğrulgazi Mahallesi ve çevresidir. 1960-70’li yıllarda inşa edilen apartmanlar (ucuz meskenler), mahalleyi diğerlerine göre bir adım öne çıkarmaktadır. Aynı yıllarda mahallenin alt yapısı tamamlanmış, çocuklar için apartmanların önünde parklar yapılmış, çevresinde ilkokul, ortaokul ve lise inşa edilmiştir. Yaşlılar için huzurevi de vardır. Mahalle ve çevresinde camiler de inşa edilmiştir.
1990’lı yıllarda Ertuğrulgazi Mahallesi’nde oturanların çoğu alt gelir grubudur. Ailelerde genellikle bir kişi çalışır. Bu kişi tahmin edeceğiniz gibi erkektir. Kadınlar çoğunlukla ev işleriyle meşgul olur. Evde bir kişi çalıştığı için evin aylık geliri düşüktür. Ailenin hep birlikte değil özel tiyatroya gitmek, devlet tiyatrosuna bile gitmesi sadece hayalden ibarettir. Belki memur aileler tiyatroya gidebilirdi. Çünkü onların geliri işçilerin maaşına göre daha yüksektir.
1960’lı yıllardan itibaren, Yıldırım ilçesine Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinden ve Balkanlardan, son yıllarda ise Suriyeliler göç etmiştir. Gelmelerinin öncelikli amacı ise ne olursa olsun yaşamaktır. Hiç kimse tiyatro için yanıp tutuşmaz. Önce akrabalarının olduğu veya onlara en yakın mahalleden ev kiralanır. Ev, iki oda bir salondan ibarettir. Yine akrabaların veya tanıdıkların desteğiyle iş bulunur. Önce ucuzundan beyaz eşya ve çekyat satın alınır. Gelir arttıkça eşyalar ve sonra da mahalle değiştirilir. Gelecek güvence altına alınınca kiralık evden kurtulup başlarını sokacak bir ev satın alırlar.
Anne ve babaları tiyatroya getirecek en büyük etken çocuklarıdır. Çocuklar ya okulun tiyatro kolunda görev alarak ya da sınıfın toplu halde gittiği bir oyunu seyrederek tiyatroyla tanışacaktır. Böylece tiyatro ve aileler arasında bağ kurulur. Çocukların tiyatroyla tanışmasını sağlayacak en önemli aracı kurum ise belediyelerdir. Belediyenin tiyatroya vereceği destekle bir zaman sonra geleceğin tiyatro seyircisi de adım adım yetişmeye başlar. Öyle üç beş yıldan değil, en az yirmi yıldan bahsediyoruz. Yirmi yıl sonra çocuklar artık 30’lu yaşlarına gelir. Çocukken öğretmeniyle, arkadaşıyla veya ailesiyle gittiği tiyatroya kendi eşiyle ve çocuğuyla gider, yıllar öncesini hatırlayarak aynı koltukta oyun seyreder. Böylece tiyatro seyircisi yaratılmış olur.
Adile Naşit Çocuk Sahnesi
1994 yılında yapılan yerel seçimlerde Yıldırım İlçesinin yeni Belediye Başkanı olarak Cüneyt Karlık seçilir. Cüneyt Karlık seçildikten iki yıl sonra tiyatroyla ilgili projesini açıklar. 31 Mayıs 1998’de Tiyatronun ilk adı Berna Yılmaz Çocuk Tiyatrosu’dur. 1999 yılında yapılan yerel seçimlerden sonra adı değiştirilerek Adile Naşit Çocuk Sahnesi olur. Koltuk kapasitesi 191 kişidir. Eğer sandalye konulursa 203 kişiye yükselmektedir. 2018 yılı itibariyle 183 kişiliktir.
Kuruluş
Yıldırım Belediyesi Kültür ve Sanat Müdürü Akif Oktay’ın öncülüğünde kurulan Yıldırım Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun oyun sahneleyebileceği tek yer Adile Naşit Çocuk Tiyatrosu’dur.
2001 yılının Şubat ayında, Bursa Devlet Tiyatrosu Müdürü Emin Gümüşkaya görevinden alınır, yerine Mehmet Gökçer atanır. Tiyatroda sadece kadrolu çalışanlar değil aynı zamanda yılın belirli aylarında sözleşmeyle çalışanlar vardır. Bu kişilere sözleşmelerinin yenilenmeyeceği söylenir. Bu durumda olanların bazıları Naaş-ı Muhteremler oyununda çalışan Akif Oktay, Kamil Atliman, Macit Doğan’dır. Oyunun turnesi sırasında Akif Oktay arkadaşlarına Yıldırım Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun kurulacağını söyler. 2000 yılında kurulan Uludağ Kültür Merkezi’nde ise Gaye Doğan ve Orhan Ergün çalışmaktadır. Ayrıca Akif Oktay’ın davetiyle Nevzat Çiftçi ve Bursa Devlet Tiyatrosu’nda sözleşmesi iptal edilen Adnan Tunalı da ekibe katılır. Ekibin bir araya gelmesi 2001 yılının Ağustos ayını bulur. İlk oyun olan 403. Kilometre’nin okuma provası ağustos ayında başlar.
Kuruluşun bir başka hikâyesi de şöyledir. Akif Oktay Yıldırım Belediyesi’nde Kültür ve Sanat Müdürü olduktan sonra Kamil Atliman’ı telefonla arayıp “Şehir Tiyatrosu kuruyorum geliyor musun?” diye sorar. Kamil Atliman, Macit Doğan’la birlikte Akif Oktay’ın yanına gider. Daha sonra Kamil Atliman Şehir Tiyatrosu’na Orhan Ergün’ü davet eder.
Tiyatroda yönetmen ve dramaturg kadrosu yoktur. Kim oyun yönetmek istiyorsa o kişi sahnelenecek oyunu belirler. Şehir Tiyatrosu oyuncuları belediyede kadrolu olarak değil, BİNTED’e bağlı olarak çalışırlar. 2003-2004 yıllarındaki maaşları 367 milyon liradır. Maaş alan sadece beş kişidir: Kâmil Atliman, Nevzat Çiftçi, Adnan Tunalı, Macit Doğan, Orhan Ergün’dür. Akif Oktay müdür olduğu için statüsü farklıdır. Adını yazdığım kişilerin dışında oyuncu olarak görev alan 15 kişi daha vardır. Ancak bu 15 kişi maaş almaz. Kamil Atliman bu konuyla ilgili olarak bize şu bilgiyi vermiştir: “Biz maaş kartlarımızı çekmeceye koyardık. İhtiyacı olan kişi kartı alıp kullanırdı.”
Maaşlı çalışmayan iki kişi vardır. İlki Aşkın Kürşat’tır. Bursa Devlet Tiyatrosu’nda 2001 yılına kadar sözleşmeli olarak çalışırken sözleşmesi yenilenmeyip işsiz kalır. Bir yıl sonra Adnan Tunalı tarafından Akif Oktay ile tanıştırılır. Maaş almasa da bir şekilde maddi destek verilir. Tiyatroya gidip gelmesi için otobüs kartı da verilir. Aşkın Kürşat’ın asıl görevi sahne önü değil sahne arkasıdır. Aksesuarla ilgilenir, sahne amirliği yapar, prova çizelgesi hazırlar ve oyun raporu düzenler. Görev aldığı ilk oyun Toros Canavarı’dır. Son Kumpanya oyunundan sonra tekrar Bursa Devlet Tiyatrosu’nda çalışmaya başlar. Adnan Tunalı ilk yıl sahne arkasındaki işlerle ilgilenirken zorlanıldığını, ancak Aşkın Kürşat’ın tiyatroya gelişinden sonra sorunların çözüldüğünü bize söylemiştir. Adnan Tunalı’nın Aşkın Kürşat ile ilgili yorumu şöyledir: “Aşkın tiyatroya gelince bizim elimiz kolumuz gibi oldu.”
İkinci kişi ise Gaye Doğan’dır. Yıldırım Belediye Şehir Tiyatrosu’nda çalışmasının ilginç bir hikâyesi vardır. Gaye Doğan liseden mezun olduktan sonra tiyatroyla ilgilenir. Bu sırada Uludağ Kültür Merkezi’nde Kamil Atliman ile tanışır. Böylece Adile Naşit Tiyatrosu’nda gönüllü olarak çalışmaya başlar. Tiyatroda oyun başlamadan önce kapıda durup bilet keser, seyirciye yerini gösterir. Amacı tiyatronun içindeki havayı solumaktır. Şehir Tiyatrosu’nda 403. Kilometre oynanırken hayatının yönünü değiştiren bir olay olur. Oyuncu Yasemin Yalçınkaya 1 Ocak günü tatil olduğu için şehir dışına çıkar. Sert kış şartları ve yoğun kar yağışından dolayı Bursa’ya dönemez. Bir oyuncu gelmedi diye tiyatroda perde kapanmaz. Gaye Doğan’a “Sen yapabilir misin?” diye sorulur. Gaye Doğan da bu soruya olumlu cevap verir. Zaten oyunu defalarca seyretmiştir. Prova yapıldıktan sonra 2002 yılının 4 Ocak Cuma ve 5 Ocak Cumartesi günleri Yasemin Yalçınkaya’nın rolünü oynar ve başarılı olur. Böylece Şehir Tiyatrosu’nun oyunlarında rol verilmeye başlanır.
Yıldırım Belediyesi Başkanı Ramazan Altunöz, 2001 yılının Eylül ayında, tiyatronun kurulduğunu kamuoyuna ilan eder. Bursa’da Devlet Tiyatrosu’nun dışında oyun sahneleyen ikinci ödenekli tiyatro olur. Ekim ayından Mayıs ayına kadar haftada iki gün (Cuma ve Cumartesi) Adile Naşit Çocuk Tiyatrosu’nda oyun sahnelenir.
2001-2005 yılları arasında 403. Kilometre, Başarımı Karılarıma Borçluyum Aşk, Mapushane, Memleket, Toros Canavarı Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım, Besleme, Parkta Bir Sonbahar Günüydü, Son Kumpanya, Karın Ölmeden Asla (Sadece bu oyun Barış Manço Kültür Merkezi’nde sahnelenmiştir. Diğerleri Adile Naşit Çocuk Tiyatrosu’nda)
Akif Oktay, Şehir Tiyatrosu’nda öncelikli olarak yapmaya çalıştıklarını iki maddede özetlemiştir:
- Oyunlar biletliydi. Tiyatro kültürünün oluşması ancak böyle mümkün olur.
- Oyun başlayınca seyirci salona alınmıyordu.
Tiyatro açmak işin sadece başlangıcıdır. İşin asıl zor kısmı tiyatroya seyirciyi getirmektir. Bu sebeple de tiyatronun tanıtımını yapmak için birçok yol denenir. Oyuncular kostümleri giyip sokak sokak gezerek tiyatronun çevresindeki mahallelerde evlere, bakkallara oyun broşürü bırakıp, mahalle sakinlerine Oyunumuza bekleriz diyerek tiyatroya davet ederler. Tiyatroya yavaş yavaş ilgi olunca Perşembe günleri de okullara, derneklere oyun sahnelenir. Oyunlara ilgi artınca seyirciler Pazartesi gününden itibaren bilet almaya başlar. Bilet satarak elde dilen gelirle Adile Naşit Çocuk Tiyatrosu’nun doğalgaz, su, elektrik gibi masrafları karşılanır. Biletler önce bir milyon liraya, bir süre sonra ise iki milyon liraya satılır. Tiyatronun oyunları o kadar çok ilgi görür ki bir oyunu dört-beş kere seyreden kişiler vardır. Tiyatronun yakınında bulunan Huzurevindeki yaşlılar bütün oyunları seyreder. İnsanlar yavaş yavaş tiyatroya gelmeye başlamasına rağmen işin zor kısmı daha bitmemiştir. Seyircinin devamlı olarak tiyatroya gelerek tiyatroyu ihtiyaç olarak görmesi gerekmektedir. Yani asıl yapılması gereken tiyatro seyircisi yaratılmasıdır. Seyirciler tiyatronun ilk aylarında oyun seyrederken mısır yer, mısırları birbirlerine atıp “Ne yapıyorsun?” diye bağırırlar. İlk zamanlarda en ön sırada oturan seyirciler sahneye doğru ayaklarını uzatır. Daha tiyatronun ne demek olduğunu bilmeyen bazı seyirciler kapıya gelip bir girip çıkacağız derler. İlk sezonun sonunda yavaş yavaş tiyatro seyircisi oluşmaya, tiyatronun lüksten çok gereklilik olduğunu anlaşılmaya başlar.
2004 yılında Yıldırım Belediye Başkanlığı’na Özgen Keskin’in seçilmesi Yıldırım Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun kapatılmasına giden yolu açtı. Yeni başkan, tiyatronun oyuncu, teknik ve idari kadrosunu genişleterek yanına müzik çalışmalarını, sinema festivalini, resim sergilerini ekleseydi ilçenin kaderini değiştirebilirdi. Özgen Keskin tiyatroda çalışanların aldığı maaşın yüksek olduğunu söyleyerek, 2006 yılında, tiyatronun faaliyetine son verdi. Halbuki aynı yıl Bursa Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu faaliyete geçti. Çalışanlar, Yıldırım’da olduğu gibi BİNTED’ten maaş alıyordu. Her şey kayıt altındaydı.
Yıldırım Belediyesi Şehir Tiyatrosu kapatılmasaydı, 2021 yılında, 20. yılını kutlayacaktı. Geriye Adile Naşit Tiyatrosu’nun duvarında yazan “Yıldırım Belediyesi Şehir Tiyatrosu Adile Naşit Sahnesi” yazısı kaldı.
Not: Yıldırım Belediyesi Şehir Tiyatrosu’yla ilgili gazeteleri ve fotoğrafları Kamil Atliman Arşivindendir. Yıldırım Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun çalışanları Akif Oktay ile 27 Mayıs 2016’da, Kamil Atliman ile 8 Haziran-25 Ağustos 2016’da, Adnan Tunalı ile 18-26 Ağustos 2016’da, Aşkın Kürşat ile 26 Ağustos 2016’da, Gaye Doğan ile 25 Ağustos 2016’da, Orhan Ergün ile 2 Eylül 2016’da yüz yüze, Serpil Arslantürk ile 29 Ağustos 2016’da telefonla, Nevzat Çiftçi ile 2 Eylül 2016’da e-postayla görüşülmüştür.
UĞUR OZAN ÖZEN