“Ne mutlu bana çok küçük yaşta hayattaki yerimi keşfettim ve asıl sahne üstünde yaşadığımı fark ettim.”
Böyle diyor ‘politik tiyatro’ denince akla gelen isim Genco Erkal, 60 yılı devirdiği sanat yaşamını konu alan belgeselde ve bunun bilincine varınca çıktığı yolculuğu anlatıyor.
Diken’den Seçil Türesay’ın haberini aktarıyoruz:
Selçuk Metin’in yönettiği, görüntü yönetmenliğini Uğur İçbak’ın üstlendiği, ‘Tiyatroya adanmış bir yaşam Genco’nun senaryosu sanatçıya ait. ENKA Sanat’ın sponsorluğunda çekilen belgeselde ömrünün büyük kısmının geçtiği İstiklal Caddesi’nde yürüyerek karşılıyor seyirciyi Erkal. Ve, ‘İstanbul’un Perası’nın, diğer adıyla Cadde-i Kebir’in yeni hali’nden duyduğu üzüntüyü dile getiriyor.
Sadece oynadığı, yönettiği oyunları değil anne-babasını, okul hayatını da paylaşıyor. Taksim’de doğduğu apartmana giderek adının nasıl konduğunu anlatıyor. “Bir gün amcam gelip, ‘Handa bir Kürt delikanlıyı kan davası nedeniyle bıçakladılar’ deyince annem, ‘Oğlumuz olursa adını Genco koyalım’ diyor. Böylece ilk İstanbullu Genco oluyorum.“
Galatasaray sonrasında Robert Kolej’e verilince tiyatroyla bağı güçlenen Erkal, “Olmaz” diyen babasının ısrarıyla psikolojiyi seçerek bir ‘diploma ediniyor’ ama içindeki tiyatro aşkı hiç bitmiyor.
22 yaşındayken profesyonelliğe adım attığı dönemi anlatırken, Muammer Karaca Tiyatrosu’nda ‘Çöl Faresi’ adlı oyunda aynı sahneyi paylaştığı Yıldız Kenter’i “Ustam, can yoldaşımdı’ diyerek yad ediyor.
Bugün onun binlerce kez seyircisiyle buluştuğu Beyoğlu’ndaki sahnelerin çoğunun yerinde yeller esiyor. Elhamra Tiyatrosu, Ümit Sahnesi, müze olan Küçük Sahne’nin önünden geçen usta sanatçı bir dönem oyunlarını sergilediği Ses Tiyatrosu’nun önünde Ferhan Şensoy’a teşekkürlerini iletiyor. Ve, yıllarca oyunlarını sergilediği, restorasyon sürecindeki Muammer Karaca Tiyatrosu’nun geçmişte nasıl yok edildiğini anlatıyor: “Şişhane metro inşaatı sırasında duvarlar çatlamıştı, tamirat gerekliydi ama acil değildi, bahane edip kapattılar ve bizi sokağa attılar çünkü biz burada can yakan, sorgulayan oyunlar oynadık, ‘Aymazoğlu ve Kundakçılar’ ülkemizde yaklaşan dinci tehlikeye karşı insanların duyarsızlığını eleştiren bir oyundu. ‘Sivas 93’ Madımak Oteli’nde 33 canın yakılmasını anlatan belgesel oyun.”
1969’da Dostlar Tiyatrosu’nu kuran Erkal, ‘Nazım Hikmet yolculuğunun ilk durağı’ diye nitelediği, bütünüyle şiirlerden oluşan ilk tiyatro oyunu ‘Kerem Gibi’den bahsederken yasaklandığını, yargılandığını, beraat ettiğini aktarıyor.
1975’te sahneye konulan oyun bu konuda yalnız değil! 12 Mart Muhtırası (1971) ve 12 Eylül darbesi (1980) döneminde oyunlarının oynandığı sahnelere taşlı sopalı saldırılar, hatta molotof kokteyli atıldı. Kelepçeyle DGM’ye (Devlet Güvenlik Mahkemesi) götürüldü; suçu bir toplantıda Nazım Hikmet’ten şiir okumaktı. Bursa’da turnedeyken ‘Asiye Nasıl Kurtulur‘da kullanılan sustalı bıçak nedeniyle gözaltına alındı. “Bu aksesuar, sahnede kullanılıyor” dedi ama, “Suç aleti” dediler. Pasaportuna el kondu, yedi yıl yurtdışına çıkamadı. ABD’den aldığı bir yıllık burs yandı, festivallere gidemedi en önemlisi de kızının yurt dışında yapılması gereken kalp ameliyatında yanında olamadı.
‘Gezi’de iktidarın ödü koptu’
‘Baskı yüzünden iptal edilen oyunlar, sıkıyönetimde sansür edilen oyunların’ sayısının fazla olduğunu dile getiren Erkal, 2000’lerde de tablonun değişmediğini Gezi’den örnek vererek ifade ediyor: “Gezi’yi destekledik tabii. Gezi büyük bir olaydı ilk kez kendiliğinden gelişen, hiçbir ideolojik bağlantısı olmayan bir muhalefet hareketi. İnsanların ne çok ihtiyacı varmış kendilerini sansürsüz ifade etmeye. Baskıcı bir iktidara karşı mizah gücünün şahlanışını gördük burada. Değişik görüşte, inanışta insanların birbirlerine saygı duyarak birlikte yaşama isteğine tanıklık ettik. Neredeyse bir ütopyanın filizlenip yeşermesini yaşadık ama iktidarın ödü koptu tabii. Hemen cezalar başladı. Destekleyenlere cezalar yağdı bize de devletin yardımı kesildi, salonlar, üniversitelerin sahneleri bize kapandı kara listeye alındık. Tanıtım sponsorumuz bile iktidardan korkusundan bize desteğini kesti.”
12 Eylül’ün çalkantılı döneminde kısa süreliğine sinemaya yönelen Erkal sahnedeki serüveninde Gorki, Brecht, Steinbeck, Aziz Nesin, Nazım Hikmet, Can Yücel, Ahmed Arif’in aralarında olduğu isimlere selam gönderdi. ‘Marks’ın Dönüşü’, ‘Sevdalı Bulut’, ‘Azizname’, ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’, Haldun Taner için, “Geleneksel tiyatronun özelliklerini Brechtçi bir yapıya başarıyla ve yerli bir üç kuruşluk operaya uyarlamış” dediği ‘Keşanlı Ali Destanı‘ serüvene dahil olan oyunların birkaçı.
55 oyun yönetti, 80 oyunda oynadı, dokuz oyun çevirdi, 23 oyun uyarladı, bir oyun yazdı. 2019’daki, Dostlar Tiyatrosu’nun 50’nci yıl kutlamalarından bahsederken, “Türkiye gibi sürekli çalkantılı bir ülkede hele politik tiyatro gibi tehlikeli sularda dolaşan özel tiyatronun 50 yıl kesintisiz yaşaması neredeyse bir mucize” diyor Erkal.
Ayşegül Yüksel’in ‘Güneşin sofrasında: Genco Erkal’ın dostlar tiyatrosu serüveni’ kitabı yayınlandı, her gittikleri yerde kutlama yapılıyordu ancak onun deyişiyle ‘pandemi belası’ çıktı.
Önemli olanın ‘her zaman alçakgönüllü, dürüst, yapmacıksız, sahici içten ve tutarlı olmak, yürekten inanarak işini aşkla tutkuyla yapmak‘ olduğunun altını çizen oyuncunun bu sözleri hayatın her alanı için ders niteliğinde.
Sonuna kadar

“Benim esas evim burası, anlaşılan bir şeyler çağırıyor beni buraya. İşim de insanları mutlu etmek, moral vermek ümit aşılamak, bir de insanlar tiyatroya geldiklerinde düşünmenin, eleştirmenin sorgulamanın tadını alsınlar, yalnız olmadıklarını, birlikte daha güçlü olduklarını görsünler” diyen Erkal, genç tiyatro toplulukların kurulmasından mutluluk ve heyecan duyuyor. Onlara elinden gelen desteği veriyor ve yavaş yavaş bayrağı onlara devrettiklerini vurguluyor.
Bunu söylerken de ömrü yettikçe ve sağlığı el verdikçe sahneyi bırakmayacağını da net bir şekilde ifade ediyor belgeselin sonunda: “Sahneye çıktığım her an benim için büyük bir mutluluk oldu ve çıkamayacakmışım gibi sarıldım ona, işte böyle geçti şu yeryüzünde bana tanınmış olan süre. Dilerim böyle de devam eder sonuna kadar çünkü yolculuk devam ediyor hala...”
‘Gelecek nesillere armağan’

Pazartesi akşamı galası yapılan, eylülde yeniden gösterilecek belgesel Genco Erkal’ı anlatmakla sınırlı kalmıyor. Türk tiyatrosu ve Türkiye’nin 60 yıllık yakın siyaset tarihine ışık tutuyor. Bellek tazeleme, öğrenme, bilgi edinme fırsatı sunacak nitelikte. Özellikle de gençler, ilgili alanlarda eğitim gören öğrenciler için.
Gala gecesinde ENKA Sanat Direktörü Gül Mimaroğlu’nun sarf ettiği, “Türk Tiyatro arşivlerine ve gelecek nesillere armağan” sözleri belgesel için biçilmiş kaftan…
Kaynak: https://www.diken.com.tr/tiyatroya-adanmis-bir-yasamin-belgeseli-genco/