Tiyatronun karanlık kalan kuytu köşelerini sen mi aydınlatacaksın gibi söylemler de bulunarak, beni kendi nasırlaşmış kalıplarına sokmak istediler. “Varlığını inkâr ederek baş edilemez tehlikeyle.” Yanlış olan şeylere bu doğrudur diyememek gibi mesleki bir refleks hastalığım var benim. Adâletin olmadığı bir düzen de ahlâklı ve erdemli insanlar bekleyemezsiniz. Ferhan Şensoy der ki; “Kurtuluş Savaşı sonrasın da “Mustafa Kemâl Atatürk”, istese çok yakışıklı bir padişah olabilecekken; bize dev bir kıyak yapıp demokrasiyi armağan etmiştir.” Tiyatrolar için de bunu umuyor, değişimi kucaklayacağımız ve hep birlikte “TİYATRO” yapabileceğimiz günlerin yakın olduğuna inanıyorum, diye sesletiyor Soner ÇELİK, Tiyatro Câmiâsında ki Lâkabı “Soyka”
Üstat “Nazım Hikmet Ran” haksızlığa karşı şöyle ses verir.
“Eğer; Hak haksızlıktan yüce, sevgi nefretten üstün, aydınlık karanlıktan güçlüyse…
Çaresi yok usta…
Biz kazanacağız.”
Üstadı Rahmet ve Saygıyla anıyoruz.
Ben de diyorum ki “Ne olursa olsun, sen şarkılarını söylemeye devam et”
GÖKHAN YENER- Bu ay ki konuğum; Tiyatro ve Sinema Emekçisi. Usta, çırak disiplini için de yetişmiş. “Gerçeğin, emeğin ve Sanat’ın” karşısın da haksız bir eylem ve söylem varsa. Sonuna kadar o haksızlığın karşısın da duran. Bu haklı karşılık verişlerinden dolayı, ekmeğine engel olunsa bile hâlâ vazgeçmeyen. Haksızlık karşısın da daha da güçlü bir şekil de durarak yoluna devam eden, sanatdaşım, arkadaşım, emektaşım, Soner Çelik. Hoş geldik, hoş bulduk… Evet, söyleşimiz başlasın. Nerelere doğru akacağız, aydınlatıp, aydınlanacağız…
Soner Çelik kimdir desem?
1976 Adana doğumluyum. Boyum 1.84, kilom 85. Lise mezunuyum. Anadolu Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü’nde hâlâ aktif olarak okumaktayım. Otuz yıldır meslek olarak kabul edilmese de tiyatro ile hayatımı kazanıyorum.
Tiyatro mâceranız nasıl başladı? Nereler de tiyatro emekçisi olarak bulundunuz?
Öncelikle röportaja başlamadan, şunu belirtmek isterim. Tiyatro, tiyatronun resmi, özel ve tüzel kurumlarının manifestosu ve işleyişleri hakkında ki beyanlarımın çoğu inkâra ve linçe uğradı. Tiyatronun içerisin de bulunmuş olduğum dönemlerden edindiğim gözlem ve tecrübelerimden bihaber olan ve beni koruyup kollamak amaçlı şefkatle yaklaşımlı uyarıları hep şöyle oldu; Neden dilin bu kadar sivri, biraz törpüle, ağdalı konuş. Üslubunu değiştir. Sus, kimseleri kızdırma. Hepimizin bildiği gerçekleri sen söze döküyorsun, senin başın yanar. Sen okuyan, bilgi sahibi, bilir kişisin. Böyle şeyler yapma. Tiyatronun karanlık kalan kuytu köşelerini sen mi aydınlatacaksın, gibi söylemlerde bulunarak beni kendi nasırlaşmış kalıplarına sokmak istediler. Amma velâkin gelin görün ki ne durumlar ne de karakterim bu önceden belirlenmiş kalıp için uygun değil. Bu nedenle sorularınıza okuduğum tiyatro kitaplarından, edebiyat ve sanat dünyasın da ki üstatların kıssaları ve ağızlarıyla cevap vereceğim. Bu hem benim için hem de gazeteniz için bir ilk olabilir. İkinci sorunun cevabı; ortaokul yıllarım da ağabeyimin kasetçiden kiralamış olduğu Devekuşu Kabare, Nejat Uygur Tiyatrosu oyunları ve Ferhan Şensoy Orta Oyuncuları sayesinde tanıştım tiyatroyla ilk kez. Lise yıllarım da öğretmenimizin yönlendirmesi ile ömrü dört yıl süren bir özel sanat evinin tiyatro kursu ile başladım sanat yaşamıma… Sonra ki yıllarda birçok özel tiyatro da görev aldım, daha sonra, on yıl kadar da Seyhan Belediyesi Şehir Tiyatrosu kadrosunda yer aldım. On yıllık bir dirençten sonra istifamı verdim taşeron firmaya. Tiyatro yapmaya şu an özel bir tiyatro da devam ediyorum. Dikkat ederseniz kurumların ismini vermiyorum. Çünkü onların da söylemlerimden dolayı kronikleşen linçe uğramalarını istemem.
Tiyatro emekçiliğinizin dışın da profesyonel olarak oyuncu koçluğu, jonklörlük yapıyor, dizi ve sinema setlerin de kadrajın hem önün de hem de arkasında bulunuyorsunuz. Hâttâ birçok enstrüman da çalıyorsunuz. Nasıl bir yoğunluk? Bahseder misiniz?
Muhteşem ötesi bir evren. Neden var olduğumu ve kendimi bulabildiğim müthiş bir yoğunluk. Eski bir Likyâ şiiri; “Beni bulamazsan üzülme, eşyalarımı bulacaksın… Kestiğim taşları, açtığım yolları, işlediğim heykelleri bulacaksın. Ve göreceksin ki binlerce yıl öteden, parmak izlerimiz değecek birbirine…”
Sanat câmiâsının ve tiyatroların, pandemi dönemi içindeki sıkıntıları hakkın da neler söylemek istersiniz? Çözüm olarak, önerileriniz nelerdir?
Pandemi dönemi için çoğu tiyatroların ortak bir söylemi dolaşıyor ortalıkta “Bu süreç biz tiyatro yapanları bir araya getirdi’’ Bundan şu sonuç çıkıyor; demek ki daha önce bir birlik ve beraberlik söz konusu değildi. Eminim ki pandemi önlemleri diğer sektörler gibi tiyatroyu da etkilemeseydi yine bir örgütlenme meydana gelmeyecekti. Yıllar önce olduğu gibi şimdi de Türkiye de ki tiyatroların işleyişinde hep bir faşizm vardı. Bu dokunun başımıza herhangi bir maraz gelmesiyle alakası yok. Maalesef bu düzen böyle devam edecek. Oysa ki özünde tiyatro protest ve kolektif bir yapıya sahiptir. Yıllarca üzerinde çözüm çalışmaları yapılan bu kötü miras hakkında çözüm önerisin de bulunmam, işkembeden konuşanlardan farklısı olmayacak. Shakespeare’in dediği gibi “Önce hayaller ölür, sonra insan.’’ E bizim de bu süreç için birçok hayalimiz var elbet…
Alaylı bir Tiyatro emekçisi olarak, sizce günümüz de usta çırak ilişkisi devam ediyor mu?
Hayır etmiyor! Mücâdele verenlerimiz var fakât azınlıkta olan bu gürûhu da Don Kişot olarak addedebiliriz. (Örnek; Adana Gösteri Sanatları Merkezi Çocuk Tiyatrosu ben bu kuruma Nam-ı diğer Adana’nın Tiyatro Cumhuriyeti diyorum. Mihenk taşı da Muhittin Yeşilova’dır.) Demografik bir kuşak var. Buna Z kuşağı (Z Nesli) deniliyor. 1995 – 2012 yılları arasında doğan jenerâsyondan oluşmaktalar. Kişilik özellikleri; bireysel, sorgulayıcı, internet üzerinden sosyâlleşen, bilgiye çabuk ulaşması nedeniyle kolay sıkılgan, anti otoriter ve tembeller. (Onlara bu kambur, maalesef mevcut eğitim sistemi nâkil ediliyor) Bu özellikler de Tiyatro da usta çırak ilişkisi için uygun değil. Bu durum da ustalara teknôlôjiye ayak uydurmaları, gelişimi ve değişimi kabûl etmeleri, yeni yöntemlerle çıraklara ulaşmaları gerekiyor.
Tiyatro adına gözlemleri sağlam birisiniz. Günümüz tiyatrosunda disiplin ve repertuvar seçimi hakkında görüşleriniz nelerdir?
Şunu belirtmek isterim ki disiplin bir seçim değil Tiyatro ve oyuncu için değişmez bir kuraldır. Repertuvar seçime bağlıdır. Gözlemlerimin sonucu kısa ve net şunları söyleyebilirim. Tiyatroların güncel hayatı- algısına göre repertuvar oluşturmak gerek. Sürekli gelişen teknôlôji, internet çağı ve yaşamın hızı karşısın da saatlerce süren oyunlar seyirciyi sıkıyor. Tiyatroda sürekli bir değişim ve yenilik vardır. Bu nedenle yıllar öncesinden günümüze kadar gelebilmiştir. Tiyatro seyircisine yukarıdan bakmak yerine onlara yeni üretimler sunmak mutlak sorumluluğumuz. Sartre der ki “Yazarın elinde çağından kaçmak için hiçbir olanak bulunmadığına göre, kaçmaya kalkışacak yer de onu sımsıkı kucaklamasını istiyoruz; çağı onun tek şansıdır.”
Yeni Tiyatro emekçilerine, sanatdaşlara, profesyônel oyunculuk yolların da önerileriniz nelerdir?
Altıncı sorunun cevabını tekrar okuyabilirler. Ayrıca Aristophanes’e göre “Sanat, ekmek peşinde koşarsa, alçalır” Günümüz şartlarını ve coğrafyasını göz önünde bulundurursak şu an ki mevcût durum da bu mümkün değil. Maalesef ülkemiz de sanat yapabilmeyi ekonomi belirliyor. Bu durum da bize düşen, para kazanırken sanatı da değersizleştirmemek. Tabi torpiliniz varsa ne ala. 😉
Sizce Çocuk Tiyatrosu nasıl yapılmalı?
Yıllar önce yapılan çocuklar için tiyatro oyunları ile günümüz oyunları arasın da çok büyük değişimler var. Bu sorunun asıl cevabı araştırma ve akademik tanılara dayanıyor. Mevzû çok çok uzun anlayacağınız. Kısaca özetlemek gerekirse, hiçbir akademik ya da kitabi donanıma sahip olmayan yetişkin kişilerin yerine, zaten oyun denilen olguyu doğasında barındıran çocuklar yapmalı çocuk oyunlarını. Çocuk Tiyatrosu yapan yetişkinlere şunu tavsiye edebilirim. Çocuklara oynayacağınız oyunların fiyatını değil, Tiyatronun değerini öğretin. Böylelikle onlar da büyüyüp birer bilinçli seyirciye dönüşebilsin, sanata da hak ettiği değeri verebilsinler. Müjdat Gezen; “Çocukları uyutmak için anlatıldığı zannedilir. Halbuki… Büyükleri uyandırmak için anlatılır masallar.”
Sizinle yapmış olduğum ön röportaj da tiyatro da liyakâtten bahsettiniz ve bu konu da sıkıntılarınız olduğunu söylediniz. Açıklar mısınız?
Aslın da bu sıkıntı şahsıma münhasır bir durum değil, tiyatroların genel sıkıntısı. “Konstantin Sergeyeviç Alekseyev Stanislavski” Kısaca Stanislavski yazabilirdim, lâkin bilmeyenler için huzura taşıdım. Der ki; “Salt yetenek yetmez, onu eğitmekte gerekir” Şimdi ki jenerasyon tik tok, youtuber ya da kısa yolda virâl olma kafasındalar. İşte Tiyatro bu noktada devreye giriyor, o hayâlperest kafaları alıp içine daha gerçekçi, daha edilgen ve ayakları yere basan dônelerle doldurmak; Oyunculuk yapmak isteyenlere de öncelikle bu işin iç ve dış disiplinini algılamalarını sağlamak gerekir. Gerisi teferruat…
Yine ön röportajımız da Seyhan Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda liyakâtsizlikten bahsettiniz. Ayrıca Adana Tiyatro Derneği’nde de bu sorunların olduğunu söylediniz. Anlatır mısın?
Lâfı fazla uzatmadan söyleyeyim “Varlığını inkâr ederek baş edilemez tehlikeyle.” Yanlış olan şeylere bu doğrudur diyememek gibi mesleki bir refleks hastalığım var benim. Buna Tiyatrâl anlam da otokontrôl diyelim. Ayrıca, artık bu iki kurumun “Derebeylik” tiyatro yönetimini ciddiye almıyorum. Ferhan Şensoy der ki; “Kurtuluş Savaşı sonrasın da “Mustafa Kemâl Atatürk” istese çok yakışıklı bir padişah olabilecekken; bize dev bir kıyak yapıp demokrasiyi armağan etmiştir.” Tiyatrolar için de bunu umuyor, değişimi kucaklayacağımız ve hep birlikte “TİYATRO” yapabileceğimiz günlerin yakın olduğuna inanıyorum. Şunu da özellikle belirtmek isterim ki, bizleri temsil eden kuruluşlar ve derneklerin birçoğu, bu yıl ki 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nü sanki hiçbir şey olmamışçasına, ellerinde ki iyimser dövizlerle kutlamalarını protesto ediyorum. Böyle bir gaflette bulunarak seyircilerimizin de algıları ile oynuyorlar, onlar da sanıyor ki pandemi döneminde Tiyatrolar için her şey güllük gülistanlık, tiyatrolar neşe içerisinde günlerini kutluyorlar. Bilmiyorlar ki birçok özel tiyatro pandemi dönemin de destek görmedi, hak kaybına ve ihlâllerle birlikte. Çoğu kira, elektrik, su, internet, sigorta ve çalışanlarına maaşlarını ödeyemeyerek karanlığa gark oldular. Maaşı ve sigortası yatanlardan, sırtını devlete dayayanlardan ses çıkarmalarını beklemek deli saçması olur elbet.
Günümüz de birçok Tiyatronun, sanat değerini yok ederek tüccar mantığıyla hareket ettiğini söylediniz. Neden?
Bu vahim durum okullarda ki en üst yöneticilerden tiyatrolarda ki organizatörlere kadar uzanan zorla diretilen çürümüş sistemin kelebek etkileri. Tiyatro seyircisine müşteri diyenler var. Yaptığımız iş öylece paketlenip vitrinler de pazarlanacak kadar ucuz bir şey değil. Bu durumun değişmesi adına yıllar öncesine dayanan mücadeleler var. Bu üzücü durum zaman zaman şekil değiştiriyor fakat özü hep aynı kalıyor. Karşı tarafa ekstra bir promosyon ya da kazanç sunmazsanız yaptığınız sanatı çokta umursamıyorlar. Adâletin olmadığı bir düzen de ahlâklı ve erdemli insanlar bekleyemezsiniz. Kısacası tiyatrolar bu sisteme mahkûm bırakılıyor istemeseler de…
Tiyatro nedir sizce?
Tiyatroyu üç hikâye ile ifade etmek isterim.
“Bu İnançtır.”
“Bu Güvendir.”
“Bu da Umuttur.”
Son olarak Tiyatro Gazetesi okuyucularına ve Emekçilerine neler söylemek istersiniz?
Bu röportaj için değerli mesaini bana katlanarak direnç gösteren sen sevgili dostum Gökhan Yener’e ve Tiyatro Gazetesinin, emekçilerinin Sanatla ilgili mutlak mücadelesi yolunda ki sayfalarını düşüncelerimize açmalarından dolayı teşekkürlerimi borç bilirim. TİYATROCAKALIN… “SANATA EVET”
Bugün sabırlı ve kararlı olmak önemli olacak. İş veya projelerinizde planlı ve disiplinli bir şekilde ilerlemelisiniz. Kendinize olan güveniniz sayesinde sorunlarla başa çıkabilir ve hedeflerinize doğru adımlar atabilirsiniz. Ayrıca bugün, çevrenizle iletişiminizi güçlendirmek ve işbirlikleri kurmak için uygun bir gün olabilir. Enerjinizi dengeli kullanarak verimli bir gün geçirebilirsiniz.
Bugünün Venüs-Mars bağlantısı, haritanızın en dinamik iki açısını kesiyor, bu nedenle yaratıcı bir çabada başarılı olmak istiyorsanız, şimdi ona en iyi şansı vermenin tam zamanı. İnsanların fikirlerinize ne kadar açık olduklarına şaşırabilirsiniz.
Bugün duygusal olarak daha hassas olabilirsiniz. İnsanlarla iletişimdeki inceliğiniz sayesinde yanınızdakilere destek olabilir, onları rahatlatabilirsiniz. Ancak, kendi duygusal ihtiyaçlarınızı da göz ardı etmemelisiniz. İçsel dengeye odaklanmak ve kendinize zaman ayırmak için fırsatlar yaratın. Enerjinizi doğru yönlendirmek, hobilerinize zaman ayırmak veya rahatlama teknikleri kullanmak size iyi gelecektir. Kendinizi yeniden motive etmek için yapıcı düşüncelere odaklanın ve geleceğe umutla bakın.