Tamay Aydil
Orhan Veli Kanık, “1940 Kuşağı” olarak adlandırılan şairler topluluğunun başında gelen bir isimdir. Bir de 1940 toplumcu kuşağı var. Onlar, 1940’lı yıllarda çok siyasal baskı gördüler, çok acılar çektiler, sürgünlere gönderildiler. Rıfat Ilgaz, Ömer Faruk Toprak, A. Kadir, Hasan izzettin Dinamo bunların başında geliyor. Şiir anlayışları Nazım Hikmet’in başlattığı toplumcu gerçekçiliğin izinde olmuştur. Orhan Veli Kanık’ın yaşamı yoksunluklar içinde geçti. Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak tercüme bürosundaki görevinden ayrılmak zorunda kaldı, ufak memuriyetlerde bulundu. Bu arada “Yaprak” adlı iki sayfalık bir dergi çıkarmaya başladı.
ESPRİLİ BİR DİL
Orhan Veli Kanık’ın şiir anlayışı ise daha çok esprili bir dille yazılmış insancıl şiirler olarak tanımlanabilir. Şiirlere yaşama sevinci egemendir. Ayrıca imgelere, benzetmelere kapalı bir şiirdir. Bu konudaki görüşlerini “Garip” adlı kitabının önsözünde açıklamıştır. Orhan Veli şiirde “şairane”liğe karşı çıkarken, kimi şairlerin “manzumecilik”e düştüğünü vurgulamış ve eleştirmiştir. Cemal Süreya’nın deyimiyle “şiire kasket giydiren” ilk şairimizdir. Onun şiirlerine gündelik hayatın kokusu sinmiştir. “Yazık oldu Süleyman Efendiye” dizesiyle geniş okur kesimlerine seslenmiş, “rakı şişesine balık olsam” dizesiyle ise Ahmet Haşim’im meşhur “göllerde bu dem kamış olsam” dizesini iğnelemekten geri kalmamıştır. Şiire “nasır” sözcüğünü almaktan çekinmeyerek bunu halka yaklaşmak olarak değerlendirmiştir.
Orhan Veli Kanık’ın ilk şiirleri 1930’ların sonuna doğru Yaşar Nabi Nayır yönetimindeki Varlık Dergisi’nde çıkmaya başladı. Dergi aynı sayfalarda Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat’ın da şiirlerine yer veriyordu. Bu şiirlerde ince alay, çocuksu bir naiflik göze çarpar.
ÖLÜMSÜZ DİZELER
Orhan Veli bu tarz şiirlerini hep sürdürdü. Ancak Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat şiir anlayışlarını daha yenilikçi bir yöne doğru geliştirdiler. Örneğin Melih Cevdet Anday ömrünü son yıllarında “Yağmurun Altında” adlı uzun bir şiirle Türk edebiyatına ölümsüz dizeler kazandırdı. Oktay Rifat da insancıl, toplumcu çizgisini yitirmeden güzel yapıtlara (örneğin “Telefon” şiiri) imza attı. Genç yaşta hayata veda eden Orhan Veli ise İstanbul’dan kalabalıkların içinden bize ilginç yaşam kesitleri sundu. “Kapalı Çarşı”, “İstanbul’u Dinliyorum” bunların en çarpıcı örnekleridir.
HALKLA BÜTÜNLEŞTİ
Remzi Kitabevi’nin yayınladığı bu basımda şairin çıkardığı Garip, Vazgeçemediğim, Destan Gibi, Yenisi ve Karşı adlı kitaplardaki tüm şiirlerle kitaplarına girmemiş ve ölümünden sonra dergilerde yer alan şiirlerden geniş bir seçme yer almaktadır. Ayrıca bu basımda Burcu Cengiz’in özgün portre çizimleri de kitaba renk katmaktadır. Onun şiirleri birçok kez bestelenmiş, dilden dile dolaşmıştır. Denebilir ki Orhan Veli halkla bütünleşmiş, şiir okurlarının sayısını genişletmiş, okul kitaplarına da girerek şiiri öğrencilere sevdirmiştir. Orhan Veli’nin şiirleri günümüzde her yönüyle güncelliğini korumaktadır.
Duygusal derinliklerin ön planda olacağı bir gündesin. İçsel sezgilerin güçlü bir şekilde devrede, çevrendeki olayları ve insanları anlama yeteneğin artacak. Bu durum, hem kişisel ilişkilerinde hem de iş çevrendeki dinamiklerde önemli etkinliklere yol açabilir. Özellikle sanatsal yönlerin ve yaratıcılığın gün yüzüne çıkacak. Hayal gücünü harekete geçiren bir şeylerle meşgul olmak, sana büyük bir tatmin verebilir.Başkalarının ihtiyaçlarına duyarlılığın artarken, kendine zamanı ayırmayı unutma. Kendi sınırlarını belirlemek, duygusal yüklerini hafifletebilir. İçsel huzurunu bulmak için meditasyon ya da doğada zaman geçirme önerilir. Karşına çıkan fırsatlara açık ol; sürprizler seni bekliyor. Ancak, kararlarını verirken mantığını devreye sokmayı ihmal etme. Şefkatin ve empatik doğan, pek çok kişi için bir ışık kaynağı olabilir.