Beni dilsiz bi gadıncaaz büyüttü.
Aile büyüklerimizden biriydi rahmetli. Kimimizin büyük teyzesi, bazımızın büyük halası gibi bişey idi. Onca akrabaya karşın kimsesizdi aslında. Bizim evi seçmişti nedense. Normalde 5 gişiden oluşan ailemizin 6. bireyi olarak ömrünü geçirdi gurban olduğum.
Ne denli kocaman bi biçimde sevdiğimi tahmin edemez kimse, ikinci bi ana gibi beni sarıp sarmalayan bu huysuz ve tatlı kadını. Vefatı sonrası nasıl eksik kaldığımı…
Unutmuşum şimdi, bi hastalık sonucu muydu, yoğusa düşüp gafasını mı çarpmıştı, küçük yaşta sağır ve dilsiz kalmıştı. Çok özür dilerim, şey etmek gibi olmasın, böyle ”Hebebe höböbö” gibiden biraz daha hallice gonuşurdu ancak.
Ne dediğini bitek biz yakınları algılayabilirdik.
O gün bugün iyi derecede ”Dilsizce” bilirim sayesinde, nur içinde yatıyodur inşallah..
***
Ömrümün diğer demlerinde; hiç gonuşuk etmeyen, sessizliğe bürünmüş dostlarım da oldu. Olmadı diğil bak. Bunlar gizemli görünmeyi yeğleyen tuhaf, tımarhanelik heriflerdi.
Pek geveze olup, hiç susmayanına da rasgeldim yıllar yılı. Dertleriyle beni de delirttiler hepbir. İtiraf ediyom, asıl ruh ve sinir hastalıkları tedavisi görmesi gereken ben oldum artık.
R özürlüsünü de bilirim, S özürlüsünü de, L özürlüsünü de… Allah verdikçe veriyo işte, neyleyim?
Misal, canımın içi, dünyalar iyisi sevgili eniştemin de hafiften bi gusuru vardır bu şekil. Çok hızlı gonuşur, ne dediği gatiyyen anlaşılmaz. Tahminen 30 yıldır ablamla evli olmalarına rağmen, en son 1990 yılında anlayabildiydim ne dediğini. Hiç unutmuyom;
-”Gelirken mısır ekmeği al” demişti bana telefonda. Hiç kırar mıyım taparcasına sevdiğim eniştemi. Bi fırına uğrayıp aldıydım helbet. Elimde bi mısır ekmeğiyle eve girdiğimde kızdı bana. Meğer traş köpüğü demiş’miş nerden bilecem?
Yok yok, u gadar da diğil tabi, şaka yaptım. ”Eniştece”yi de ana dilim gibi biliyom çok şükür.
***
Yahu şimdi nasıl anlatacam, bi de Şeyci Abi var.
İki lafından biri ”Şey” bunun. Ne demek istediğini, neden söz ettiğini, lafın nereden gelip nereye bağlanacağını çözmek öyle hemen mümkün diğil tabi.
Yolda sokakta denk geliyoz bazen.
-”Ooo Gürsel’ciğim naber yaa”?
-”Sağolun abi, sizi sormalı”
-”İyiyim Gürsel’im, az bi işim vardı, şeyden geliyom”
-”Anladım abi”
-”Çok sinirliyim Gürsel, o kadar da şeyettim, kimse işini doğru düzgün şaapmıyo, git gel git gel usandım kaç şeydir, hepi topu yapacakları iki şeylik şey be gardeşim”
-”Haklısın abi”.
Siz bişi anlamadınız, biliyom.
Bense artık abimizi dinleye dinleye ”Şeyce”yi de tamamen çözmüş durumdayım. Bi devlet dairesine gitmiş, iki dakkalık işlemini bi türlü bitirememişler. Bunu anlatıyo işte, anlamayacak ne var?
***
Geçen akşam üstü bi dostun mekandaydık Şeyci Abi ile. Dertleştik memleket üstüne, uzun uzun şey ettik, söyleştik yani, beni de şaşırttı aha. İçini döktükçe tekrar tekrar garson çağırdı masaya abimiz;
-”Şu bardağımı şeyedin çocuklar”
-”Abi başka ne alırsın”
-”Bi bardak şey, yanına bi dilim kavun, bakın da tadı şey olmasın, bi dilim de beyaz şey, yeter”.
-”Tamam abi”
-”Memleketin hali çok şey be Gürsel’ciğim. Üzüntüden şoolacam. Ne gadar da şaapsa, sonuçta şaapamıyo insan”
-”Hiç sorma abi. Aynen ben de o kıvamdayım, bildüün gibi diğil”
-”Bu son şeyler de iyice şeyetti belimizi”
-”Yaa yaa, vaziyet çok kötü”
-”Güneydoğu şeysi bi yandan. Hergün evlatlarımız şey oluyo askerde”
-”Çok üzülüyom ben de abi”….
Bülbüller gibi şakıdık saatlerce abimle, AKP, son zamlar, terör falan, siz de hiçbişi anlamıyonuz, ben napim?
***
Günlerden bigün, yıllar sonra, Giresun Atatürk Stadyumu’na düştü yolum. Gelmişim 46 yaşıma. Dünyanın en büyüğü Çarşı Tribünü çocuğuyum elbet, yaşamdaki en önemli gururum, o ayrı. Ama bi yandan da Genç Çotanaklar’ın kurucularından biri olmak var portföyümde. Lise çağımızdan kalma…
Girdim maraton tribününe. Duygulandım. Ağlaya sızlaya tezahüratlara katılmaya başladım.
Hemen yanımdaydı tesadüfen abimiz. Birlikte eşlik ettik Genç Çotanaklar grubuna, iki ”Gart Çotanak” olarak…
Zıp zıp zıplıyorduk bütün tribün, omuz omuza..
Bütün stad; ”Giresunum sen çok yaşa / Canım feda olsun sana” diye inlerken, hüngür hüngür ağlıyordum ben.
Kulak kabarttım abimize. Gendinden geçmiş, ağzından köpükler saça saça bağırıyodu;
-”Giresunum sen çok yaşa / Canım şey olsun sana”.
Herşeyi benden beklemeyin, bi an önce öğrenin ”Şeyce”yi…
(yürek aluğu / 2012 / gürsel ekmekçi)