Bir dönemi, ötekine eklemeye çalışırken, yakın ya da uzak geçmişte iz sürmek kaçınılmaz oluyor. Bazen yeterli kaynak bulamayınca yönsüz, yolsuz kalıyorum ister istemez. Elimdeki belgelerle yetiniyorum. Eşikten istediğim gibi adım atamıyor, kilitli çekmeceleri açamıyorum bir türlü. Yine de eski zamanlara ait perdeleri aralamaktan, inatla vazgeçmiyorum. Elime geçen bir fotoğraf, bir broşürde anıların istilasına uğramak da, itiraf edeyim ki, çok hoşuma gidiyor. Hüznün lila rengi sarıp sarmalıyor beni. O senelere taşıyor.
Şimdi düşünüyorum da, “Histeri” de yaşar kıldığı Dr.Abraham Yahuda,
“Çılgınlar Kulübü”nde milletvekili adayı Mösyö Dupont karakteriyle hayran kalmıştım Selim Naşit’e.
Ya, “Herşey Çok Güzel Olacak” filminin Cevat Çamlı‘sı?
Sahne enerjisi, sıcaklığı, üstün oyunculuk tekniğiyle bambaşka bir aktördü Selim Naşit. “Histeri” deki yorumuyla bugün de, yarın da başa çıkabilecek kaç aktör vardır ki, zaten. Gördüğüm en etkileyici performanlardan birine imza atmıştı. Milimetrik nüanslarla hayata geçirdiği, daha ne çok karakter vardı geçmişinde… Hangisini saysam, diğeri eksik kalacak.
Hadi Çaman sahneye davet etmişti. Tek spotun altında, gördüğü tedavinin tüm yoran, yıpratan etkisine rağmen, dimdikti Selim Naşit. Dev bir çınar ağacı, uçsuz bucaksız bir okyanus, ufuksuz bir gökyüzüydü adeta. Yaptığı konuşmayla, selamıyla safkan bir aktördü o… Ve ansızın öyle bir alkış yükseldi ki salondan. Dakikalarca sürdü o alkış. Bir gülümseme değip geçti yüzünden.
Gözlerinde yaşlar…
“Ahududu”, “Şöminedeki Ceset”, “Cam Kırıkları”, “Etnan Bey Duymasın”, “Kuyruksuz Yalan”, “Kürkçü Dükkanı”, “Aşk Çorbası”, “Armatör”, “Nereden Nereye”, “Aşk Memuru”, “İsteyenin Bir Yüzü Kara Vermeyen Zenci”…
Bütün o oyunlar. Provalar. Alkışlar. Turneler. Filmler. Televizyon dizileri.
Dur durak bilmeden çalıştı Selim Naşit. Ödün vermeden, terini kanına, kanını terine katarak verdi mücadelesini.
“Histeri” ile Afife Jale En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ve “Herşey Çok Güzel Olacak” filmiyle gelen, Sinema Yazarları Derneği En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülleri.
“1928 yılında Şehzadebaşı’nda Millet Tiyatrosu’nda doğmuşum. Çocukluğum babam Naşit Özcan’ın da etkisi ile tiyatro kulislerinde geçti.
1943 yılından sonra Ticaret Lisesi’nde ayrılarak, 1945 yılında Bestekar Muhlis Sebahaddin’in ‘Gül Fatma’ Operetiyle profesyonel olarak sahneye adım attım.Kısa süre sonra Merka ( Muammer Karaca ) Opereti’ne geçtim.Toplam on altı yıl Karaca’nın öğrencisi ve oyuncusu olarak Merka’da çalıştım.
1960 – 61 Sezonunda kızkardeşim Adile Naşit, eniştem Ziya Keskiner ile, Ankara’da, babamızın adına kurduğumuz Naşit Tiyatrosu’nda çalışmalarımı sürdürdüm.
1962- 65 Toto Karaca, Sururiler, Muzaffer Hepgüler ve arkadaşlarıyla sahne paylaştım.
1966 yılında Gönül Ülkü – Gazanfer Özcan Tiyatrosu’na geçtim. Şimdiye kadar üç yüze yakın oyunda rol aldım. ‘Gül Fatma’nın Necdet’inden, ‘Cibali Karakol’nun Bekçi Rızası’na, ‘Zehir Hafiye’nin Katip Şevket Efendi’si’nden Üsküdar’ın Karşısında Galata’nın Şevki Babası’na, oradan da ‘Çılgınlar Kulübü’nün Mösyö Dupont’una gelinceye dek uzun bir yoldan geçtim.” (*)
Bundan tam yirmi bir yıl önce, 18 Ağustos 2000 tarihinde aramızdan ayrıldı Selim Naşit Özcan. Geriye büyük ve hoş bir seda bırakarak…
Değerli hatırasına saygıyla…
PINAR ÇEKİRGE
Kaynakça:
(*) “Sahnede Yarım Asır” Hazırlayan: Tiyatro Oyuncuları Derneği