Yazar-okur ilişkisiyle uzaktan da olsa çoğumuzun yetişmesinde emeği olan Yalçın Pekşen Ağabeyimiz, daha çok gülmece-siyasal yergi yazılarıyla gönüllerimizde yer edinmiş biridir. Üstadın o eski benzersiz Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşe yazıları ve zamanla yayımladığı kitapları, halen ezberinde durur çoğumuzun.
Ve bugün, mecburen okuduğumuz 10-15 gazeteyi,çoğunu iğrenerek takip ettiğimiz onlarca köşe yazarını toplasak, içtenliğime inanınız, ne bi eski Cumhuriyet eder, ne bi Yalçın Pekşen…
****
Bi yaz günü Giresun‘a gelir Yalçın Pekşen.
Belleğim yanıltmıyorsa, gazetesi adına Doğu Karadeniz turundadır. Şehrimize de uğramıştır, ekibiyle.
Kirazın Anavatanı’na geldiği, kirazın tüm dünyaya Giresun’dan yayıldığı, hatta kiraz denen meyvenin adını Giresun’dan aldığı fısıldanır kulağına. Akşam yemeği için konakladıkları mekanda, masaya kiraz da ister. Olağanüstü bi lezzet hayalindedir.
Fakat önüne getirilen o denli berbat bi kirazdır ki, ertesi gün gazeteye şunları yazacaktır Pekşen;
-”Bu meyveyi Giresun’dan alıp tüm dünyaya yayan kişi, şehri büyük bi dertten kurtarmıştır”.
****
Bi diğer iddaamızsa fındığımızdır malum. Bu konuda Başkent olduğumuzu söyleriz hepimiz. Köküne kadar haklıyızdır da kalite yönüyle.
Ama, Giresun fındığının dünyadaki en kaliteli fındık olduğunu yalnızca bizler biliriz. Bi de Ülker, Nutella örneklerinde olduğu gibi çikolata üreticilerini ekleyebiliriz buna.
Peki Fındığın Başkenti nasıl olunur? Söyliyim hemen. Öyle fındık borsasının şehrimize gelmesiyle falan olmaz. Taban fiyat belirlemeler de olmaz. Birincisi üretici köylüyü abat etmekle olur, ikincisi dünyadaki tüm önemli kültür-sanat-ticaret şehirlerinin ana caddelerinde birer Giresun Shop açabilmekle olur.
Fındık ve fındık ürünleriyle el aleme parmaklarını yedirirsin, işte anca o zaman olursun Başkent.
****
Kuşkusuz ki talihsizliktir. Yalnızca bi avuç insan var şehrimizde; bu markalaşmayı, mağazalaşmayı, zincirleşip şehir şehir yayılmayı, güçlü bi ürün gamı oluşturmayı becerebilecek çapta.
Öz geçmişinde bu kariyere sahiplerden biri de bencileyin’im maalesef.
Aha geldik gidiyoruz, henüz FKB Genel Müdürlüğü kapısından girip bi çay içmişliğimiz dahi yoktur…
(yaşlandık, yorulduk, bezdik ayrıca… şu saatten sonra altından tahtlar sunulsa popomuza, beceremeyiz… geçti gitti o işler)
****
Acı olan şudur; o güzelim pembe tonlu çiçek açmış kiraz ağaçlarıyla bezeli bi Giresun şehir merkezi hayal olarak kalacak.
Acı olan şudur; Paris’te, Londra’da falan göğsümüzü gere gere açılabilecek fındık mağazalarımız hayal olarak kalacak.
****
Sözlerimi bi diğer marka değerimiz Giresunspor‘a getirerek bitireyim sevgili dostlarım.
Gönül ister, oyuncularımızın tamamı Giresun çocuğu olsun.
işte Onurcan var, Eren var, Erol Can var… Niceleri de vardır mutlaka.
Gönül ister, teknik adamımız Giresun çocuğu olsun. İşte pekçok sevgili ağabeyim-kardeşim var bu kapasitede. İsim isim yazmiyim şimdi, darılmaca olur, en az 10 kişilerdir…
Ama olmasın, sakın olmasın!!!!
****
İl dışından teknik kadroyla, il dışından oyuncularla devam edelim.
Fesatlıklar, kendi evladının başarısını çekemeyen haset gözler Giresunspor’u küme düşürmesin!!!
Başkanımız ve Yönetim Kurulu’ndaki dostlarımız da sakın ola gücenmesin, mümkünse orada da Giresunlu kimse yer almasın. Komşu illerden yönetici transfer edelim gerekirse.
Kimse kimsenin ayağından çekmez o zaman!