Emre Tandoğan ve Elif Arman tarafından 2014 yılında kurulan Küçük Salon, yıllardır Türkiye Tiyatrosu’nun izlediği Batı merkezli tiyatro çizgisinin dışına çıkmış, Köpek Kalbi, Frida, Marat Sade, Angina Pektoris gibi oyunlarda seyirciyi Butoh, Kabuki gibi Uzakdoğu beden disiplinlerinin oyunculuk yöntemleri ve sahneleme biçimleriyle tanıştırmış bir tiyatro. Düzenlediği pek çok atölye çalışmasıyla da, oyuncuların beden bilinçlerini genişletmiş bir okul olma niteliği de taşıyor. Emre Tandoğan ile pandemi sürecinde yaşadığı ekonomik sorunlar nedeniyle kapanmak zorunda kalan Küçük Salon’un dününü, bugününü konuştuk…
Neslihan Ekim – Küçük Salon’un kapanmasıyla ilgili sizinle pek çok röportaj yapıldı. Rica etsem, bir de bizim için kapanma sürecini kısaca özetler misiniz?
Emre Tandoğan – Küçük bir tiyatro mekanı olarak kuruluşumuzdan bu yana ayakta durmak her zaman zordu. Pandemi sürecindeki ekonomik koşullarda süreç bizim açımızdan baş edilemez bir hal almıştı. Çünkü matematiksel olarak gelir ve gider dengesizliği ortadayken, yapılacak her türlü borçlanma, telafi edilemeyecek ekonomik sonuçlar doğuracaktı. Ayakta kalmanın mümkün olmadığı bu koşullarda vereceğimiz en doğru karar salonu kapatmak olacaktı.
Neslihan Ekim – Bu süreçte evinizi boşaltıp, tiyatroda yaşama kararı aldığınızı biliyoruz. Bu deneyimin güzel tarafları nelerdi?
Emre Tandoğan – Bu deneyim, Küçük Salon’un kuruluş sürecinde de yaşadığımız ve yabancı olmadığımız bir deneyimdi. Pandemiden kısa bir zaman önce gelişen ekonomik zorluklarla baş edemeyince, tiyatro sahnemizin varlığını sürdürebilmesi için evimizi kapatıp iki yetişkin ve bir çocuk olarak sahnenin alt katında bulunan kulisimizde yaşama kararı aldık. Zor bir süreçti elbette. Teknik ve maddi olarak ayrı, manevi olarak ayrı sorunları vardı. 7 yaşındaki kızımın bu ortamda yaşamaktan olumsuz etkilenmemesi için her an doğru planlama ve organizasyon yapmak gerekiyordu. Sonuç olarak, tüm zorluklara rağmen, eğlenerek yaşamaya çalıştık.
Neslihan Ekim – Kapanma süreci sonrasında size pek çok sahne ev sahipliği yaptı. Sabit olmamak halini nasıl tanımlıyorsunuz? Farklı sahnelere konuk olmanın zorlukları ve güzellikleri nelerdi?
Emre Tandoğan – Sabit olmamak hem olumlu hem de engelleyici bir durum. Kendi mekanınızın olanaklarında denemeye çalıştığınız biçimleri her sahnede hayata geçiremiyorsunuz. Bu durum reji için olumsuz sonuçlar doğuruyor. Ama başka sahnelerde daha önce ulaşamadığınız seyirci kitlesine ulaşabiliyorsunuz. Bence bu sürecin en yanı bu oldu diyebilirim. Her seferinde yeniden sahne kurmak kısmına gelince, prodüksiyon olmayan tiyatrolar için fazla masraflı ve yorucu oluyor. Ama deneyimledikçe neyi nasıl yapmanız gerektiğini her seferinde yeniden öğreniyorsunuz.
Neslihan Ekim – Küçük Salon’nun nasıl açıldığını da merak edenler var. Küçük bir salonda, sınırlı seyirci kapasitesiyle sahnelediğiniz oyunlarla, şimdi konuk olduğunuz alanı daha geniş sahneler oyunlarınızda değişiklik yapmanıza yol açıyor mu?
Emre Tandoğan – Kesinlikle değişiklik yapmaya neden oluyor bu durum. Stüdyo bir mekanda, az kişiye tasarlanan bir biçim, standart bir İtalyan sahneye çıktığı zaman mutlaka revizyon istiyor. Bu durum, bir yönetmen olarak beni tatmin etmiyor ve mutsuz ediyordu. Ama önümüzdeki süreçte tasarlamaya başladığım oyunlarımı bu duruma göre farklı yöntemlerle geliştirerek biçimlendiriyorum.
Neslihan Ekim – Küçük Salon, borçları yüzünden kapandı. Bir röportajınızda, “Devlet daha çok görünür ve popüler olan oyuncuları ve o oyuncuların oynadığı sahneleri destekledi. Bizim gibi sahnelerin birçoğu destek alamadı. Bu aslında devletin bir sorunu ama devlet tiyatroların yaşadıklarını çözüm odaklı bir sorun olarak ele almadıkça bizi yıkılmaya mahkum bırakıyor” demişsiniz. Devletin sadece pandemi sürecinde değil, uzun zamandır ‘’alternatif sahneleri’’ desteklemediğini biliyoruz. Sizce tiyatrolar bu noktada örgütlenerek yaptırım uygulama gücüne sahip mi? Ya da bu adaletsiz sistemin değişmesi için sizce neler yapılabilir?
Emre Tandoğan – Bilmiyorum.
Neslihan Ekim – Kuruluşunuzdan bugüne kadar, seyircinin pek alışkın olmadığı, yenilikçi sahnelemeler yaptınız. Küçük Salon’un müdavimi olan bir seyirci kitlesi oluşmuştu. Seyircileriniz sizi pandemi sürecinde ve sorasında desteklemeye devam etti mi?
Emre Tandoğan – Bizi sürekli takip eden seyircimiz çok ilgiliydi. Ellerinden gelen desteği verdiler ve salon kapandıktan sonra, farklı sahnelerde oynamaya başladığımızda da hep yanımızda oldular. Bugünlerde de, yeni projelerimizi merak eden, yeni oyunlarımız üzerine farklı sorular içeren mesajlar alıyorum. Elimden geldiğince hepsini cevaplamaya çalışıyorum.
Neslihan Ekim – Bu süreçte olumlu, olumsuz pek çok şeyi deneyimlediniz. Peki önümüzdeki süreçte tekrar kendi mekanınızı açmak istiyor musunuz?
Emre Tandoğan – Yakın süreçte bir mekan açmayı düşünmüyoruz. Eğer popüler işler yapmıyorsanız, mekanın işletmesiyle yaşanılan stres, kaybedilen zaman ve para, üretimlerinizi ve üretimlerinizi paylaşma sürecinizi olumsuz yönde etkiliyor. Küçük Salon’u kurmadan önce, gösterilerimiz bir sezonda en az 4 ülkede uluslararası festivallerde oynardı. Küçük Salon’un mekanını işletmek için harcadığımız vakit bunu imkansızlaştırdı. Üretimlerimizi farklı sahnelerde seyircimizle buluştururken, eskiden olduğu gibi yurtdışı festivallerinde daha çok yer almak istiyoruz.
Neslihan Ekim – Çok teşekkür ederiz Emre Bey.
Emre Tandoğan – Ben de size ve Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’ne çok teşekkür ederim.