(canım doğan turan abimle ilk tanışmamızın öyküsüdür aynı zamanda..
taa 2011’den)
KAYIP GÖZLÜK VAKASI
iyi ki öğrenmişim, ya beceremeseydim ne olacaktı..
bi süredir cep telefonum ”sessiz-titreşim” konumunda ya, onu diyom.. çok şükür ki teknoloji bizlere böyle bi fırsat sunmuş, arayanların en az yarısını duyup da fark etmiyorum bile.. bi insanı hiç mi normal bi adam aramaz, bi kerecik mi olsun olağan bi olay gelmez bi insanın başına..
o gün de aynen öyle oldu.. ”ben doğan turan” dedi karşımdaki ses.. devlet tiyatrosu sanatçısıymış.. hemşehrimizmiş.. kısa bi süreliğine giresun’a gelmiş, beni de görmek istemiş..
buluştuk, kucaklaştık.. karşımda pamuk sakallı, nur yüzlü, melek sesli, peygamber gibi bi adam.. 40 yıllık dostuz sanki; ”ben senin yazılarının hayranıyım yahu mübarek çocuk” diye sarılıp sarılıp duruyo boynuma..
yazılarımı kesip saklar imiş, tiyatrocu arkadaşlarına gösterir imiş.. çehov’vari bi adammışım meğer.. bunları duyup da mutlu olmamak elde mi..
-”evet, anton çehov biraz beni andırır” diyecektim, dillerim tutuldu da bunu bile diyemedim.. sevinmek, şaşırmak, gururlanmak, şad olmak gibi tüm insancıl duygularımla kalıverdim ortalıkta, çaylarımızı yudumlarken..
**** ****
aslında ayıp da ettim gibi biraz, ben bi türlü tanıyamadım kendisini.. ve hıyar gibi, belli de ettim çıkaramadığımı.. ne edeyim, istanbul’da devlet tiyatrosu sahnelerini görmeyeli 15 sene, tv düğmesi çevirmeyeli 5 sene olmuş.. bu da benim cahilliğim sayılsın..
Allahtan, yoldan gelip geçen pek çok gişi doğan abi’yi tanıyıp hatırını sordu, birlikte fotoğraf çektirdi de rahatladım bi nebze..
yok, yanlış okumadınız, az zamanda o denli samimi olduk ki, ”doğan abi” hitabım doğrudur.. konu konuyu açtıkça, ”bi tiyatro oyunu yazmamı” istedi benden abi’miz.. ”o iş başka iş abi, beceremeyebilirim, ama ilerde neden olmasın” diyerek yanıtladım bu güzel isteği..
neden olmasın.. giresun’daki sıradan bi günü yazsam, dünyada bundan daha komik ne var..
sahi, neden olmasın..
**** ****
-”neden olmasın yahu” diyerek söze başladı, şaban karakaya hocam da gelip yanımıza ilk oturduğunda.. gerçi o, başka bişeyden söz ediyordu, ama tam da denk geldi işte.. iyi adamdır şaban abim, hep lafı üstüne denk gelir..
doğan abi’nin giresun’da ”can akengin” konulu tek kişilik bi tiyatro gösterisi sahneye koyma ihtimalini konuşmuşlar meğer, benden önce buluşup.. onu diyomuş şaban abi, coşkuyla; ”neden olmasın” deyu..
ben de pek sevdim bu ihtimali..
**** ****
böyle üst düzey insanlarla sohbet etmeye doyulmuyo.. kaç saat oturduk, kaçar bardak çay içtik, hiç mi çişimiz gelmedi, anlaşılır gibi diğildi.. hayatımın en muhteşem zaman dilimlerinden birini tüketmiştik, vedalaşmanın da sırası gelmişti ne yazık..
yıllardır, kaşımla gözüm arasında durmakta olan gözlüğümü, harbiden de ”kaşla göz arası” denebilecek bi biçimde kaybettim, çay içtiğimiz mekanın hasır taburelerinden birinin üzerinde..
ne oldu, nasıl oldu, yere mi düştü, biri yanlışlıkla mı aldı, akıl alır iş diğil..
hayır, bi de çok kısa bi sürede fark ettim gözlüğümün olmadığını.. ortam aynı ortam, kişiler aynı kişiler, demin var, ama şimdi yok ula gözlük?
hem kimin işine yarayacak, numarası bana göre ayarlanmış bi alet?
delirecem.. yer yarıldı içine girdi dedikleri bu mudur?
**** ****
olayların mantıklı bi izahını henüz bulabilmiş diğilim..
tamı tamına bi gün gözlüğüm bulunamadı.. bi umut çevre esnafa soruyom; yok.. hiç gitmediğim mekanlarda, gözlüğün gözümde olduğunu bildiğim zamanları sorguluyom yalancıktan; yok..
hayatımda ilk kez belediye kayıp eşya bürosuna bile gittim.. yok arkadaş, buluntu gözlük yok..
hiçbi yerde yok..
**** ****
hasır tabureden gözlüksüz kalkalı tam da 24 saat sonra, çaresiz yeni bi gözlük almaya karar kılmışken, hiç tanımadığım bi adam aradı beni; ”gürsel bey’le görüşüyom di mi” deyu başladı söze..
otomobilinin arka koltuğuna bi gözlük düşmüş, kesin benimkiymiş, şu an nerdeymişim, oğluyla bana gönderecekmiş..
ulan nasıl olur.. adamı tanımıyorum, arabasına hiç binmedim, hatta epeydir hiçbi arabaya binmedim, trafiğe kapalı bi çay ocağı taburesinden havalanan bi gözlük bi arabanın arka koltuğuna nasıl düşer.. bu kadar mı karmaşık bi iş olur??
hem, beni nerden tanırsın, numaramı nasıl buldun, o gözlüğün benimkisi olduğundan nasıl böyle eminsin.. oğlun kim, beni nasıl tanıyacak??
**** ****
”abi, millet bahçesi denen parkta oturuyorum” dedimdi cevaben.. 10-15 dakka geçti geçmedi, daha önce hiç görmediğim gençten bi oğlan, o kalabalığın içinde direkt beni bularak; ”apo abi al gözlüğünü” demesin mi?
yahu babası gürsel bey dediydi, oğlu apo abi diyo, bunu bile bilen birisi bunlar..
dikkatle inceledim, baktım ki gerçekten benim gözlüğüm.. teşekkür ettim çocukcaaza.. limonata ısmarladım..
çocuk çekti gitti sonra.. ağzım bi karış açık; ”bu nasıl bi maceraydı yarabbim” diyerek etrafımı sarmış güvercinlere simit kırıntısı atmayı sürdürdüm..
yalnızca benim başıma gelebilecek bi olay daha yaşamıştım..
”neden olmasın lan” diye sevindim..
Duygusal derinliklerin ön planda olacağı bir gündesin. İçsel sezgilerin güçlü bir şekilde devrede, çevrendeki olayları ve insanları anlama yeteneğin artacak. Bu durum, hem kişisel ilişkilerinde hem de iş çevrendeki dinamiklerde önemli etkinliklere yol açabilir. Özellikle sanatsal yönlerin ve yaratıcılığın gün yüzüne çıkacak. Hayal gücünü harekete geçiren bir şeylerle meşgul olmak, sana büyük bir tatmin verebilir.Başkalarının ihtiyaçlarına duyarlılığın artarken, kendine zamanı ayırmayı unutma. Kendi sınırlarını belirlemek, duygusal yüklerini hafifletebilir. İçsel huzurunu bulmak için meditasyon ya da doğada zaman geçirme önerilir. Karşına çıkan fırsatlara açık ol; sürprizler seni bekliyor. Ancak, kararlarını verirken mantığını devreye sokmayı ihmal etme. Şefkatin ve empatik doğan, pek çok kişi için bir ışık kaynağı olabilir.