Çember daraldı.
Önceleri, uzaklarda bi Tv ana haber programı, gazetelerde kuru bi manşet biçiminde yaşamımızdayken, şimdi;
Çaycımızın kaynanası,
Berberimizin kızının kankisi,
Alt kat komşumuzun mesai arkadaşının baldızı falan kadar yakınımıza geldi küresel hastalık.
****
Kaçmak mümkün diğil bu dertten galiba. Yalnızca bünye meselesi gibi görünmektedir sanki?
Senin bünyen bugün pes edecektir, benim bağışıklık sistemim yarın…
Sıramızı bekliyoruz adeta, hepbir.
****
Ne yapabiliriz ki birey olarak?
Sosyal mesafeyi korumak şart mı dediniz? Biz, dostlarımızı kucaklayarak belli ederiz sevgimizi. Nasıl olacak o iş Anadolu’da?
Maske mi dediniz bi de? Maskenin kendisi dünya üzerindeki en pis, en sağlıksız nesne zaten.
Gerçek süresi nedir bilemem, 10 mudur, daha fazla gün mü, bütün herkesin evlere kapanmasından öte çözüm yok gibidir.
****
Dünyada, salt tarım gücüyle bile bu eve kapanmalara en uzun süre dayanabilecek ülke durumundan, şimdiki sefil hallarımıza düşmek çok acıdır arkadaşlar.
İşte, vaziyetimiz ortada.
Devletimizin ”Kimse evden çıkmasın, biz vatandaşımıza 2 hafta bakarız” diyecek ekonomik gücü kalmamıştır.
****
(Oysa, mucizeler yaratmaya gerek yoktu. Yalnızca tarım gücünle, turizm zenginliğinle ve elbette bunları koruyacak kahraman ordunla dünya deviydin. Uyuma kardeşim)
****
Bakın sözü nereye götüreceğim.
Ayıptır söylemesi, geçen ay, bikaç saatliğine dostlarımla yaylaya çıkmak icap etti.
Aslında, yükseklerde solunum sorunu yaşayan ve köylere-yaylalara gitmekten kaçınan bi kardeşinizim.
Çok uzun yıllar olmuştu görmeyeli.
Dayanamadım…
****
İyi ki gitmişim.
Milyon tane ağaç vardı ulu ulu… Her yer yemyeşildi, otlar-yemişler… Koyunlarımız, büyükbaş hayvanlarımız halen hayattaydı… Derelerimiz gürül gürül, köpük köpüktü.
Bütün umutlarım geri geldi.
Ne kadar keserlerse kessinler, bu ağaçlarımızı bitiremezler.
Ne kadar acımasızca davransalar da bu bitki örtümüzü yok edemezler.
Ne kadar hayınca bi kafa taşırlarsa taşısınlar bedenlerinde, hayvanlarımızı tüketemezler.
Neye hizmet ettiklerini bilmeden her yana setler çekseler de akarsularımızı kurutamazlar.
Doğa buna izin vermeyecektir…
****
Pek çok uçsuz bucaksız arazinin dikenli tellerle çevrildiğini de gördüm bu arada.
Dellenmemek elde diğildi tabi.
Orada, sorduğum insanların yalancısıyım, Katar’lılara satılmış meğer yayla topraklarımız da????
Hiç dert etmedim; 100 sene evvel bi yiğit çıkmış, Osmanlı’nın satıp savdığı herşeyi geri almıştı, şimdi yine çıkar bi yiğit, hepsini geri alır.
Geldikleri gibi giderler.
****
Değerli dostlarım,
Aşarız bunların hepsini. Devletin tepesindeki zihniyet değişir, 10 yıl içinde yeniden tarım ve turizm ülkesi oluruz.
Moralinizi bozmayın, dik durun yeter.
Asıl, şu salgın hastalıkla ilgili sıkıntımız bambaşka.
****
Anlatayım.
Gazeteci Soner Yalçın kompleksiyle yaşayanlar var aramızda. Cahilce kamuoyu oluşturmakta bunlar.
Neymiş? Her şey senaryo imiş, küresel sermayenin oyunu imiş? Falan filanmış?
Virüsün ortaya çıkışındaki kapitalizm dalaverelerini algılayacak kadar zeka sahibiyiz hepimiz. Kimsenin fikrine ihtiyacımız yok bu anlamda!
İyi de net ve somut bi virüs var ortalıkta, ne yapacağız, doğal bi hastalık diğil bu, aşağılık kapitalist sistemin laboratuvarlarının icadı diye gülüp geçecek miyiz?
****
(geçen günlerde annem azıcık hasta oldu… çok şükür ki, basit bi soğuk algınlığı olarak geçti gitti… ama o 3-4 günde çektiğimiz ”acaba” korkusu bize yeter… anneme bişey olsaydı, harbiden çok merak ediyorum, yüzüme nasıl bakacaktı, bu ”senaryo sevici” arkadaşlar?)
****
Bu arkadaşlar tahminen aşı olmaktan da kaçınarak, ”aşılarda chip varmış” muhabbeti yapacaklardır. Yakındır, sayfalarında bu konuyu işleyeceklerdir.
Yahu güzel kardeşim, Giresun‘da oturan, dünyadaki milyarlarca sıradan insandan birisin.
Küresel güç chip takıp da senin neyini takip etsin?
Bu denli ego fazla diğil midir?
****
Ben hala o yayladaki derenin köpüğünde, çam ağacının kozalağında kaldım. Tertemiz.
Her dakka bişeyler yazmak zorunda diğilsiniz, şu edebiyat dünyasını rahat bırakın.
Harflerinizle dünyamı kirletmeyin.