Ruh çağırmaya karar aldık bigün.
Öğrenciydim henüz, üniversitede. Tırstım tabi, yalan diğil, ama herifliğe ”şey” sürdürmenin de gereği yoktu. Ayrıca ruh çağırmayı sizden öğrenecek diğildim!!!
-”Ne korkacam oolum” dedim arkadaşlara.
Nasıl olsa büyük ihtimalle palavradır böyle işler diye düşünüyordum.
****
5-6 kişiydik.
Hem de bizim evde. Yani, bikaç saat sonra, geceleyin, yalnız kalacağım evde. Bekar-öğrenci evinde.
Gayet hinoğlu hin, gayet gaddar, hatta gayet hunhar bi yüz ifadesiyle oturdum masaya. Daha evvel yüzlerce kez bu işi yapmışım sanırdı beni gören?
Ve başladı işlem!!! Masaya harfler dizildi, mutfaktan bi kahve fincanı getirildi. Hepimiz birer parmağımızı fincana dayadık. Bekliyorduk öylece.
Ne korkacam yahu?
Palavra bunlar tabi, ne ruhu, ne çağırması??
****
Çok da sürmedi. Geldi biri!!!
Fincan fıldır fıdır dönmeye, sorularımıza göre harflere gidip gidip gelmeye, parmaklarımızı götürmeye başladı.
İnanamadım;
-”Hanginiz döndürüyo oolum bu fincanı” diye bağırdım hatta. Kimse yanıt veremedi. Dikkatle bakıyorum ki, şu hilebazı yakaliyim derhal??
Oysa herkesin suratı aynıydı;
Az evvel hepbir altına büyük abdest yapmış gibiydiler sanki, korkudan bembeyaz.
****
Olağanüstü bi enerji döndürüyordu fincanı. Adeta bi motor çalışır gibiydi fincanın içinde.
Ve mantıklı yanıtlar veriyordu. Örneğin, benden başka masada kimsenin bilmediği, Giresun‘la ilgili bi soruma doğru yanıt veriyordu??
Nasıl yani yaa??
****
O dönemki manitam da yanımızdaydı maalesef.
Dur, şu ruhu son bi kez deniyim dedim;
-”Biz evlenince nerede oturucaz”??
Bekliyordum ki, ”Giresun” yazsın, gızı derhal kaçırıcam o gece.
Yaza yaza ”Denizli” yazdı ruh!!
Hadi ülennn dedim şaşkınlıkla. Hayatta Ege bölgesi görmemişim, haritada Denizli’yi bi bakmaya bulamam?
Yakalamıştım güya palavrayı, ne Denizlisi ??
****
Zaman geçti, o gızla yollarımız ayrıldı.
Başkasıyla evlendim ben. Süpermarketçi falan oldum. Allah’ın bi lütfu olarak yaşamıma girmiş sevgili eşimle ilk görev yerim ”Denizli”ye çıktı. Çoktan unutmuştum öğrenci evimizdeki ruh çağırma muhabbetini.
-”Hay senin gibi ruhun!!!” diyebildim anca, Denizli’deki evimize bavullarla ilk girerken.
Çok enteresan di mi??
Evet diyenler, sağolun!!
****
Şimdi mevsimler değişti tabi.
Beyaz merserize kazağını giyebileceğin bi dönem kalmadı, aylar içerisinde.
Yok ula bu hiç enteresan diğilmiş..
Vazgeçtim, konuyu değiştireyim bari.
****
Bigün de Ordu‘da süpermarketçi iken, şehir merkezinde canlı bomba eylemi olmuştu. Anımsayanınız vardır sanırım , karışmıştı ortalık.
Ölü falan da vardı galiba. Hemen eşimi aradım;
-”Evde misin”??
Ohhh, evdeymiş..
****
Bi de genel merkezin aranması lazım tabi. Üst makama bildirecen durumu;
-”Alo, Falanca Bey, Ordu’da bomba eylemi oldu, bilginiz olsun”!
-”Neyy, hemen bütün güvenlikleri kapı önüne dizin”.
-”Tamamdır, dizdik zaten”.
Hatta, bi jop da ben aldım elime. Valla diyom, gülmeyin!! Bombacı Gima’ya saldırsa, kafasına jopla vurmak suretiyle bertaraf edecektim saldırıyı sanki?
(Oysa, insan bu durumda genel müdür denen adamdan bekliyo asıl desteği;
-”Tamam gürsel, sizler silah kuşanın, ben de helikoptere atlayıp yarım saate geliyorum”!!)
****
İçeri bi müşteri girdi o an. Kırmızı kazaklıydı ve yanağında bi yanık vardı. İster istemez dikkatimi çekmişti o yanık izi.
Bi yandan da emniyet arıyordu cepten;
-”Alo Gürsel müdürüm, kırmızı kazaklı, yanağında yanık olan birini arıyoruz, aman uyanık olun, siz de kapı girişinde durun”
-”Ne diyon amirim, şimdi öyle biri girdi içeri, kapıdayım zaten”!!
****
Ekipler bastı Gima’yı anında.
-”İşte, bakliyat reyonunda dolanıyo” dedim.
Gidip adamı çevirdiler. Ama??? Yüzünde yanık yok??? Demin vardı ama?? Nasıl olur??
Ben böyle bi hayal nasıl görürüm ki durduk yerde??
Nerden bilecem yanığı-manığı?? Fal mı attım?
****
Bişi olmadı tabi. Herifi bıraktılar.
Sanırım bombacı diye benden şüphelendiler!!
Tahminen adamın yüzündeki yanık izi makyajdı, gelip reyon aralarında makyajını temizlemiş ve normale dönmüştü.
Çok enteresan çok, di mi?
Evet diyenler, sağolun!!
****
Son şunu da anlatıp öyle gideyim bari.
Kemal Sunal filmi gibi olmuştu gelişmeler. Yolda yürüyordum. biri kollarını açmış geliyordu karşımdan;
-”Oooooo, abicim”!
Ben de, tanıyamadım, ama, sırf jest olsun diye;
-”Oooooo, gardeşim”!
Havada kaldı kollarım. Arkamdan gelen biriyle kucaklaştılar.
Yok, bu enteresan olmadı pek, yazmamış olayım.
Utandım aha.
****
Ey ruhh!! Geldinse bu yazıyı 3 kez okuyuver.
Ben kaçıyorum. (yok yahu ne tırsması)