BİR OKURUMUN mektubunu yorumsuz aynen aşağıya alıyorum.
***
Hocam Saygılar,
Hocam ben 32 yaşındayım ve ilk defa bir kitabınıza başladım. Hayatını baştan aşağı değiştirdiğini söyleyen bir büyüğümün tavsiyesiyle “İletişim Donanımları” isimli kitabınızı okuyorum ve henüz başladığım kitabınızın 60. sayfasına kadar geldikten sonra durup sizinle hem iletişime geçmek hem de bir anımı paylaşmak istedim. Kitabınızın henüz başındayken beni bu kadar heyecanlandırdığını bilmenizi isterim.
32 yaşına gelmeme rağmen henüz gerçek anlamda bir meslek sahibi olamadım. Yaklaşık beş senedir genelde belediyelerde inşaat takip işleri yapmaktayım. Bugünlerden birinde bir müşterimin Tapu bilgilerinin merkezi sisteme yüklenmemiş olduğunu fark ettim. Nasıl çözüldüğünü bilmediğim için de tapu dairesine gittim. İletişime ve kibarlığa çok önem veririm; özellikle de devlet dairelerinde. Fakat toplumdaki algıyı siz çok daha iyi bilirsiniz ki eğer kibar biriyseniz karşıdaki kendini sizden üstün görür ve aşağılamaya kadar varan davranışlara girer. Her neyse konuyu dağıtmak istemiyorum. Tapu dairesinde danışmaya gayet kibar biçimde sordum. Ben bilmem 1. katta x kişisi var oraya sor dedi. Ben ilk durağıma gittiğim zaman 4. katta ismini hiç unutmayacağım bir hanımın odasına girdim. Diyaloğu aktarıyorum.
Ben: Günaydın! Kolay gelsin
Görevli Hanım: (30 sn ekrana baktıktan sonra) Ne vardı?
Ben: Bir inşaatımız var; sizin bölgenizde bulunuyor ve bu inşaatın bilgileri sisteme yüklenmemiş. Bununla ilgili nasıl bir yol izleyebilirim?
Görevli Hanım: (Bağırarak) 50 bin tane bina var; hangi birine ben yetişeyim? Gidin dilekçe verin. 15 güne kadar işlem yaparız, ama yanlış olursa ben karışmam
Ben: Peki teşekkür ederim. Neden yanlışlık olabilir?
Görevli Hanım: O kadar bina var. Yanlış girersem yanlış olur! Anlaşılmayacak bir şey yok!
Ben: Teşekkür ederim iyi çalışmalar
Hocam bu diyaloğun üzerine müşterimi aradım. Tapu dairesine gidip görevli kadının adını vererek bağırıp çağırarak işini yaptırmasını söyledim. Şaşırdı neden diye sordu. Burada başka türlü yapmıyorlarmış dedim. Dediğim gibi müşterim gidiyor, bağırıp çağırıyor; dilekçe dahi vermeden 10 dk içinde işlemlerin hepsini bitiriyor.
Sonuç olarak hocam, daha kitabın başında iletişim dediğimiz şeyin konuşma, kibarlık, bakış, duruştan çok daha öte iyi veya kötü her hareketin her tavrın farklı bir ifadesi olduğunu algıladım. Kitabınızı okumayı muhtemelen kısa sürede bitireceğim; bir mail daha atacağım umarım size ulaşır. Daha kitabın başındayım ama bende bir heyecan yarattığı için sizinle iletişime geçmek istedim maruz görün. Saygılar diliyorum.
***
Okurumun mektubunu okudunuz. Mekubun gerçeği yazdığını varsayarak akıl yürütüyorum.
Bu karşılaşılan ender bir durum mu? Yoksa genel bir manzara mı?
Acaba başlangıçta kibar olan bir devlet memuru, bizim vatandaşlarımızla etkileşim içinde zamanla vatandaşla ilişkisinde gittikçe kabalaşabilir mi?
Bu toplumda kabanın güçlü, kibarın güçsüz olduğu kanaatinin altında nasıl bir varsayım var? Yani birisi gerçekten güçlü olduğu halde kibar olmayı seçemez mi?
Düşüncelerinizi merak ediyorum. Selamlar.
Doğan Cüceloğlu (27 Kasım 2019)