Vitrinin Ardından Çatlağa Seslenmek: “On İkinci Ev”

Vitrinin Ardından Çatlağa Seslenmek: “On İkinci Ev”

‘‘Özgürlüğün tek bir anlamı varsa, o da insanlara duymak istemedikleri şeyleri söyleyebilme hakkıdır.’’

                                                                                                                                               George Orwell

Edward Said’e göre entelektüel, heykelimsi bir put değil, bireysel bir işin kendiliğidir. Bunu özel bir enerjiyle, öz dilinden yansıtırken, yalnızlıkla-saf tutmak arasında gerilimli bir ilişki edinir. Ama, entelektüel önünde sonunda daima derinlerinde yalnızlık hakikatini barındırandır. O sebeple, bilhassa yerleşik hale gelmiş her türlü yapılanmaya mesafesini korur. 

Bu anlamda, Türkiye’de sıkı bir entelektüel cenahının bulunduğunu belirtebilmek zordur. Mürekkep yalamak, belli çevrelerle/bilhassa burjuvayla etkileşime girmek, irili ufaklı sürüler oluşturup, onun içinde devinmek gibi durumlar mevcudiyetlerini korusa da; böylesi bir aydın varlığı, yüzeyde gerçek bir entelektüelin olduğunu bize göstermez. Entelektüel, popüler dünyayla bilim dünyasını, simülasyon evreniyle realiteyi, söylenmeyenle görüneni aynı potada eritip, özellikle onu perdelemeye, kendini nezih, soğukkanlı, bilgiç göstermeye çalışan kişi değildir. Onun cesaretini, her an yaratabileceği heyecanı ve tedirginliği iliklerinize değin hissedersiniz. Oturduğu söyleşi masasını titretir, kürsüyü derbeder eder, sözcüklerin içinden geçer. Tespitleri çoğu kez nokta atışıdır. Hakikatte etkileyici ve çarpıcıyken, üst yüzeyde ürkütür ve rahatsız eder. 

Bütün bu ifadeleri bir tiyatro eseri üzerine yazacağım yazıya hazırlık minvalinde oluşturdum. Nitekim, ‘On İkinci Ev’ adlı gösterimi incelerken, birçokları gibi, sürekli aynı tespitler, aynı kavramlar, aynı misket köftesi cümleler ekseninde bir tiyatro yazısı yazmayacağım. Beni tanıyanlar, eserlerimi, incelemelerimi ve yaptıklarımı bilenler/bilirler ki (!), bir yazıyı meydana getirirken, belli şablonlar kullanmam, yayımlanacağı yeri baz alarak ilişkisel klişelere yaslanmam ve benzer kalıpları gevelemem. Aksine, bir yapıtın, bir karşılaşmanın, bir yaşanmışlığın, bir tecrübenin hassasiyet sınırlarında gezinerek, onun içine heyecanla dalarım. Bir şeyi hesap etmem, bir şeyi örtbas etmem. Bu sebepledir ki, gösterimin hak edeceği entelektüel bir yazı oluşturacağım umudunu taşıyorum. Çünkü, bundan önceki çoğu yazımda (yıllar yıllar öncekiler de dahil) genellikle böyle oldu. Günübirlik, isimliğime katkı sağlayacak, ezbere, içi boş, üstten bakmacı bir kibirle, şablonlarla hareket etmekten ziyade; bundan seneler sonra da okunduğunda içinde bir şeylerin kaynamaya devam ettiği yazılar yazmayı hedefliyorum. Aslında, hedef de beni hedeflemiş olacak ki, bu düşünceler zihnimin kıyısına vurmaya devam ediyor. O yüzden, boğulmak iyidir. Sığ sularda kendini kral ya da kraliçe zannetmekten ziyade… 

Tüm bu ifadeleri kullanmamın nedeni, beni ‘On İkinci Ev’ adlı oyunun tetiklemesiyle başladı. İstanbul’da Moda Sahnesi’nde gösterimde olan bu oyunu, İzmir’de, alternatif bir mekân sayılan ‘Origin’de izleme fırsatı buldum. Mekân kapsamında, ‘Origin’in seçilmesinin de isabetli olduğu kanısındayım. Keza, bu alternatif alan; bilhassa Danimarka, Norveç, İsveç gibi ülkelerde sanayi bölgelerine kurulan prefabrik sanat alanlarını, otonom bölgeleri de andırıyor. Sanayi ortamından sanat ortamına sıçrayışa geçiyorsunuz. 

Oyunu izledikten sonra, ilginçtir ki aklımda Hande Yener’in ‘Acele Etme’ adlı şarkısının nakaratı kaldı. Eve gidip, bu şarkıyı defalarca dinlememle mütevellit; belki de, kırkıma basmamın verdiği etkiyle, geçmişi tekrar gözden geçirdim. Bir kadın olarak; -Türkiye’de- sokaklarda, sınıflarda, evlerde, televizyonlarda geçmişte neleri yaşadığımızı şimdi’den geçirerek hissettim. Tam da bu nokta işte; bence entelektüelliğin zirvesidir. Siz hiç Beethoven’dan başka -ne bilelim, hadi içeri alındı diye sırf hava basmak adına Gülşen paylaşan über sanatseverleri saymazsak- bir gece canı sıkılıp ‘facebook’ta Hande Yener şarkısı yayınlayan bir entelektüel gördünüz mü? Yani, entelektüel dediğiniz kişi; düzgün giyimli, ciddi, soğuk bakışlı, hep aynı profil pozlarını veren, sürekli okuduğu kitapları paylaşan yahut herkesin gittiği moda mekânlara giden kişi midir? Kendi içine kapanan mıdır ya da dışa sürekli şekil yaparak açılan? Bir entelektüel kokoreç yerken fotoğraf çekilmiş midir? Gey bara gitmiş midir mesela hiç? Dondurmayı şehvetle yalar mı? Bıyığı, dudakları kremaya bulanır mı? Sosyal medyada cim/ciddi iletiler paylaşıp, kitap kapakları giyinirken, mesaj kutusunda basit tik tok video’ları izler mi? Evet! Entelektüel hayatla bilgiyi, sanatla sezgiyi, görülebilenle görülemeyeni, saçmayla ciddiyi bir potada eriten rengarenk kişidir. Bakmayın siz Türkiye’deki tek renge ve benzerliklere… Burası gizli avamların sosyete göründükleri bir ikiyüzlüler denizidir. 

Hande Yener’in hayatımda bu denli mühim bir rolü olduğunu kırk yaşımda keşfedeceğimi ben de düşünmezdim tabii. Onedio’lardan instagram’ın keşfet’lerine; whatsapp hikâyelerinden ‘twitter’lara dek, böylesi karmakarışık bir evrende hangi dala tutunacağımı bilemeyeceğimi de… Velhasıl dostlarım, bu çağda tek bir şeyi, tek renkle, ısrarla savunan kişi aslında en bariz yalancıdır. Ki, artık hiçbir şey başka bir şeyle etkileşime girmeksizin parçalanmadan ve birbiriyle çok ilgisiz parçalar yan yana gelmeden açıklanamaz! Hande Yener’le ben gibi… Hande Yener’le Melek Ceylan gibi… Melek Ceylan’la Neslihan Yalman gibi… 

Şüphesiz ki, oyun içinde oyunun tarzı da değişti. Oyun içinde birden fazla oyun mevcut olduğu gibi, hayatın kendisi, sanal alemin varlığı da oyuna türlü oyunlar kattı. Düz bir gösterimi anca; İzmir Devlet Tiyatrosu’nda, İzmir Şehir Tiyatrosu’nda izlersiniz herhalde artık. [İzmir’de yaşamamdan içre, burası hakkında gözlemlerime dayalı kesin yorumlar yapabilme hakkı taşıdığımı düşünüyorum.] Köhnemiş dekorlar, mantık hatalarıyla dolu yerli oyunlar, çağın ötesinde kalmış içerikler, abartılı ve yapay oyunculuklar… İlkellik bu sahnelerde devam ediyor. Tiyatrodan anlamayan birileri varsa (mesela, mahallede herhangi bir teyze, çarşıda bir esnaf), belki onun izleyeceği seviyede basit anlatılar belediye ve devlet tiyatroları kurumlarında süregidiyor. 

Oysa, günümüz dünyası bambaşka bir şekil aldı. Dijital ortam her şeyi silip süpürdü, algıları değiştirdi. Bunun için de, tiyatro genellikle tek perdelik (60-90 dakika arası) anlatılara dönüştü. Hatta, 45 dakikalık eserler bile ortaya çıkmaya başladı. İki perdelik oyunlar kalmadığı üzere, olanlar da öylesine dikkat çekmeliydi ki, seyirci tiyatroyu terk etmesin. Artık, kafası çok daha hızlı çalışsan, çok yorulan, çok parçalı düşünen değişik bir seyirci hakim… Bu atmosferi de hesap ederek tiyatro yapmak gerekiyor. 

Nitekim, tiyatronun yeniliğini de ağırlıkla İstanbul üstlenmiş bulunuyor. Orada envai sahne, tiyatro ve yapılanma var. Bunlardan birine, birkaçına bile dalıp gitseniz, Türkiye koşullarında bir nebze de olsa yol alabiliyorsunuz. ‘On İkinci Ev’ de, o yolu birlikte katettiğiniz oyunlardan biri…

Salih Usta’nın yönetmenliğini yaptığı oyunda, farklı disiplinlerden birçok ismin çalıştığı görülüyordu. Mürüvet Esra Yıldırım’ın danışmanlığını yaptığı gösterimde Rehberli Otobiyografi (ROB) tekniği kullanmıştı. Bu tekniğin izinden gidilerek şekillendirilen tema etrafında örülen birtakım sorular vardı. ‘Duyulmak’ adlı temaya dair 8 adet soru hazırlanmıştı ve bunlar oyundan önce biletle beraber, bir metin bağlamında seyircilere sunulmuştu. Bu soruların hepsi ilginç gelmekle beraber, ‘kayıt cihazı gibi dinlemek’ kavramını düşündürdüğü için, 4. ve 8. sorular ilgimi çekmişti. 

‘‘4. Duymak ve dinlemek aynı şey değildir. Herhangi bir sesi duyabiliriz ancak dinleme dikkat gerektirir. Birini hiç sorgulamadan bir kayıt cihazı gibi dinleyebiliriz. Birini hem onun söylediklerini hem de kendi düşünce ve inançlarımızı sorgulayarak dinleyebiliriz. Ve yine birini onun hissettiklerini anlamaya çalışarak, kendimizi onun yerine koyarak dinleyebiliriz. Bu üç dinleme biçiminin hayatınızda nasıl yer aldığını düşünecek olursanız kendinizi bir kayıt cihazı gibi hissettiğiniz zamanları nasıl tarif ederdiniz? 

8. Gündelik hayatta kendinizi sizi bir kayıt cihazı gibi dinleyen insanlarla mı çevrili hissediyorsunuz? Yoksa hem sizi hem de kendini sorgulamak için dinleyen insanlarla mı? Ya da neler hissettiğinizi anlamaya çalışan insanlarla mı? Bunun bir hikâyesi var mı?’’

İlgili sorular yanıtlanmak üzere verilmemişti. Sadece, kendimize sormak adına birer aracıydılar. Fark ettim ki, aslında kimse kimseyi ne hissettiği için dinlemiyordu. Sanırız, ülkemizin temel problemlerinden biri de burada gün yüzüne çıkıyordu. Sevgi kavramının da yeniden ele alınması gerekiyor zannımca; her birimizi oldukça zorlasa da.

Gösterim, bir vitrinin arkasında yapılmıştı. Geriye doğru gerilen krem rengi bir örtü… Ardından, vitrini kaplayan siyah perdeler yavaşça yukarı doğru çekildi. Çekildikçe dizüstü elbisesiyle ve elinde tahta bavuluyla bir kadın karşımızda belirdi. Yaklaşık 70 dakika sadece Melek Ceylan’ın oynadığı o kadını izledik. Lakin rehberli otobiyografi tekniğine göre, sahnedeki Melek Ceylan da aslında kendini oynuyordu. Kendi-oyunculuk, kendi-karakterlik de denilebilirdi buna. 

Önce, sesi seyirciye ulaşmayan bir kadın heyecanla bir şeyler anlatmaya başladı. Gözleri ışıl ışıldı. Yine de, bu sessizlik seyircide garip bir tedirginlik, ufak bir şaşkınlık yarattı. Acaba karakter konuşuyordu da, seyirci mi duyamıyordu gibi algılar oluştu. Daha sonra karakter, babasından öğrendiği bir şarkıyı icra edince, aslında o sessizliğin bir alt metin olarak kullanıldığını öğrendik. Sessizliğin sesi bozulmak üzere dizayn edilmişti. Oyun dil kavramını sorguluyor, dilsizliğin, dil ötesinin de bir dili olduğunu, keza onun gücünün yadsınamayacağını bizlere gösteriyordu. Zaten, temel mesele de, dile getirdiklerimizle getiremediklerimizin hiçbir zaman aynı düzlemde kesişmemesi değil miydi?

Melek Ceylan özgeçmişinden kesitleri yanındaki tahta bavuldan çıkardığı renkli tahta kalemleriyle cama çizerek aktarmaya çalıştı. Kimi noktalarda, fotoğraflar da kullanarak, bu malzemeleri cama yapıştırdı. 1984 doğumlu, Alevi-Kürt bir babadan, Sünni-Türk bir anneden dünyaya geldiğini, bir erkek kardeşi olduğunu, oyunculuk eğitimi aldığını, bir süre devlet tiyatrolarında görev yapıp, oradaki durağanlıktan sıkılıp, uzaklaştığını, İstanbul’da kedisiyle yaşadığını, hatta kimi ev eşyalarını bile çizerek ya da pantomimle anlattı. Aslında, vitrin-sahne bir çeşit görsel anlatıya ev sahipliği yaptı. Bir hikâyenin takip edilişinin performansına şahitlik edildi. 

Camdaki kaotik görüntüler, ok işaretleri, yazılar, çizimler, aslında Melek Ceylan’ın (karakter olarak da) kaotik bir yaşantısının olduğunu gösteriyordu. Velhasıl, her birimizin hayatı da onun kadar kaotik olduğundandır, kendisini zorluk çekmeden takip ediyorduk. Oyun bir yabancılaştırma tekniği olarak belgesel-anlatı gibi bir yol ekseninde seyirciyi de içine katıyordu. Orada seyirci gerçekten sadece bir gözdü. Dili çeşitli yerlerde kesiliyor, yarılıyor, aksatılıyordu. Düz bir diyalog örgüsünden ziyade, adacık adacık anlatılar birbirinin içine geçiyordu. Gilles Deleuze’ün ‘‘aynı dili konuşuyoruz, yine de sizi anlamıyorum’’ ifadesinden hareketle, Melek Ceylan’la karşı karşıya gelen ve onun hayatında yer alan her karakter (anne, baba, sevgili, arkadaş vd.) iletişim kuramadığı bir diğer varlığa dönüşüyordu. Gösterim, yalnızlığın ne denli coşkun, ne denli ağır, ne denli tutkulu, ne denli delice bir şey olduğunun da sinyallerini işaret ediyordu. 

‘On İkinci Ev’in en etkili taraflarından biri, eleştirel olanı ironiyle birleştirerek, sahnede elbisesinden soyunup, ten rengi bir badiyle ve ten rengi kısa taytla kalan karakterin yaşadıklarını anlatmasıydı. Biliyorsunuz ki, günümüzde eleştirel hakikatin dozu ya kaçıyor ya da gerçekten öylesi çarpıcı yaklaşımlar göremiyoruz. 

Bir ara, karakter acaba tamamen soyunacak mı diye aklımızdan geçirsek de, bunun Türkiye’de sahnelenen bir oyun olduğunu düşünerek, böyle bir şeyin olabilirliğini aklımızdan çıkardık. Yine de, emin olmak adına; gösterim sonrası gerçekleştirilen söyleşide şu soruyu sormayı ihmal etmedik: ‘‘Sahnede soyunmayı düşündünüz mü, yoksa kimi çekinceleriniz mi vardı?’’ – Tahmin ettiğimiz üzere, kimi çekincelerin gözetildiği dile getirildi. Türkiye’de, 21. yüzyılda hâlâ kadın bedeninin bir tabu şeklinde görülmesi, bir sanatçı olarak bizi üzdüğü gibi, aslında germektedir de… Keza, İslam öncesi mitolojiye göre, Türkler’in, yarısı ağaç şeklinde çıplak bir kadın bedeninden türediği de rivayet edilir. Mitolojide bu çıplaklık bulunmaktayken, bugün gelinen nokta esef vericidir. Nitekim, erkek egemen etkinin izlerini de oyunda bolca gördük bu yönde. Erkek yönetmenlerin deneme çekimleri için kadın oyuncuları nasıl taciz ettikleri, baba denilen varlığın nasıl aynı zamanda ürkülen bir sistem taşıyıcısı haline geldiği, sevgili olarak değer verilen bir adamın her türlü tekinsizlikle bir kadını nasıl rahatça yarı yolda bırakabildiği; o ‘eğreti’ kolektif bilinçdışı… Her biri camdan taşarcasına yüzümüze atılan oyundan taşlardı. Bahsi edilen eğretiliği taşıyan erkekler ve ona çanak tutan kadınlar… Tüm onlar Melek Ceylan karakterinin yansımasıyla karşımızdaydı.   

Oyunda fazla müzik kullanılmamıştı. Arada, Candan Erçetin’den, Hande Yener’den çalınan popüler şarkılara eşlik eden Kürtçe şarkılar ve ağıtlar mevcuttu. Alevi olmaklık, Kürt olmaklık, kadın olmaklık gibi ötekilik biçimleri üstünden giden bir hikâyeye tanık kesilmiştik. Fakat, ağırlıkla kadın olmaklığın zorluklarının görüldüğü bir eserle karşı karşıya gelmiştik. O kadın üniversiteye gidip özgürleşiyor, aile evine dönünce de gizlenip büzülüyordu. O kadın İstanbul’da dünyasını geliştiriyor, aile evine döndükçe de aklını içine içine yutuyordu. Sesini de… Annesi diyordu ki: ‘‘Yut sesini.’’… ‘‘Yut yut yut!’’… 

Gösterimde, bilhassa aile evinde yaşanan gelişmeler tezatlıklarıyla aktarılıyordu. Anneden öğrenilen ‘yut sesini’ ifadesini, ağzına vura vura tekrar eden oyuncunun gerginliği özellikle kadın seyirciyi etkilemiştir diye düşünüyorum. Çünkü, birçok konunun değerlendirilmesi erkeklere daha özgür bir hitap alanı sunarken; söz konusu kadınlar olduğunda ayıplı ve yasaklı kılınanlar artıyor. Kadının dil alanı ‘Baba-Yasa’ tarafından ketleniyor, sansüre uğratılıyor. Ki, bu yasaklar da maalesef ailede başlıyor. Melek Ceylan’ın üniversitede sigara kullandığı; ama, baba evine gelince, bir köşede iki büklüm gizlice sigara içtiği bölüm de, yine benzer sınırlandırmaları somut şekilde gösteriyor. 

Keza, eğitim farkları, bakış açısı farkları, tecrübe farkları; özellikle kadın olmaklığın verdiği tezatlıklar üstünden işleniyordu. Bu durum, ‘On İkinci Ev’in ajitatif genel bir tarih anlatısı olmasını, sosyolojik verilerle hareket edip, kitlesel bir dil tuzağına düşmesini de engelliyordu. Mikro bir tarih olarak, genellikle oyuncu olan genç bir kadının yaşamından kesitler görüyorduk. 

Oyun, ‘On İkinci Ev’ kavramı üstünden, Balık burcuna yapılan atıfla sona ererken, bunun nedeni, söyleşide Mürüvet Esra Yıldırım tarafından açıklandı. Yıldırım, burçları yüzünden içeri alınan, suçlanan, devletin gözüne batan birinin olmadığını imledi. Burçlar, belki de her insanın buluştuğu en devletsiz noktaydı. Ayrıca, herkesin etnik kimlikler, sosyal statüler, göstermelik roller üstünden parlayıp, kendisini perdelediği yerde; burçlar, aslında birçok insanın da saf yönlerini, iki taraflı tavırlarını, maskeli ve maskesiz anlarını, bilgiçlikleriyle basitliklerini bir arada buluşturan temel unsurlardan biriydi. 

‘On İkinci Ev’ bize, ne kadar karmaşıklık taşırsak taşıyalım, basit noktalarda yine insan olduğumuzu; kendimizi değerinden fazla abartmamamız gerektiğini gösteriyordu. Bu, şekil temelli ve narsistlik çağda daha ne söylenebilirdi ki! Yut sesini. Bırak uyumayı sürdürsünler. Anlamayana büyülü bahçeni açamazsın. 

NESLİHAN YALMAN
Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • Koç
  • Boğa
  • İkizler
  • Yengeç
  • Aslan
  • Başak
  • Terazi
  • Akrep
  • Yay
  • Oğlak
  • Kova
  • Balık
KOÇ BURCU YORUMU

Enerji dolu bir gün, hedeflerine ulaşmak için harekete geçme isteği güçlü. İçinde bulunduğun durumun getirdiği fırsatlar karşısında cesur adımlar atabilirsin. Yeni projelere başlamak, hayallerini gerçeğe dönüştürmek için uygun bir zaman. İletişim becerilerin parlayacak; çevrendekilerle etkileşimlerin, fikir alışverişlerine zemin hazırlayacak. Ancak, aceleci davranmak yerine düşünerek hareket etmekte fayda var. Kendine olan güvenin artıyor ama bu güveni aşırıya kaçmadan dengeleyebilmelisin. Duygusal ilişkilerde kırgınlıkları geride bırakmak, yeni bir sayfa açmak için güzel bir zaman. Geçmişte yaşanan olumsuzlukları unutarak, geleceğe daha açık bir zihinle adım atabilirsin. Günün sonlarına doğru, içsel huzurunu bulmak için bireysel zamana ihtiyaç duyabilirsin; meditasyon veya doğa yürüyüşü tam da aradığın şey olabilir. Unutma; bu süreç, kendini yeniden keşfetmene olanak tanıyacak.

BOĞA BURCU YORUMU

Bugün ruh halinizde bir denge arayışı içinde olabilirsiniz. İçsel huzurunuzu korumak için kendinize zaman ayırmak isteyeceksiniz. Önceliklerinizin değiştiğini hissedebilirsiniz; belki de kendinize yeni hedefler belirlemek ve bunlara odaklanmak için doğru bir zaman. Maddi konularda daha temkinli olmanız gerektiğini hissettiğiniz bir dönemdesiniz. Harcamalarınıza dikkat etmeli, gereksiz impulsif hareketlerden kaçınmalısınız.Sosyal çevrenizle olan ilişkilerinizde samimi ve dürüst olmanın önemini bir kez daha kavrayacaksınız. Sevdiklerinizle vakit geçirirken, onları dinlemeye ve destek olmaya özen gösterin; bu, aranızdaki bağı güçlendirebilir. Ayrıca yeni bir hobi edinme arzusu içerisine girebilir, yaratıcılığınızı farklı alanlarda keşfetmek isteyebilirsiniz. Sağlığınıza dikkat edin, spor yapma isteği gün boyu motivasyon kaynağınız olabilir. Denge arayışınızın, hem ruhsal hem de fiziksel anlamda size iyi geleceği bir dönemdesiniz.

İKİZLER BURCU YORUMU

İletişim yeteneklerin ön planda olacak; bazı sohbetler seni düşündürmeye, bazılarıysa eğlendirmeye yönelik. Fikirlerinle dikkat çekebilir, zeka dolu tartışmalara girebilirsin. Sosyal bağlarını güçlendirmek için harika bir dönemdesin, yeni insanlarla tanışmak, eski arkadaşlarınla buluşmak için uygun zaman. İçsel merakın, seni keşfetmeye iteceği yeni hobi veya eğitim fırsatlarına yönlendirebilir. Ancak, kararlarını alırken acele etmemeye özen göstermelisin; zira bazı durumlar beklediğinden daha karmaşık olabilir. Duygusal ilişkilerde, samimi bir iletişim kurmak, yanlış anlamaların önüne geçmen açısından büyük önem taşıyor. Kendi sınırlarını korumak da önemli; başkalarının beklentilerine kule gibi yaklaşmaktansa, kendi ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak hareket etmelisin. Enerjini dengede tutmak, zihinsel ve fiziksel sağlığın için fayda sağlayacak. Yaratıcılığını ifade etme konusunda harika bir gün, bir şeyler yazmak veya çizmek seni rahatlatabilir.

YENGEÇ BURCU YORUMU

Duygusal derinliğin ön plana çıkıyor, bu yüzden içsel hislerine güvenmelisin. Aile ve yakın arkadaşlarla vakit geçirme isteği baskın. Sevdiklerinle olan bağlarını güçlendirecek birkaç etkinlik planlamak harika bir fikir olabilir. Kendini açmak ve hislerini paylaşmak sana iyi gelecek; bu, ilişkilerin için bir dönüm noktası olabilir. Kendi ihtiyaçlarını ifade etme konusunda cesur olmalısın. İş veya günlük sorumluluklar ise biraz daha fazla dikkat gerektirebilir, bu nedenle organize olmayı ihmal etmemelisin. İçsel huzuru bulmak için doğayla baş başa kalmak, meditasyon yapmak veya ruhunu besleyen aktivitelerde bulunmak iyi gelecek. Unutma, duygusal dalgalanmalar seni zorlayabilir ama seni güçlü kılan şey de bu duygusal zenginlik.

ASLAN BURCU YORUMU

Bugün, içsel enerjinle çevrendeki insanlara ilham verecek bir pozitif aura yayacaksın. Yaratıcılığın doruk noktasına ulaşabilir; projelerine yeni bir soluk getirebilir ve hayal gücünü serbest bırakabilirsin. Sosyal ortamda dikkat çekici olman, beklenmedik fırsatlarla karşına çıkabilir. Kendi özgüvenin, başkalarına da cesaret aşılayacak. Ancak, çevrendeki kişilerin duygularını önemsediğin sürece, etrafındakilerle olan ilişkilerin daha da güçlenecek. Bugün, kendini ifade etme biçimin ve bireyselliğinle farklılık yaratma isteğin, seni çok daha özel kılacak. Kendi alanını oluşturmak için harika bir zaman, ayrıca bir ilişki içerisinde isen, tutkulu bir iletişim dönemine girebilirsin. Kendini mutlu hissetmek ve çevresindekilere neşe saçmak için fırsatları iyi değerlendirmelisin. Kendi ihtiyaçlarını unutmadan ilerlemek, denge kurmana yardımcı olacak.

BAŞAK BURCU YORUMU

Bugün detaylara olan düşkünlüğün ve analitik zekân, günlük işlerini daha verimli şekilde tamamlamanı sağlayabilir. Kendini biraz daha disiplinli ve planlı bir şekilde ifade etme zamanı. İş veya proje ile ilgili elde ettiğin verileri gözden geçirerek, yeni stratejiler geliştirebilirsin. Karşılaştığın engeller seni yıldırmamalı; zira bunlar, problem çözme kabiliyetini daha da artıracak fırsatlar sunuyor.Aynı zamanda sosyal ilişkilerde dikkatli olman önem taşıyor. Sözlerin veya davranışların yanlış anlaşılmalara yol açabilir. İletişiminde açık ve net olmaya çalış, bu sayede yanlış anlamaların önüne geçebilirsin. Özellikle sevdiklerinle arandaki bağı güçlendirecek samimi bir diyalog kurman faydalı olacaktır.Kendine zaman ayırmayı ihmal etme; bu ruhsal dengeyi koruman adına büyük önem taşıyor. Meditasyon veya doğa yürüyüşü gibi aktiviteler, zihnini dinginleştirebilir. Gün içinde kendini yenileme fırsatları bulabilirsin, bunları değerlendirmek isteyebilirsin. Unutma, sağlıklı bir zihin için sağlıklı bir beden de gereklidir.

TERAZİ BURCU YORUMU

Sosyal ilişkilerin gündemde önemli bir yer tutuyor. İnsanlarla olan bağların güçlenmesi, yeni tanışmalar ve işbirlikleri sağlanabilir. Duygusal denge arayışında bulunmak, içsel huzurun ön planda olmasına yardımcı olacak. Yaptığın seçimlerde mantığını ve duygularını iyi bir dengeyle harmanlamak, seni doğru yöne yönlendirecek. Estetik ve güzellik konularına olan ilgin artabilir; belki bir şeyler yaratma isteği uyanabilir. Sağlıklı, keyifli ve huzurlu bir gün geçirmeye yatkınsın. İletişim becerilerin, karşındaki insanları etkilemek için güçlü bir silah olabilir. Yeni projeler ve hedefler peşinde koşarken, empati ve anlayışla yaklaşmak sana avantaj sağlayacak. Unutma ki, adımlarını dikkatle atmak, koşulların elverişli oldugunda daha da faydalı olacaktır.

AKREP BURCU YORUMU

Duygusal derinliklerinizi keşfetmeye hazır olun. İçsel sezgileriniz bugün oldukça güçlü; gizli kalmış hislerinizi anlamak için bir fırsat yaratabilirsiniz. Aynı zamanda, ilişkilerde güven arayışı içindesiniz. Sevdiğiniz kişiyle samimi bir iletişim kurmak, kalbinizdeki yükleri hafifletebilir. Kendinizi savunmasız hissetmekten çekinmeyin, zira bu, sizi daha da güçlendirecek. İş yerindeki projelerde detaylara olan dikkatiniz, başkalarının gözünden kaçan noktaları yakalamayı sağlayacak ancak mükemmeliyetçilikte aşırıya kaçmamaya özen gösterin. Bugün, kendinize karşı nazik olmalı ve gereksiz endişeleri bir kenara bırakmalısınız. Kendi içsel huzurunuzu bulmak için biraz yalnızlık gerekebilir; meditasyon veya doğa yürüyüşleri iyi gelecektir.

YAY BURCU YORUMU

Macera arayışın artış gösterebilir; yeni deneyimlere kapı açmak için harika bir zaman dilimis. Keşiflere, yeni insanlarla tanışmaya ve ufkunu genişletmeye yönelik bir motivasyona sahip olabilirsin. Ancak, ani kararlar almadan önce düşünmekte fayda var. İletişimde dikkatli olmalı, hislerini net bir şekilde ifade etmeye özen göstermelisin. Esnekliğin ve pozitif enerjin, karşına çıkan engelleri aşmanda büyük bir etken olacaktır. Bugün, yaratıcılığını ortaya koyabileceğin projelerde başarılı olma şansın var, bu fırsatları değerlendirmek için cesur olmalısın. Gelecek ile ilgili düşüncelerini netleştirirken, içgüdülerine güvenmek sana yol gösterebilir. Econ şansı, finansal konularda bazı olumlu sürprizler getirebilir fakat harcamalarına dikkat etmelisin. Sosyal ortamlarda kendine güvenle yer alacak, kalabalıklar içinde dikkat çekeceksin.

OĞLAK BURCU YORUMU

Kendine güvendiğin bir gün. Hedeflerine odaklanmak ve kararlılıkla ilerlemek önemli. İş hayatında zorlandığın konularda, yeni bakış açıları geliştirmeye açık olmalısın. Takım çalışmasına önem vermek, başarıyı katlayabilir. Özel ilişkilerinde ise iletişimde daha şeffaf olmak, duygusal bağları güçlendirecek. Planlarına sadık kalmak, seni arzuladığın sonuçlara yaklaştırabilir. İçsel huzuru bulmak için kendine kısa molalar vermeyi unutma. Bu zamanlar, yenilenmene ve motivasyonunu artırmana yardımcı olacak. Yeniliklere açık olmak, seni bekleyen fırsatları keşfetmene olanak tanıyacak. Unutma, disiplinin ve sabrın seni her zaman ileriye götürür.

KOVA BURCU YORUMU

Sıra dışı fikirlerle dolu, merak uyandıran bir gün. Sosyal çevrenle bağlantı kurmak, ilham verici insanlarla etkileşimde bulunmak için harika bir zaman. Yeni projeler için heyecan duyabilir, yaratıcı düşüncelerini paylaşabilirsin. Duygusal olarak daha özgür hissettiğin anlar seni bekliyor. İçsel özgürlüğüne odaklanarak, sınırlarını zorlamakta kararlısın. Karşılaştığın engelleri aşmak, sizi daha güçlü kılacak. Ancak, başkalarını dinlemeyi unutmadan ilerlemekte fayda var; zira grup dinamikleri dikkate alınmadığında istenmeyen çatışmalar gündeme gelebilir. Kendini rahat ifade etme fırsatını iyi değerlendir; hayal gücünün peşinden gitmek, seni yeni ufuklara açabilir.

BALIK BURCU YORUMU

Duyguların derinliklerine inmeye ve içsel dünyanı keşfetmeye yönelik güçlü bir istekle dolusun. Hislerin üstün gelecek, ve yaratıcı potansiyelin açığa çıkacak. Sanatsal ve ruhsal hedeflerine yönelmek, bu dönemde seni besleyecek. Başkalarıyla empati kurarak bağlarını güçlendirebilirsin. Uzaklardan alacağın haberler, zihin açıcı olacak. Kendine zaman ayırmayı unutma; meditasyon veya doğada zaman geçirmek ruhunu canlandıracak. Hassasiyetini ve sezgini kullanarak yaşamında önemli kararlar alabilirsin. Kendini ifade etmeye yönelik fırsatlar karşına çıkacak, bu durum yeni bağlantılar kurmana ve sosyal çevreni genişletmene yardımcı olacak. İyimser bir perspektifle yaklaşmak, gününün akışını olumlu yönde etkileyebilir. Gelecek hakkında belirsizlik hissedebilirsin, ama sezgine güvenerek adımlarını atman faydalı olacaktır.

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM