Uygur: ‘Polisiye dizisi adalet duygusunu işlemek için güzel bir zemin’

YouTube Karya Yapım kanalında yayınlanan polisiye türündeki yeni dizi Şehir Efsanesi’nin yönetmeni Dağlar Uygur ile dizinin konusunu, yapım sürecini, dijital yayın platformlarının önemini ve merak edilenleri konuştuk.

SERAP ATKAN- Dizinin yönetmenliğini üstlenen Karya Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Dağlar Uygur, tiyatroda her projesini yukarı taşıyan ender isimlerden. Şimdilerde yazıp yönettiği internet dizisi ‘Şehir Efsanesi’nin yönetmenliğini üstleniyor. Milas’ın tarihi ve kültürel değerlerinin bulunduğu 166 mekânda 1000’den fazla oyucunun rol almasıyla çekilen dizi, 8 Mayıs’ta Youtube’de Karya Yapım kanalında seyircisiyle buluştu. İzleyiciden yoğun ilgi gören diziyi, yönetmeni Dağlar Uygur ile konuştuk.

İşte Dağlar Uygur ile gerçekleştirdiğimiz röportaj;

1-Biraz kendinizden bahseder misiniz? Dağlar Uygur kimdir?

Kendimi Karyalı sanat adamı olarak tanımlamayı seçiyorum. 1982 de doğdum. Kendimi bildim bileli tiyatro sanatıyla ve uzantılarıyla uğraşırım. Ve ekmeğimi buradan kazanırım. Çok erken yaşlarda tiyatro ile tanıştım. Bir gün Genco Erkal ustanın “Yalınayak Sokrates” oyununu izleyip, ben tiyatrocu olacağım dedim. Sonra mücadele zamanları başladı. Milas’tan İstanbul’a geldim. Pera Güzel Sanatlar Akademisi’nde dört yıl süren eğitimim sırasında bir yandan Tiyatro Pera’da oyunculuk yapmaya başladım. Ardından Tiyatro Beyoğlu’nu kurdum. On yıl kadar süren İstanbul maceramdan sonra Milas’a geri döndüm. (Tam zamanında dönmüşüm, egede büyüyen biri için İstanbul çok zor bir şehir. J) İstanbul’da başladığım eğitmenlik hayatıma Milas’ta Karya Sanat Akademi’yi kurarak devam ettim. Sekiz sene Milas Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda Genel Sanat Yönetmenliği yaptım 2018’de ayrıldım. On bir yıldır Karya Tiyatro Atölyesi yazar yönetmen ve oyuncusuyum. Ülke çapında birçok ödül alan oyunlara imza atmış, kaliteli tiyatro oyunları çıkarmayı görev bilen, ekip ruhuna inanan bir tiyatro insanıyım.

İYİ TİYATRO OYUNLARI YAPIYORUZ AMA YETERİNCE İLGİ GÖRMÜYORUZ!

2-Bir tiyatro sanatçısı olarak yapımcılığını üstlenerek bir polisiye dizi çekme fikri nasıl oluştu?

Aslında polisiye fikriyle yola çıkmadık. İyi tiyatro oyunları yapıyoruz ama yeterince ilgi göremiyoruz diye konuşuyorduk kendi aramızda, fakat tanınmış yüzlere sahip vasat oyunlar ciddi ilgi görüyor. Biraz da tanınırlığımızı arttıralım dedik. İki yıl kadar bu dizi çekme fikrini aklımda olgunlaştırdım çünkü dizi çekmek tiyatro yapmaktan çok daha zor bir süreç. Ve başka uzmanlıklar gerektiriyor. Ve bir gün ekibimle toplantıda karar aldık. Ardından konu ve senaryo ile ilgili beyin fırtınaları gerçekleştirdik ve polisiye bir konu olmasına karar verdik. Gerçi birçok izleyenin dediği gibi tam bir türü yok dizimizin.

‘KARMAŞIK VE DENGESİZ OLMASI SENARYOYU CAZİP KILIYOR’

3-Tiyatroların kapalı olduğu bu süreçte, “Şehir Efsanesi” adlı polisiye dizi çekimlerine başladınız. 7 Mayıs’ta ise ilk bölümü seyircisiyle buluştu. Biraz konusundan bahseder misiniz?

Biz oyunlarımızı oynarken bir yandan çekim planları yapıyorduk. 1 Mart’ta çekimlere başladığımızda daha planlı 8 oyunumuz ve 19 turnemiz vardı. Maalesef hepsi iptal oldu. Yani tiyatrolar kapandığında çekimlere başlamadık. İlginç bir tesadüfle tiyatrolar kapanınca kendimizi diziyle baş başa bulduk. Biz de dört elle sarıldık her işte yaptığımız gibi. Konusuna gelirsek, küçük bir ilçede polis hiç alışık olmadığı bir dizi cinayet ile karşı karşıyadır. Ejder ve Bahadır komiser olayı araştırırken cinayetlere her gün yenisi eklenir. Zekice plan yapan ve ilginç bir tarzı olan katil yakalanmaktan korkmadığı gibi geçmişi ve geleceğiyle hesaplaşmaya ve herkes için adalet dağıtmaya karar vermiş Yaman’dır. Aslında dizide beş konu yan yana işleniyor. Ama tiyatro oyunlarımda olduğu gibi konuyu anlatmakta zorlanıyorum. Çünkü tek bir şey anlatmayı tercih etmiyorum. Hayat gibi karmaşık ve dengesiz olması bir senaryoyu cazip kılıyor. Sürprizleri ve ters köşeleri seviyorum.

‘YORULDUK AMA DEĞDİ’

4-Şehir Efsanesi dizisinin kurgu süreci çekim süreci nasıl geçti?

Dizi çekmek meşakkatli ama onu post-prodüksiyon dediğimiz çekim sonrası süreçte işlemek çok daha yorucu bir süreç. Dokuz aylık bir çekim sürecimiz oldu. Aslında altı ayda bitirebileceğimiz bir süreçti ama pandemi sebebiyle yavaşlamak zorunda kaldık. Çekim sonrasında beş ay post-prodüksiyon sürdü. Yorulduk ama değdi. Şöyle düşünün her çekim günü sıfırdan dekor kostüm ve ışık yapıyorsunuz. Ve prova için vaktiniz yok. Biz tiyatrocular için bu tanım kâbus gibi olmalı. 

‘İLGİNÇ OLAN HER KONUYA TALİBİM’

5-“Şehir Efsanesi” ilk kurguladığınız ve yönettiğiniz dizi oldu. Polisiyeye ayrı bir ilginiz var mı?

Benim her konuya, her döneme ilgim var. Yeter ki içinde öncelikle beni şaşırtacak bir ilerleyiş ve zekâ ışıltısı olsun. Polisiye ters köşe yapma ve şaşırtma konusunda kendiliğinden bir altın madeni. Ve kişisel takıntım olan adalet konusunu işlemek için çok güzel bir zemin. Daha önceki senaryolarımda Osmanlı’da geçen bir sahne ve 70’lerde geçen bir sahneyi aynı oyunumda görebilirsiniz. Yani konu anlamında çıkış noktam yok. Ben ilginç olan beni şaşırtan her konuya talibim.

‘İSTİRİDYENİN İÇİNDEN ÇIKARILMAYI BEKLEYEN BİR İNCİ’

6-Milas, 5 bin yıllık geçmişi olan bir kent, sizce polisiye ve şehir arasında bir ilişki var mıdır? Neden Milas?

Milas tarihinin tadını çıkaramamış ve kıymeti bilinmeyen bir şehir aslında. Burada yaşadıkça bunu daha iyi anlıyorsunuz. Çok sevgili bir ağabeyim şöyle demişti. “Milas istiridyenin içinde çıkarılmayı bekleyen bir inci.” O kadar doğru ki. Dizimizle ve konusuyla Milas arasında doğrudan bir bağ yok. Yani dizi konu olarak, aynı ölçekte başka bir şehirde de geçebilir. Neden Milas’ta çektiğimize gelirsek; çünkü buranın çocuğuyuz.  Bize çekim sürecinde çok büyük avantajları oldu. 166 farklı mekânda çekim yaptık. Bu normal bir TV dizisinin 8-10 katı ve haliyle maliyet ve zaman anlamında kendi şehrimizde olmak bize bu gücü verdi.

7-Dizi setinde, başınıza gelen komik veya ilginç anılar varsa, bizimle paylaşır mısınız?

Set hem çok eğlenceli hem çok gergin bir yer. Tabi bu benim için öyle. Çünkü hem yazmak, hem yönetmek hem yapımcılık yapmak yükü çok ağırlaştırıyor. Şimdi iş bitince dönüp kamera arkası görüntülere bakıyorum gerçekten çok da eğlenmişiz. Bu arada bu görüntülerde sezon finalinden sonra yayınlanacak. Çekime başladığımız ilk günü anlatayım. İlk set günü bizim yirmi yıllık oyuncumuz Sabahattin Akan’ın oynadığı sör rolü, sokakta yaşayan bir adam, bir meczup. Tabi kılık, kıyafet, makyaj ona göre. Set kurulurken Sabahattin ağabey yoldan geçen meraklılardan “ağbi karnım aç” diyerek para toplamaya başladı. Kılığına kıyafetine bakan insanlar hiç yadırgamadan para veriyorlar o da hiç bozmuyor. Bütün set kıs kıs gülüyor çaktırmamak için. Dizinin kazandığı ilk paradır hala saklıyoruz o üç lirayı.

Alp Öyken

8-Dizide “adalet” vurgusu yapıyorsunuz. Üçüncü bölümde akvaryum içerisinde köpek balığı ve cam örneği ile bir mesajınız var. İzleyicileriniz için sormak istiyorum. Sizde suç ve adalet nasıl bir yere sahip?

Çok zor bir soru gerçekten. Ve linç yememek için dikkatli cevap verilmesi gereken bir soru  Ben insanın adaletli bir varlık olduğunu düşünmüyorum. Hani bir laf var. Köpeklerin kardeşliği önlerine kemik atılana kadardır diye. Adalet de öyle. İki kardeş miras kavgasına tutuşuyor. Adaletli olsalar niye kavga etsinler. Yani kardeşler bile çıkarları söz konusu olunca adil olmayı seçmiyor. Çocuğu katil olan bir anne gördünüz mü “ evet çocuğum hapis yatsın” diyen. Göremezsiniz ona göre oğlunun hapse atılması en büyük adaletsizlik. Ve bunun için kesin bir gerekçesi var. Olay senin başına gelmedikçe yargı dağıtmak çok kolay, suç ise tamamen vicdanla alakalıdır. Suç işlemeyi, başka bir canlıyla ilgili hak münakaşasına girmeyi kafana koyduysan seni durdurabilecek hiçbir adalet sistemi yok. İyi ve vicdanlı çocuklar yetiştirmeliyiz. Başka çaremiz yok. 8. Bölümde usta Alp Öyken’in dilinden ve muhteşem oyunculuğuyla bu soruya bir cevabımız var. İzlemeniz dileğiyle…

YOUTUBE, BAĞIMSIZ YAPIMLARA ÇOK BÜYÜK BİR OLANAK’

9-İnternet çağı ile dizi ve film izleme alışkanlıklarımızda değişiklik meydana geldi. Şehir Efsanesi Youtube üzerinden yayınlanan bir dizi, oldukça ilgi gördü. Bundan sonraki yaşamınızda bu durum tiyatroya ilginizi geri plana atar mı? Sizi televizyon dizilerinde de görebilecek miyiz?

Evet, özellikle dizi konusu önümüzdeki beş senede daha da değişecek. Uzun bakışlı, aynı konu etrafında dönen, güzel kız yakışıklı oğlan kafasının değişeceği belli artık. Sadece biraz daha zaman alacak. İnternet dizileri ile gerçekten insan zekâsını küçümsemeyen iyi yapımlar izlemeye başladık. Şehir efsanesi de onlardan biri. Ve seyirciden karşılığını buluyor. Diziye seyirci sahip çıkıyorsa doğru bir şeyler yapıyorsunuz demektir. Youtube bu konuda bize ve bizim gibi bağımsız yapımlara çok büyük bir olanak oldu. Diziyi alt yazılı giriyoruz ve dünyanın öbür ucundan izleyenlerimiz var. İnsanlar övgüyle bahsedip kanala abone olup izledikleri bölümün altına fikirlerini yazabiliyorlar, bu kadar hızlı etkileşim almak çok büyük bir lüks.

Diğer taraftan başka dizilerde rol alır mıyım? Ben oyuncuyum, iyi proje gelir de oynamazsam aklım orda kalır. Oyuncu dediğin oynamalı zaten. Kendini sıcak tutmalı. Deneyim çok değerli bir şey. Fırsat buldun mu kaçırmamalısın.

‘DİZİ PROJESİ BİZİ TİYATRODAN UZAKLAŞTIRMAZ’

Dizi projesi bizi tiyatrodan uzaklaştıramaz. Biz zaten çıkış noktasında tiyatroya daha çok seyirci çekmek için dizi yaptık. Ben ve ekibimdeki tüm arkadaşlarım yapımı bize ait ya da başka bir projede rol alabilirler ama dönüp dolaşıp geleceğimiz yer mabedimizdir, tiyatrodur. Şu an da provada olmamızda bu bitmeyecek aşkın göstergesidir.

10-Bize vakit ayırdınız, teşekkür ederim. Son olarak Tiyatro Gazetesi okuyucularına söylemek istediğiniz bir şey var mı?

İlgi gösteren, bahseden, destek veren herkese ve size çok teşekkür ederim