Pınar Çekirge, geçtiğimiz hafta raflarda yerini alan “Beyhan Saran: Sahnelere Bir Armağan” adlı kitapla ilgili Tolgahan Vurgun ile konuştu ve kitapla ilgili izlenimlerini kaleme aldı…
“Sadece tiyatro” dedi. Sahnede, ekranda yaşar kıldığı her karaktere hayat, her repliğe su, hava, toprak, renk, nota oldu, can kattı Beyhan Saran. Gün geldi sonsuzlukla hiçliğin kesişme noktasına taşıdı duyguları. Hiç kuşkusuz, döneminin en özel oyuncularından biriydi. Ve hep öyle kaldı.
Kadın Ana, Hanife Hala, Erkek Satı, Amanda Wingfield, Melani, Emine, Fadime Nine, Claire, Nemide Hanım, Regan, Hürrem Sultan, Mercy Lewis, Sara Good, Hürmüz, Elizabeth Proctor, Ferhunde Hanım’dı O.
Beyhan Gönenç, Beyhan Hürol, Beyhan Saran olarak sanatçı kimliğiyle, yeteneğiyle, duruşuyla bir toplumun ortak belleğine yerleşti ve hep orada kaldı. Çok sevildi. Saygı gördü.
“Ana”, “Daha Dün Gibi”, “Sırça Kümes”, “İlk Evlilik”, “Güneşin Çocukları”nda hayranlıkla izlediğim Beyhan Saran’ı, hatırlıyorum şimdi. “Tatlı Cadı“da Endora’ya sesiyle verdiği hayat, nasıl unutulur ?
Ferhunde Hanım’da, Hanife Hala’da, Amanda’da Beyhan Saran‘dı aslında. Her kimliği kendisiymişçesine duyumsatırdı izleyicisine.
Telaşları, kaygıları, tedirginlikleri, korkuları, şefkatiyle Ferhunde Hanım ne kadar tanıdık biriydi, öyle değil mi? Ya Nemide Hanım?
Beyhan Saran oyunculuk yeteneğinin tüm nüanslarıyla, sahnede, beyaz camda var kıldığı her kahramandı aslında. Onlarla bütünleşmiş tek beden/ruh olmuştu adeta.
Zaten Beyhan Saran‘ın özelliğiydi bu saydıklarım… Her yorumda önemli, bir diğerinden farklı, bir diğerinin fevkinde oyunculuk örnekleri sunmak. Ölçüt olmak. Dahası sabırla kusursuz, en mükemmel olanı arayıp çıkartmak, ortaya koymak. Kabiliyetini, oyunculuk tekniğini birbirinden hayli farklı rollerde sınayıp, başarılı olmasının bir diğer nedeni de bu gerçekti, bana göre. Ustalık katındaki oyunculuğuyla sahnede hiç durmadan çok boyutlu, sahici kadın portreleri imar etmek de…
“Tiyatrocu olacağım demeye utandım. 50’li yıllardı. Sanatçılık, tiyatroculuk çok alışılmış meslekler değildi.”
Tolgahan Vurgun‘un yazdığı “Beyhan Saran: Sahnelere Bir Armağan” (Pankuş Yayınları, 2024) adlı kitabı hayranlıkla, notlar alarak, satır altlarını çizerek, çok şey öğrenerek, nasıl derler, bir solukta okudum.
“Bozuk diksiyon, yanlış vurgu ve de ne yazık ki başarısız oyunculuklar beni çok rahatsız ediyor.”
“E, bir tiyatro sanatçısının her gece yaptığı şey ders çalışmak, her oyun gecesi yaptığı şey sınava girmek.”
“Yaşamım boyunca tiyatrodan başka bir şey düşünmedim. Tiyatro harici yaptığım diğer işlerim bana tiyatronun armağanıdır.”
“…bizim işimizde konservatuvar eğitiminin yanı sıra usta-çırak eğitimi de çok önemli.”
“Rolümün en iyisini nasıl çıkarırım diye kafa yordum. Bunu gerçekleştirirken de beni takdir etsinler, ödül versinler, hakkımda haberler yapılsın diye yapmadım…”
“Hayatımda takma kirpiği bir tek kez ‘Hürmüz’ için taktım.”
“Televizyon için tiyatro oynardık biz ve halk ekran başına kitlenirdi. Şimdi hangi kanal ekranda tiyatro yayınlıyor?”
“…benim tiyatrodan başka hiçbir düşüncem ve isteğim yoktu. Anlattım Yeşilçam’dan gelen sinema filmlerini bile reddettim ben. Tiyatroya paralel gelen televizyon dizileri de tiyatronun bir uzantısıydı. Kabul etmemin en büyük sebebi bu. “
“Konservatuvar da aldığımız dersler kadar önemliydi ustalarla aynı sahnede olmak.”
“Biz işimizi iyi yapmanın derdindeydik. Maddiyat öncelikli çalışsaydık mutsuz olurduk, istemeyerek çalışırdık bu da ekrana yansırdı.”
“Aşk fırtınaları, entrika, çok zengin olma hayalleri gibi konular Ferhunde Hanımlar’da hiç yer almadı.”
“Sadece ‘Yılanların Öcü’ vetosu haricinde emekli olana kadar oynadığım hiçbir oyunda siyasi otorite etkisi hissetmedim.”
Tolgahan Vurgun imzalı “Beyhan Saran: Sahnelere Bir Armağan”ı okurken, Beyhan Saran’ın oyunculuk sanatının azat kabul etmez kulu, kölesi olduğunu bir kez daha ayrımsadım, diyebilirim. Dünyanın her yerinde Amanda Wingfield, Melani’yi oynayabilecek ve aynı başarıyı elde edebilecek bir aktris O.
Türkiye tiyatrosunun gelmiş geçmiş en önemli oyuncularından birini, Beyhan Saran‘ı tiyatro sahnesinde, arkası yarınlarda, radyo tiyatrolarında, televizyon dizilerinde izlemek bir şölendi. Çünkü her defasında söylenecek sözünü, yüksek sesle ve içtenlikle, üstelik yazarın sesini sahnede gerçekleştirerek söylüyor ve kalite skalası yüksek, benzersiz, nasıl desem, her defasında doruk mertebesine ulaşan, kalıplaşmış, dar geometrilere sığdırmadığı oyunculuğuyla izleyiciyi sarıp, büyülüyordu. Canlandırdığı karaktere derinlemesine sahip çıkışı, yarattığı illüzyon, izleyici üzerinde kurduğu egemenlik…bizleri sahnede yaşatılan hayata katıksız inandırtan gerçek bir Dionysos mirasçısıydı Beyhan Saran.
“Beyhan Saran: Sahnelere Bir Armağan”, son derece zekice, ustalıkla hazırlanmış sorular, içten, bilgilendirici yanıtlar, belgeler, fotoğraflarla oluşturulmuş çok önemli, okunması gereken bir nehir söyleşi kitabı…
Bu kitabı okurken, kendimi Beyhan Saran ve Tolgahan Vurgun ile şeker, şerbet bir sohbetin içinde buluverdim birden. Onların konuşmalarına katıldım. Sözü “Güneşin Çocukları”na, “Matmazel Helsinka”ya getirdim, Hanife Hala, Kadın Ana da katıldılar aramıza. Değmeyin keyfimize durumu, anlayacağınız.T am o esnada salon kapısı açıldı. A, tam karşımda Nemide ve Ferhunde Hanımlar.
“Beyhan Saran: Sahnelere Bir Armağan”ı, neden gizleyeyim, kıskanarak okudum. Ah, Tolgahan Vurgun‘un yerinde olmak vardı, diye iç çekerek okudum.
Dün Tolgahan Vurgun‘u aradım. Kitaptan konuştuk.
Pınar Çekirge – Birkaç yıl arayla iki biyografi kitabı yazdın. Neden biyografi?
Tolgahan Vurgun – Oldum olası biyografi kitapları okumayı, yaşam öyküleri dinlemeyi çok severim. Yaşamayacağım hayatları okumak, o hayatların içerisinde misafir olmak beni çok mutlu eder. Kişisel gelişim kitaplarındaki didaktik anlatım yerine bizzat yaşamış olaylardan tecrübe edinmek bana daha önemli gelir. Basılmış biyografi kitaplarımdan önce yazdığım kurgu romanlar, öykülerde de kendimi hep yaşam hikayeleri yazarken bulurdum. Bedia Akartürk ‘ün biyografisi ile bu yöne doğru yol almış oldum.
Pınar Çekirge – Peki neden Beyhan Saran diye de sorsam?
Tolgahan Vurgun – Kitabın önsözünde bunu çok detaylı anlattım, biliyorsunuz. Beyhan Saran sanatçılığından öte bizim ailemiz için çok kıymetli. Ferhunde Hanımlar ‘ın başladığı yıl ailemizin vazgeçilmezi olan babaannemi kaybettik. Ailede herkesin hayatı uzun bir zaman durdu diyebilirim. Ferhunde Hanım giyimi, anaçlığı, tavrı ile aynı babaannemdi. Daha önce sahnede ve ekranda Beyhan Saran’ı yıllarca izlemişti ailemdekiler. Fakat Ferhunde Hanım rolündeki babaanneme benzerliği ile Beyhan Saran bizim ve de benim için çok daha önemli oldu. Bir de Beyhan Hanım ‘ın yıllarca ön planda olmaması, çalışmaları hariç özel yaşamından çok fazla bahsetmemesi de bu isteğini kamçıladı diyebilirim.
Pınar Çekirge – Okuduğum en güzel nehir söyleşi kitaplarından biriydi. Önemli bir yayın taraması yaptığın, arşivlerde dolaştığın anlaşılıyor. Hiç bir soru bağlantısız değil, gereksiz değil. Bu da hem birikiminin, hem gerçekleştirdiğin detaylı ön çalışmaların bir kanıtı, hiç kuşkusuz. İleride araştırma yapacaklara bir belge bırakıyorsun. Hem de önemli belgeler. Peki bu çalışmayı yaparken kaynak açısından zorluk yaşadın mı?
Tolgahan Vurgun – Güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim. Beyhan Saran kitabını oluştururken çok zorlandığımı itiraf etmem gerek. Bir kere Beyhan Hanım yıllarca hiç arşiv biriktirmemiş. Yazılı ve görsel basına da hep mesafeli durmuş; çok fazla röportaj vermemiş. Hepsi üst üste gelince çok zorlandım açıkçası. Beyhan Hanım ‘dan öğrendiğim her bilgiyi günlerce kütüphane araştırması yaparak teyit ettim. Kitabın yazılma sürecinde dönemle ilgili onlarca kitap, biyografi, dergi, broşür okudum. Bu konuda Devlet Tiyatroları arşivini kutlamak istiyorum. Her oyunla ilgili tüm belgeler titizlikle saklanmış ve tasnif edilmiş. Refik Ahmet Sevengil Kütüphanesi tüm araştırmacılara açık.
Ayrıca Beyhan Hanım ile ilgili çalışma yaptığımı duyan birçok kişi bana arşiv konusunda çok yardımcı oldu, haklarını ödeyemem. Kitapta teşekkür bölümünde hepsini andım. Sizin aracılığınız ile hepsine tekrar teşekkürlerimi göndermek isterim.
Pınar Çekirge – Ve Beyhan Saran’ı anlatan isimlere de yer verilmiş kitapta…
Tolgahan Vurgun – Evet. Deniz Gökçer, Tolga Tekin, Lemi Bilgin, Hülya Gülşen, Bedia Akartürk, Emel Göksu, Ayşenil Şamlıoğlu, Hüsamettin Eraslan, Erkal Saran, Gül Neşe Erel, Güzide Ünver, Şebnem Gürsoy, Sevil Tavus, Aylin Ari Araz, Elçin Şanal, Alper Ari, Sevtap Gönenç, Haldun Dormen, Samet Polat, Selçuk Yöntem, Serpil Akdoğan, Pınar Çekirge, İpek Çeken, Hatice Aslan.
Pınar Çekirge – Beyhan Saran ile kurduğunuz sıcak dostluk satırlara yansımış. Bu çalışma ne kadar sürdü? Hem arşiv taramaların, hem röportajlar…
Tolgahan Vurgun – Çalışma yaklaşık iki yıl sürdü. Bizzat çalışmaya başlamadan önce yaklaşık bir yıl da ön araştırma yaptım. Bu süreç içerisinde Beyhan Hanım ile bir dosttan öte aile olduk. Her şeyi paylaştık. Bu benim için çok daha kıymetli.
Pınar Çekirge – Okurlardan gelen ilk tepkiler nasıl?
Tolgahan Vurgun – Kitabımız henüz çok yeni. Fakat bu kadar kısa bir sürede ummadığım tepkiler geldi diyebilirim. Beyhan Saran gerçekten çok sayılıyor ve seviliyormuş. Herkesin kalbinde ve zihninde çok güzel bir yer edinmiş. Kitabı duyanlar, okuyanlar çok güzel mesajlar yazdılar bana. Benim için en büyük mutluluk da bu işte.
Pınar Çekirge – Sırada kim ya da kimler var diye sormayacağım. Sadece bu çalışmaların hiç arasız devam edecek mi, sorusunu yönelteceğim….
Tolgahan Vurgun – Biyografi yazmak gerçekten çok zor bir süreç. Bu süreci yeniden göze alabilmem için beni çok heyecanlandıracak bir isim olması lazım. Gönlümde, aklımda elbette isimler var. Olur mu, olmaz mı onu süreç gösterecek. Yarıda bıraktığım bir kurgu romanım, aklımda da başka bir roman fikri var. Onları tamamlamak istiyorum.
Kısaca, Tolgahan Vurgun’un ustalıklı kaleminin güzel bir örneği olan, “Beyhan Saran: Sahnelere Bir Armağan” adlı nehir söyleşi kitabı birden çok kez okunmayı hak ediyor. Öneririm.