Bazen Alice’in tavşanı gibi hissediyorum kendimi. Bir dakika için çok erken ve kimi zaman da o tek dakika için çoook geç!
Karar almıştık aylar önce. Levent Kurumlu ile en yakın bir tarihte, kaldığı huzurevinde Tanju Tuncel‘i ziyarete gidecektik. Olmadı, hep erteledim. Saçma sapan mazeretler girdi araya.
Ve bir kez daha geç kaldım !
Şu an bulanık hatıralar sökün ediyor… Hayır, hatıraların istilası altındayım, demek daha doğru olacak.
Yıllar ve yıllar öncesi bilmem hangi çocuk oyunu… “Hansel Gratel” belki de. Tanju Tuncel cadı rolünde… Sivri külahı, uçuşan siyah pelerini ile salonun arkasından kahkahalar atarak sahneye doğru ilerliyor. Korkup, anneannemin elini tutuyorum hemen.
“Ahududu” oyununda Suna Pekuysal, Cem Davran, Oya Palay, Devrim Parscan, Metin Zakoğlu‘lu kadroda yine unutulmaz bir oyunculuk performansına imza atmıştı Tanju Tuncel. Perde alkışlarla açılıp, kapanmıştı defalarca.
İstanbul Şehir Tiyatroları’nda ne çok oyunda izlemiştim kendisini. “Dişi Kuş” da o küçücük rolde.
“Otelci Kadın”, “Altın Post”, “Kezban”, “Sarı Naciye”, “Kadınlar”, “Baba”, “Hülleci”, “Kanlı Düğün”, “Çalıkuşu”, “Suç ve Ceza” ve diğer oyunlar…
“Beyaz Melek” filminde bakıcısı tarafından şiddete maruz bırakılan yatalak hasta yorumunda ne kadar başarılı, ne kadar sahici, ne kadar inandırıcıydı.“Deniz Gurbetçileri” adlı televizyon dizisi, “Eyvah Eyvah” filmi…
Kendi serüveninin kahramanı olduğu hayatta, başarılı oyunların bitiminde alkışını alırken, sahnelere yıldız tozları serptiği anlarda, setler, provalar arasında, radyo tiyatrosu, arkası yarınların kaydedildiği stüdyolarda yalnızlığı, hüznü hissediyordu mutlaka. Mutluluğu, sevinci, umudu, umutsuzluğu, neşeyi de. Hepimiz gibi… Hepimiz kadar. Ya da hepimizden farklı. Hiç unutulmadığı halde, belki de anılardan silindiğini düşünüyordu, kim bilir? Acılarını, düşbozumlarını hep içinde taşımış olmalıydı.
Sahi, hep bir şehir efsanesinden bahsedilirdi. Doğru muydu, gerçekten yaşanmış mıydı, bilemem.
Kuliste oyuna hazırlanırken takma dişlerini çıkartıp, makyaj masasında duran kutuya yerleştirmiş usulca. Koridora çıkmış ve bir kaç dakika sonra odaya geri döndüğünde, az evvel dişlerini koyduğu kutunun yerinde olmadığını dehşetle ayrımsamış Tanju Tuncel. Telaş ve panik içinde çekmeceleri açmış, çantasına, iskemle altlarına bakmış… Yok, yok, yok!
Saat 14.20… Oyunun başlamasına kırk dakika var. Makyajını tamamlamış, kostümünü giymiş. Ümitsizce bir kez daha göz gezdirmiş odaya .O kutu, durup dururken uçmadı, sırra kadem basmadı ya?!
Matine ve suare iki temsili başarıyla, üzüntüsünü belli etmeden oynamış… Perde kapanıp odasına girdiğinde bir de ne görsün, kutu bıraktığı yerde duruyor.
Güya muziplik olsun diye bir arkadaşı… Ne diyeyim, böyle de şaka olmaz ki.
Tanju Tuncel sahne sıcaklığını izleyicisine yansıtan, dolu dolu, gürül gürül, kalibresi yüksek bir oyuncuydu. Geriye çok güzel izler bıraktı.
Ve Tanju Tuncel 15 Temmuz 2023 tarihinde aramızdan sessizce ayrıldı.
Şimdi söylenecek hiçbir şey yok. Sessizlik!