Aşağıdaki mektubu 60 yaşındaki bir okurum yazmış. Önce okuyun; sonra birkaç konunun altını çizmek istiyorum.
***
Birinci sınıfa gidiyorum; İzmir Karşıyaka’da oturuyoruz, Alaybey okuluna gidiyorum. Babam inek beslerdi. İnek doğum yapacak yapamıyor bir türlü. Bizde ineklerimizin ismi var. Babam baytar çağırdı, ama yavru da anne de kurtulamadı. Okula gidecem, ama kurtulacak diye beklerken geç kaldım. Ağlayarak okula gittim. Öğretmen niye geç kaldın dedi, ağlayarak anlattım. Bana geç yerine, niye geldin, sen de ölseydin, dedi.
Öyle dedi. Şu anda altmış yaşındayım. Hiç unutmam. Çok üzülmüştüm. Başka okul açıldı. Kenan Gamsız okulu. Orada çok iyi bir öğretmenim oldu, çok etkilendim, ben de öğretmen olmak istedim, annem olmaz dedi. Gizli yatılı öğretmen sınavına katıldım. Acaba kazandım mı? Hala merak ederim. Şimdiki imkanlar olsa diretir vazgeçmezdim. Ben olamadım ama yeğenlerim öğretmen oldu.
Çocuk ruhu çok önemli. Ne zaman öğretmen konusu olsa, hep aklıma gelir.
***
Öğretmenin bu kadar empati yoksunu olması yüze tokat gibi iniyor ve insanı öfke basıyor. Ama biliyorum ki, o öğretmenin çocukluğuna gidebilsek, onun ailesini ve çevresini tanısak, neden böyle tepki verdiğini anlarız. Yaralı insanlarımız çok. Yaramız acıyınca biz de çocuklarımızı, öğrencilerimizi, eşimizi acıtıyoruz. Çoğumuzun içindeki çocuk utanca boğulmuş ve öfke dolu. Öfkeye kapılmayıp kendimizi geliştirmeye yönelmek kolay değil. Çok şükür artık çoğu öğretmenlerimiz kendilerini geliştirme yönünde büyük çaba gösteriyor ve örnek oluyorlar.
“Gizli yatılı öğretmen sınavına katıldım. Acaba kazandım mı? Hala merak ederim.” Okuyunca içim burkuldu. Öyle bir sosyal tarihimiz var ki, kız çocuğu olarak doğmuşsan yaşamını nasıl yaşayacağını başkası belirliyor. Ve bunu bir anne kızına yapıyor. Şimdi her birimizin kendimize sorması gereken soru şu: Bunun böyle devam etmesini istiyor muyum? İstemiyorsam, etki alanım içinde benim yapabileceğim şeyler ne? İlk adım ne?
Sizlerle sohbet içinde kalmak için bu tür mektupları paylaşıyorum. Türkiye’nin geleceğini oluşturmada her bir okurumun potansiyel olarak gücü olduğuna inanıyorum. Görüş ve düşünceleriniz için teşekkürler, selamlar.
Doğan Cüceloğlu – 28 Nisan 2020