****
Benim size anlatacağım başka.
Kasım’lardan 98’inki idi. Güpgüzel bi ”açılış” yapmıştık Ordu Gima’ya.
Mahşeri bi kalabalık. Türkiye rekoru kırmış bi açılış günü cirosu. Söylemesi ayıp, iyi iş becermiştik goçum, çok iyi.
****
Zaten günlerdir ev yüzü görmüyorduk. Gece yarısı, yemekhanede kutlama yapmayı ihmal etmemiştik elbet.
Bölge müdürleri, biz mağaza yöneticileri, personelimiz, bazı yakın konuklar falan… Harbiden zafer sarhoşluğuydu yaşadığımız. İstanbul’dan, genel müdür yardımcımızdan gelen;
-”Hepiniz için ulan! Personel de içsin. Mağaza giderine yazın oolum, helal-ü hoş olsun” izni üzerine, kudurmuştuk da hatta.
****
(Şimdi ne büyük aşklar toprağa girdi Allah bilir, o güzelim şehirlerimizde? Eşler, nişanlılar, yavuklular? En acısı, deprem kaç tane baba-kız aşkını, ana-oğul aşkını mahşere bıraktı acaba? Yazamıyorum işte “14 Şubat sevgililer günü kutlu olsun” falan. Nasıl yazayım, nasıl? Şunu bari diyeyim mi;
Aşk olsun sana kader, aşk olsun)
****
Patron denen adam, bölge müdürünü aramaz. Arada, büssürü kademe olması gerekir, işin raconu budur. Ama aramıştı işte patronumuz Hüsnü Özyeğin, bölge müdürümüz İlker Abi’yi.
Bizimkisi de dünkü cirodan gelen hazla ve izdihamdan aldığı gazla bol bol ötmüştü patrona;
-”Valla Hüsnü Bey, her şey şöyle iyiydi, böyle güzeldi, mağaza şöyle pırıl pırıldı, müşteriler şöyle tiril tirildi, resmen yağmalandık gibi bişi oldu, ama sadece reçel reyonunda ciro düşüktü. Malum efendim, buralarda herkes reçeli evinde yapar”.
****
Öğlen civarı mosmordu yüzü bölge müdürümüzün.
-”Nooldu abi, hayırdır”?
-”Sorma Gürsel. Genel müdür Oğuz Bey köpürdü, resmen sövdü ağzıma burnuma. Hüsnü Bey’den fırça yemiş benim yüzümden, Ordu’ya ne kadar reçel gönderdiniz? Satmayan ürünü neden aldınız”!!!
Ülker’den zaten deneyimliydim. Patron denen herife detay bilgi vermeyecen arkadaş! Kendin herbi haltı bilecen, ama patrona sadece ”özet” verecen!
Severdik. Çok severdik. İyi insandı, abi gibiydi. Teselli ettik bölge müdürümüzü hepbir;
-”Üzülmeyin müdürüm. Çoktan unutmuştur hepsi reçeli meçeli”.
****
Gerçekten büyük hatadır.
Hüsnü Özyeğin gibi para babalarının bilmesi gereken; şirket genelinin kaç lira ciro yaptığı ve ne kadar kâr elde ettiğidir.
Patrona reçel mi söylenir?
****
İlker Abi’yle, ikimizin de artık Gima’cı olmadığı günlerde, ama Kızılay Gima’nın bitişiğindeki bi kafede rastlaştık bigün.
Şimdi oralarda ne vardır bilemem? Bi yerde Gima varsa ayaklarımız çekerdi bi biçimde. Şimdi olsa, yine çeker, başka yere gidemeyiz, inanın.
İkimiz de çoluk çocuklarımızla idik. Sanırım biz, kızım Çiğse’nin parmak ameliyatı için Ankara’daydık. Kucaklaştık sımsıkı müdürümle.
-”Abi, annem yeni incir reçeli yapmıştı. Bilsem size de getirirdim”.
-”Hâlâ mı unutmadın lan, kırarım bacağını Gürsel”!
****
(Şimdi kaç çocuk, ekmeğin üzerine reçel sürüp yiyemeyecek bi daha hiç, o güzelim şehirlerimizde, nasıl dayanacağız bu acıya? Bundan sonra nasıl ekmek kızartacağız)
****
Gima devletindi bi zamanlar, bilir misiniz?
İyi… Bilin o zaman… Öğrenin… Lazım olur…
****
Devlet nedir söyliyim mi?
Günlerden bigün. Epey önce. Ben ta ADD başkanıyken. Rahmetli Aysel Akdağ teyzeciğim telefon açmıştı;
-”Gürsel, derneğin balkon ışığı açık kalmış oğlum”.
Teşekkür ettimdi can teyzeme. Cumhuriyet kadınıdır, Atatürk’ün kızıdır, o elektriği sokakta bulmayanlardandır.
Devlet, Aysel Teyzemin o telefonu açabilme duygusudur.
****
Aradımdı hemen gençlik kolları başkanımı;
-”Balkonun ışığı ülennnnn”!!!
-”Tamam başkanım anladım”.
(Öyle diğildi tabi. ”Memedim, balkonun ışığı açık kalmış, gidip söndürüver aslanım”)
(O Mehmet de canını zor kurtardı Gaziantep‘te, depremden. Evlerine giremez durumdalar, çoluk çocuk, biliyonuz mu?)
****
Vatanımızın acı halları diyordum di mi? Neyy? Henüz demedim mi? Peki diyom aha;
Vatanın halları pek acıdır. Gördük işte deprem sonrasını…
Bakmayın kapandığına, İlker müdürüm ölmeden Gima ölür mü? Aynıdır. Atatürk’ün kızları o ışığın boşa yanmasından vazgeçene kadar bu vatan ölür mü? Mehmetçikler var olduğu sürece ulaşılmadık enkaz kalır mı?
Kahraman Türk Ordusu ile didişmeyin. Devlet, deprem bölgesine koşan Mehmetçiktir.
***
Olan türkülerimize oldu. Daha nasıl söyleyeceğiz sevdiceğimizi düşünüp; ”Uy aman aman aman / Burası Adıyaman”…
Türkü sözüydü, gerçek oldu:
Alem düşman kesilir
Seni sevdiğim zaman.
Aşk olsun!