(dün adını andığım, 10 yıllık yazı)
tarih boyu hiç olmamış işler oluyo şu sıralar şehr-i canan’da..
bi sıcak var, bi sıcak, sormayın gitsin..
şimdi, sırf gurbetteki dostlarımızın aklı buralarda galmasın diye yalan gonuşup da; ”bütün şehir 20 metre karla kaplı durumda, limanımız buz tuttu gidip paten kayıyoruz akşamları, gedikkaya ile irtibat kesik iki gündür ulaşamıyoruz, ada desen geçen sabah aniden denize battı” nasıl diyeyim? soğuk moğuk yok işte.. resmen hepbir yanıp yanıp dutuşuyoruz sıcaktan..
misal, pencereyi açınca bi alev topu değiyo suretlerimize sanki.. azıcık hava almak üçün balkona çıkılsa, aynı pazar günleri gıymalı yapılan bi fırına girilmiş gibi olunuyo..
oysa böyle şeyleri hiç bilmeden büyüdük bizler; sıcak nedir, bunalmak neye benzer, rutubet yüzünden nasıl cinnet geçirilir, yağmur yağmaması nasıl olur?
ne tuhaf imiş Allah’ım, bağışla bizi?
**** ****
malum, giresun nüfusu, 450 senedir doğal klimalı bi şehirde hiç terlemeden yaşayıp 21.
asra ehli keyif bi ruh haliyle girmiş insanlardan oluşur.. örnek niyetine gonuşayım, arada bi güneye, egeye falan tatile gittiğimizde, sıcaktan telef olup, söve-saya 3 günde geri dönen adamlardık hepimiz..
nooldu şimdi o güzelim karadeniz iklimine? ne farkımız kaldı bilcümle kıytırık coğrafyaların, kıldan-tüyden iklimlerinden?
yakındır, giresun erkek milleti olarak sadece birer incir yaprağıyla örtünüp sokağa çıkmalarımız.. sonra bizim gürsel gardeşimiz söylemedi demeyin..
**** ****
anımsayan anımsar, pamuklu yorganlarımız var idi bi zamanlar..
nasıl ki kış geldi mi annelerimiz hurçları devirip, yünlü yorganları tedavüle çıkarıyordu, yaz mevsimlerinin en muhteşem güzelliği de pamuklu yorganlardı.. yaz geceleri bu anne kokulu incecik yorganlara sarılmazsak üşürdük la!!
cam-çerçeve açık uyumak da neymiş o vakitler? hiç öyle bi ”herif” yaşamadı buralarda.. hepimiz ilk kez, 1995 yazında açtık geceleyin pencereyi..
pikeymiş, nevresimmiş? Allah sizi inandırsın be gardeşlerim, bunlar da 15 yılda bikez falan anca işe yarardı eskiden.. tesadüf işte, her nasılsa hava sıcaklığı 29 dereceye ulaşacak da, çöle düştük sanarak panik olacaz da, annemiz; ”ula oğlum terlersiniz” diye fırça atıp pamuklu yorganı bile fazla bulacak da, üstümüze zorla pike örtecek de..
donardık donar, o pamuklu yorgan olmasa..
**** ****
efil efil efilderdi şehrimin rüzgarı herdaim.. denizimiz dalgalanırdı hep.. bi rüzgara bak, bi ağaçlara.. bi denize bak, bi çiçeğe benzeyen dalgalara.. daha ortaokulda, üçte birimiz aşık olmuştuk bu yüzden, üçte birimiz şair, diğer üçte birimizse hem aşık hem şair..
(beni sormayın, hangi gruptaydım? deşmeyin derdimi, yarem derindir)
böyle hüzün yüklü bi sevda şehri idi burası..
yünlü yorgan kabaydı, okulların açılması demekti örneğin.. gurbetti, ayrılıktı.. estetik yoksunluğuydu.. hayatlarında pamuklu yorganda uyumamış olanlar, anlayamaz giresunlu’nun yüreğinde pıtır pıtır eden şiirlerin tekbi dizeciğini..
şimdi her yanımız beton, her yanımız bina.. rüzgar giremiyo sokaklarımıza.. yünlü yorgan örtmüşler şehrimin üstüne..
terleyip duruyoruz kardeşlerim..
**** ****
giresun’da kaç tane çirkin bina vardır, inanın bilmiyorum.. bunu kime soracağımı da bilmediğim gibi, doğru yanıt alabileceğim herhangi bi yetkili olduğunu da sanmıyorum..
ama, çok iyi bildiğim bişey var; kocaeli belediye başkanı olan, adını dahi bilmediğim şahıs hızır gibi yetişti imdadıma geçen yıllarda. ulusal bi gastede okudum şol mübarek haberi;
-”4000 binayı yıkın” emri vermişti başkan..
ne güzel.. demek ki böyle bi icraat olabiliyo.. demek ki devletten böyle bi bütçe ayarlanabiliyo.. kimi şehri yöneten depremden korunma üçün isteyecek bu yıkımı, kimisi başka nedenden.. bileceksin işini..
bizim belediye başkanımız da; ”dünyanın en güzel şehri, avrupa kentlerinin kıralı, eski minicik sahil beldesi giresun’u geri getirme projesi” üçün isteyebilir bu bütçeyi.. sıkı bi tanıtımla dünyayı ayağa kaldırabilir.. sahilden başlayıp, gazi caddesi’nden girerek 4000 tane ucube binayı istimlak edebilir.. aslına uygun olarak yeniden inşa ettirebilir şehrimi..
gerçi, benim şehrimde ”proje” sözcüğü ayağa düşmüştür, anamın pamuklu yorganı bile örtemez üstlerini, düşüren geri zekalıların günahlarının..
**** ****
yarından tezi yok..
biz, kız babalarının en büyük görevi; gızlarımızın çeyizleri üçün bol miktarda pamuklu yorgan diktirmek olmalı.. torunlarımız, pamuklu yorganlarda uyumalı yaz geceleri..
saflığın, temizliğin, eski giresun’un simgesidir pamuklu yorgan..
bi sabah uyanırlar pamuklu yorganlarıyla;
nüfus 30 bin gişidir yine.. limanda vapurları vardır.. kumsalları uçsuz bucaksızdır.. ikişer katlı, avlulu-bahçeli eski rum evleri aynen durmaktadır yerlerinde.. parklarda bahçelerde danslar etmektedir çiftler.. plajlar, restoranlar sabahlara kadar doludur.. kravatlıdır erkekler, çağdaş giysilidir kadınlar.. sokakbaşı’ndaki tenis kortu konuklarını beklemektedir.. 5 tane yazlık sinema vardır halaa, aynı anda full çeken..
giresun’un tek kurtuluşu ”Pamuklu Yorgan Projesi”dir..
altında uyumasını bilenlere..