a) Allah sizi inandırsın muhterem gardeşlerim, eskiden de merak edip baktıydım biyerlere, sanki daha bambaşka bişeymiş gibi anımsıyom, ama en son demin bi larus’a baktım yeniden, cırcırböceklerinin geceleri ötmeleri meğersem kur yapmak üçünmüş.. bizlere ninni gibi gelen tabiatın o mübarek sesi, çok ayıp bişiymiş aslında.. çok sinir oldum tabi.. pencereyi açıp da; ‘’ula siz beni biliyu musuğuz’’ diye bağıracaktım az galsın gece vakti, böceklere hitaben.. efendim, bişi mi diyonuz, az kesmeyin lafımı, bi de o cır cır ötenler erkek gısmıymış, dişi cırcırböcekleri dilsiz olurmuş meğer.. ne güzel la.. bunu bileydik en baştan beri, dünyaya cırcırböceği olarak gelirdik herhal.. daha da bişey bilmiyom konu hakkında..
b) arada bi yaparım bunu, ne diye yalan gonuşuk ediyim, uzandım da sedyemsi bi şeye, kan verdim bigün yine kızılay’ın çadırında.. yer; giresun şehir meydanı, 18. meridyen-45. paralel civarı, ada no 78, pafta no 66.. özellikle tembihledi hemşire gız, elimi yumruk yaptırdı.. diğer elimdeyse, oracıkta bulduğum bi gaste.. göz gezdiriyom, zaman geçsin diye.. en arka sayfada bi habercik; ”sakın gan verirken elinizi yumruk yapmayın”.. pek tehlikeliymiş.. eh, nooldu şimdi.. bana bişey olduysa napacam.. misal, öldüm de yaşıyom mu sanıyom.. kelime-i şehadet de getirmedimdi aksi gibi, bakalım ne hesap verecük..
c) ula durun, bi bakiyim hangisiydi, sağımı solumu karıştırdım aha.. baktım bigün aynaya, şimdik şöyle, gendime göre sağ tarafımdaki kaşlarım tamamen dökülmüştü durup dururken.. hadi saçkıran falan tamam da, tıp literatürüne geçen ilk ”kaşkıran” ben idim zaar.. birazcık tırsmakla beraber çok da belli etmedim kimseye bişi.. iki-üç ay tek gaşla gezindim.. küçükken tek kollu kahraman deyu bi film karakteri vardı, gendimi onun gibi hissederek avuttum.. kendiliğinden uzamaya başladı kaşlarım sonra.. dikkat ettim, kıvırcık kıvırcık hem de.. kalem kaşlıyım sanırdım, meğer ben kıvırcık kaşlıymışım.. bakarsın, aslında keltoş da diğilimdir.. dur, şu gafamı gazıtiyim de yarın, kıvırcık mı çıkacak yeni saçlarım.. evet la..
d) yeni tanıdığım birileri, adları lazım diğil.. epey yüklü bi miktar yatırım yapıp plaj işine başladı bunlar.. başka bi dostumla ziyaretlerine gittik geçen.. hayırlı olsun falan.. gonuştuk biraz, havadan-sudan.. sonra mevzuu plaj’a geldi.. ilk duyuşta sinirlendim; ”biz buradan 3 yıl kazanç beklemiyoz” dediler.. tipik bi türk işadamı lafı işte, sanki ince maliyet hesabı yapmayı bilen varmış gibi ülkemizde, her yeni iş açanın ağzında aynı laf, kimse ilk 3 yıl para beklemiyo.. ama, hemen sonra, yeni diktikleri fidanları gösterdiler bize.. 100′lerce fidan, plajın her yanında.. ”bunlar anca 3 sene sonra ağaç olacak gürsel bey”.. ilk defa duyuyom, ağaca göre hesap yapan iş adamı.. helal-ü hoş olsun, Allah yollarını açık etsin.. afferim goçlarım.. (benim de tüm ticari planlarım kutup yıldızları üzerinedir malum)
e) ‘’bi incecik duman tüter bacadan / ah oku derler böyle serhoş hocadan / yar yollamış selam geldi yüceden / ah gınalıdır on parmağı gınalı / alamadım dertli de başım belalı’’.. bilecik türküsü bu.. can dostum reha karahan gardeşim çalıp söylerdi masal’ımızda.. dertlenirdik tabi hepbir.. ‘’herif ne söz yazmış be’’ diye şaşıranlar olurdu, ‘’yahu bu nasıl bi ezgidir arkadaş’’ diyenler olurdu.. bencileyinse iyice efkarlanır, o bilecikli herif affetsin; ‘’vay ağzuna zçtuum’’ diye gonuşabilirdim bitek..
f) şu dünyada en çok garsonları sevdiğimi, yazılarımda konu niyetine pek sık işlediğimi Allah biliyo, besbellim sizler de biliyonuz.. rahmetlik ümit yaşar oğuzcan’a da bu anlamda büyük bi sempati duymuşumdur; ispanyol meyhanesi şiirinde, garson’a ”bütün hesaplar benden, sen de iç” dediği üçün.. az buz bi iş diğildir, garsona sen de iç demek, helal olsun.. ama ne var ki, beynimin bellek bölümünde, hadi olmadı hiç diğilse algı gısmında bi eksiklik saptadım ahabu yaşımda.. ümit yaşar, bu şiirinde, sahnede çığlık çığlığa şarkı söyleyen gadını da masasına çağırıyo, meyhaneyi kapatıyo falan.. yani, şairimiz, şarkıcı gadın ve garson beraberce içecekler.. dünyada bundan soyluca ne olabilir ki.. ne diyim ben şimdi.. dese miyim bişi.. yok arkadaş, demiyom.. lütfen teklif dahi etmeyiniz..
g) ”çırayı yandıraydım / yol üstünde duraydım / gelen geçen yolcudan / nazlı yarim soraydım” diye başlar.. kerkük yöresine ait gariban bi türküdür.. sahilde, bi başıma bunu mırıldanıyordum, dün mü evelsi gün mü neydi.. bi an durdum şöyle; ”bu da ne lan” diyip, olduğum yere bağdaş gurdum oturdum, boynu bükük bi derviş misali.. bu gadar mı üzüntü verici bişi olur be gardeşim?? akşam vakti, elinde bi çırayla yol kenarında bekliyon, her gördüğüne sevdiğini soruyon.. gerçi fena bi ruh haali diğile de benziyo, ama Allah yazdıysa bozsun la.. ( ben de bigün bi çıra bulup sahil yolu kenarına otursam, gelen geçen araçları durdurup ‘’nazlı yarim nerde ulan’’ diye sormaya galksam, önce büyük bi rüzgar çıkar, çıramdan sıçrayan ateşler tüm karadeniz sahilindeki ağaçları yakıp kül eyler, yol uzun süre trafiğe kapanır, araç sahipleri konvoy halinde beni kovalardı, ‘’kim bu herif’’ diye.. her türküye de bulaşmamak lazım)
h) şimdik, ben pancar diyip anlatacam, bizler pancar deriz çünkü, giresun’lu olmayan sevgili okurlarım karalahana olarak anlasınlar lütfen.. dur gontrol ediyim bakim, ne olarak anladınız; hadi lan ne ıspanağı, pancar diyom pancar, karalahana yani.. bunun çorbası oluyo bizim burada, sarması, dolması.. diblesi falan da oluyo.. annem de bi güzel yapar, söylemesi ayıp.. ablam o gadar güzel yapamaz bak.. bazen eski gaynanamgile gittiğimizde, o da çok iyiydi mahalli yemek konusunda.. rahmetli halam da fena diğildi.. tööbe, anlatacağım bu diğildi ki.. şey diyom, çok ulu bi dostumdan dinledim daha dün, londra’da yaşıyo gendisi, meğer ingiltere’de de var imiş pancar.. benim şehrime özgü bişey sanıyordum ben pancarı, öğrendiğim ne iyi oldu yaa.. misal, liverpool futbol gulübü binasında maç öncesi yemeği olarak pancar çorbası biştiğini hayal ettim gün boyu.. (dur bi daha kontrol ediyim; ben demin pancar yazınca ne olarak algıladınız.. yok lan, gözünüze girsin maydonoz)
ı) ülker’de çalışuyuken, personele 3 ayda bir miydi, yoğusa her ay mıydı, anımsayamıyom şimdi, karma püsküüt kolisi hediye ediliyordu.. bunu öğrendiğim dagiga, insan kaynakları birimine telefon açıp; ”ben de istiyom püsküüt kolisinden, listeye adımı ekleyin” dedim idi.. oradaki yetkili gişi; ”etme gürsel bey, senin maaşın yüksek zaten, gendin alırsın püsküütü, biz bu koliyi normal işçilere veriyok” diyiverdiydi.. hiç de pes etmedim, size ne lan benim maaşımdan deyu iç geçirerekten, listeye zorla adımı yazdırdıydım.. sanki ben para üçün çalışıyom?? (püsküüt üçün çalışıyodum tabi)
i) ‘’bunca yıllık babişimsin, yanağında gamzen olduğunu, geçenlerde tv’ye çıkınca fark ettim’’ dedi bana çiğse, kahvaltı masasında.. (şuncağızı yazmakla, hafiften bi; ‘’bakın ben tv’lere çıkıyom ve hatta yanağımda da gamze var ülenn’’ havası atmış gibi görünüyo olmam lütfen hiçbirinizi yaşama küstürmesin.. nazar etmeyin noolur, çalışın sizin de olur)
j) rahmetli annannem, bazı tv dizilerindeki gadın oyuncuları hiç sevmedi.. bu sanatçılar, hadi kötü roldeyken neyse de, bazen iyi rollerde de olsalar, gözüne giremediler asla annannemin.. nefretinden kurtulamadılar.. bu yaz farkettim ki, annannemin sevmediği bu garıları ben de hiç sevemiyom.. Allah Allah??
k) gendimi dışarı attım evden, cadde boyu dolanıyodum.. çok şükür nasıl da denk geldi, peş peşe 5-10 dane tombiş yanaklı ufacık bebişler çıktı garşıma.. hepsini de sevdim, öptüm, analarını bırakıp benim kucağıma bile geldiler.. belediyemizin böyle bi hizmeti olmalı deyu iç geçirdim sonra; yol boyu kaldırımlara tombiş yanaklı minik veletler konulabilir, gelen geçen herkes bu kerataları sevebilir, çok mu zor.. kötü insanlar böyle böyle azalmaz mıydı, tayyip-fetullah falan, dünya bambaşka bi dünya olmaz mıydı gün be gün? (bi yandan da belediye hoparlörlerinde zeki müren çalıyo: ‘’sensiz bitmiyor günlerim / beklemek oldu kederim / uzaklarda durma derim / kanat çırpar guşlar sana / koş gel bana ne olur’’.. o an gollarını açacan, tombiş yanaklı bebişler koşarak sana gelecek.. niye olmasın len.. ayrıca, öpsün sizi zeki müren)
l) ‘’vefasız tabibten derman olur mu / ufacık pınardan ceyhan olur mu / ta ezelden karga şahan olur mu / adem aslı asıllara baş imiş’’.. (aşık mahzuni) .. herkes, şu şehirdeki kargalara dikkat etsin.. hesap günü gelir; bi ‘’adem aslı’’ çıkar, bu bilumum saçmalıkların hesabını sorar.. şahin kimmiş belli olur.. aman diyim, herkes hesabına-kitabına dikkat etsin..
m) ”ay doğar aşmak ister / al yanak yaşmak ister / şu beni deli göynüm / yare gavuşmak ister”.. giresun türküsü..