İzniyle okurumun gönderdiği mektubu kimlik belirtmeden sizlerle paylaşıyorum.
***
Ben de dışarıdan son derece özgüvenli, güçlü, insan iletişimi çok iyi (neredeyse bilge diyecekler de yaş kurtarmıyor sanırım annemin çevresine) ve hatta başarılı bir insanım. Peki ya içeriden? Özgüven inşa edeceğim diye savaş veriyorum kendimle. Acılarımı oldukları an bilinçaltıma gömmemek ve anında duygusal tepkimi fark edebilmek için 6 ay düzenli psikologla görüştüm ve hala kendi kendime çalışmaya devam ediyorum; normal insan seviyesine gelemedim hala. Bu nedenle, biraz azalsa da hala, saçma yerlerde saçma patlamalar yaşamaya devam ediyorum. İnsan iletişimim cidden kuvvetli, bununla birlikte herkesi anlamaya çalışıp anlaşılmak için çaba harcamaktan yoruldum. Şimdi artık yeni insanlarla tanışırken gerçek anlamda umurumda değiller, onların umurunda olmadığımı kabullendim çünkü. Kısaca evlatlarınız başkaları için mükemmel olabilir, sizin için de mükemmel evlat olabilirler. Ama bilin ki sadece başkalarıyla ilişkilerine önem verilerek terbiye edilen çocuklar kendilerinden habersiz büyüyeceklerdir. Bu arada anne olmayı istememe nedenlerimden biri bu. Ben kendimi tanımıyorum ki çocuğa kendi olmayı öğretebileyim. Mükemmel evlat yetiştirmek isteyenlere duyurulur.
***
Cesaret isteyen dürüst bir paylaşım. Çocuğumuzu yetiştirirken onun kendisiyle ilişkisini önemsemek ne demek? Çocukken kendiyle ilişkisi hiç önemsenmeden başkalarının, el alemin, eğitim sisteminin, bir ideolojinin beğenisi için yetiştirilmiş biri, nasıl olacak da, çocuğunun kendisiyle ilişkisini önemseyecek anne ya da baba olacak? Kolay değil. Bilmiyorum çevrenizde ve yakınlarınızda bunun örneklerini gördünüz mü? Ben bunun farkına vardığım zaman 42 yaşındaydım. Hassas bir dengeden söz ediyoruz: başkalarını önemseyeceksin, ama kendini önemsemiş, kendi değerini bilen biri olarak başkalarını önemseyeceksin. Kendi değerini bildiğin zaman kimi ne kadar, ne zaman, nasıl önemseyeceğini de biliyorsun. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Selamlar, sevgiler.
Doğan Cüceloğlu / 31 Ocak 2021