Tanışmamız 25 Temmuz 2019 tarihinde Sapanca’daki yazlığına gelmesiyle başladı. Hocam insanı, tabiatı, kuşu, böceği, doğayı seven, benim çok saygı duyduğum ve çok sevdiğim bir kişiydi.
Hocam o yaz, komşu olduğumuz Sapanca’daki evine Emre ve Gizem adında iki pırıl pırıl gençle gelmişti. Asistanları olduklarından, burada yeni kitabının çalışmaları için bir maratona gireceklerinden söz etmişti. Bunu öğrenince çok daha fazla mutlu oldum.
Aslında biliyor musunuz, ben çok kitap okumama rağmen daha önce kendisinin kitaplarından hiç okumamıştım. Onu tanıdıktan sonra dört adet kitabını bir çırpıda bitirdim. Okudukça ne kadar değerli bir insan tanıdığımı, nasıl bir komşuya sahip olduğumu anladım.
Doğan Hocam yazlığa geldiği ikinci gününde asistanları ile çalışma arası verdiğinde beni uzaktan el işareti yaparak yanına davet etti. Evlerimiz karşılıklıydı. Eşimi de yanımda getirmemi söyledi. Böylece ilk uzun sohbetimiz başlamış oldu. Benim için bu sohbet oldukça önemliydi ve büyük zenginlikti.
Keyifli sohbetimiz esnasında birbirimizi daha iyi tanımaya başlamıştık. Çocuklarımı sordu. Bir oğlum, bir de kızım olduğundan bahsettim. Oğlumun dokuz yıldır Amerika’da yaşadığını, evlilik arifesinde olduğunu anlattığımda kendisinin de Amerika’da uzun yıllar yaşadığını anlattı. Oradaki deneyimlerinden, nasıl zorluklarla karşılaştığından ama yılmadan başarıya ulaştığından söz etti. Memleketinden uzaklaştığı ilk yıllarda benim oğlumun yaşadığı zorlukları en iyi o anlayabilirdi.
Kızımın da İstanbul’da eğitimlerini tamamladığını, şu an çalışmakta olduğunu söyledim. İki çocuğumuz için de güzel ve samimi duygularını bizimle paylaştı. Kendisinin ağzından çıkan her söz eşimi ve beni gururlandırıyor, mutlu ediyordu. (…)
Ancak Doğan Hocam anlattıkça ben kendime kızıyordum, niçin çok daha önce, çocuklarımı büyüttüğüm esnada, kendisinin kitaplarını edinip verdiği bilgilerden yararlanmadım diye.
Hocam geleli hemen hemen iki haftayı geçmişti. Hemen yanımızdaki komşumuzun torununun birinci yaş gününü kutlayacaktık. Bu kutlamaya onu da davet ettik. Bizi kırmayıp aramıza katıldı. Her birimizle tek tek sohbet etti. Bizler öncesinde çağırmakta tereddüt edip “Acaba gelir mi?” diye düşünmüştük. Fakat Doğan Bey eşsiz bir kişiliğe sahipti. Gurur, kibir, büyüklük, bencillik gibi duyguları asla barındırmıyordu ruhunda.
(…)
Kitaplarının her satırı kendimize çıkaracağımız notlarla dolu. Kaleme aldığı her bir dize gelecek için kıymetli bir başyapıt, hele ki ebeveynler için. Kendi çocuklarımı yetiştirirken onun bilgilerinden faydalanamadım ama bir gün torunlarım olduğunda mutlaka Doğan Hoca’yı ve farkına vardırdıklarını aktaracağım.
Aynı topraklarda, aynı zaman diliminde yaşama şansına sahip olduğumuz, yaşarken de kıymetini bildiğimiz çok sevgili hocam yeri doldurulamaz bir figür oldu ülkemiz adına.
Hayata bakışı, yaşadıklarından öğrendikleri, paylaştıkları her insanın kendi yolculuğuna bir rehber niteliğindeydi.
Her fikirden insanı bir araya getirebilmek oldukça güçtür. İşte Doğan Hocam tam da bunu başarabilen bilge bir şahsiyetti. Çağımızın yetiştirdiği en kıymetli değerlerden biriydi. Bize bıraktığı her bir kelime geleceğimize bir miras âdeta.
(…)
Doğan Hocam komşuluk, arkadaşlık, öğretmenlik, yazarlık ve sayamadığım daha birçok vasfıyla mükemmel bir karakterdi.
Çok saygıdeğer bir büyüğümdü. Onunla tanışmak, komşuluk, ahbaplık etmek benim için hep bir onur, bir şans oldu.
Onu geç tanıdık, erken kaybettik. Bu kısa zamanda bana kattığı öyle çok şey oldu ki ona ne kadar teşekkür etsem az.
Sevgili Doğan Hocamın eşi Yıldız Hanım’ı, kızı Umay’ı, asistanları Emre ve Gizem’i tanımak ben ve eşim Cemile Hanım için büyük mutluluktu.
Her birini çok sevdik ve güzel anılarımızı hiçbir zaman unutmayacağız.
Sözlerime son verirken çok sevgili Doğan Hocamı saygı ile yad ediyorum. Sen her zaman bizim yolumuzu aydınlattın, ışıklarda uyu hocam.
(İYİ Kİ Kitabından… – Nazif Erdoğmuş)