M. B. köyde doğmuş, ilkokul mezunu, esnaflık deneyimi olan, değerler bilinci sağlam, bana göre kendi çapında filozof, benim ülkemin yetiştirdiği iyi bir insan. Ara sıra görüşüyoruz ve bana günlük yaşamından yazıyor. Aşağıdakini okurken içim sıcacık oldu ve henüz anlayamadığım bir nedenle gözüm ıslandı; sizinle paylaşmak istedim.
**
Geçen hafta yaşamış olduğum bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum.
Sürekli gittiğim bir esnaf lokantasına öğle yemeği için gittim. Siparişimi verdim ve dört kişilik masada tek başıma oturuyorum. O arada içeriye kırk beş yaşlarında gösteren bir beyefendi geldi. Elindeki bastona baktım görme engellilerin kullanmış olduğu bir baston.
Garson Beyefendi’ye yer gösterip ilgilendi; ancak hava rüzgarlı idi ve kapı sürekli açılıp kapandığı için gösterilen yere oturmak istemedi.
Ben kendi masama buyur ettim; sağ olsun kabul etti, geldi. Merhabalaştık; kendisi için sipariş verdi. Ben o arada yemek yemeye başlamış idim.
Görme engelli birisi ile nasıl konuşulacağını bilmiyorum. Neyse konuyu kendisi açtı ve havadan sudan konuştuk. Doğuştan görme engelli olduğunu ve yüzde on Işık’tan yararlandığını söyledi. Sonra, oturduğum evin kendimin olup olmadığını sordu. Kiracıyım, dedim.
Oysa oturduğum ev kendi evim. Neden kira dedim? Kendisinin muhtemelen kiracı olduğunu düşündüm; eşit ilişki içerisinde sohbet edelim istedim.
“Sizin oturduğunuz ev kendinizin mi?” diye sordum.
“Evet ama kendi evimde kiracı olarak oturuyorum,” dedi.
Sohbete devam etmek için, nasıl yani, diye sordum.
Konut kredisi kullanarak evi aldığını ve ödemelerin bitmesine on beş ay daha kaldığını söyledi.
Ben yemeğimi bitirdim kendisini bekliyorum başka bir şey yiyecek mi, diye.
İzin alıp hesabı ödemek istiyorum. Sonra anladım ki, kendisinin niyeti de benim hesabı ödemek. Yemeğini bitirdi ve garson bey tabakları toplarken çatal bıçak sesinden benim de yemeğimin bittiğini anladı.
Siz ne yemiştiniz diye, sordu bana. Ben de, lütfen izin verirseniz ödemeyi ben yapmak istiyorum, dedim.
Olmaz, ben çalışıyorum, bir işim var, dedi.
Tamam, sizi anlıyorum, dedim, ama ben davet ettim sizi masaya.
Kabul etti ve hesabı ödedik çıktık.
Hocam sizinle paylaşmak istedim.
**
Evet, hepsi bu. Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Bu ülkenin kültürü içinde yoğrulmuş insanımızı canıma çok yakın buluyor ve onları gönülden seviyorum.
En iyi dileklerimle, selamlar, sevgiler
Doğan Cüceloğlu / 18 Mayıs 2017