Zülfü Livaneli’nin ”Bütün Kuşların Uykusu” adlı kitabından; ”Bütün kuşların uykusu bi çocuğun gözüne akar” gibisine bi cümlecik kalmış aklımda kala kala. Sıkı laftır. Üstad, işini bilir. Martı gürültüsüne uyandım sabah sabah. Gözümden uyku akıyor idi oysa.
Ve belediyemizin vefat ilanları başlayınca sokak hoparlörlerinde, anladım ki saat 9 buçuktur, gözlerimi açmanın tam vaktidir.
****
Barış Manço’nun yokluğunun yetimliği var kalbimizde. Yine ölüm yıldönümü gelip çattı. Keşke her 1 Şubat’ta, yeniden yeniden, Barış Manço’nun ölüm ilanı verilse, ardından tüm caddeler şarkılarıyla inlese bi beş dakikacık.
Yine de yetmez. Belediyemizin kayıp eşya bürosuna ”Allah sevindirmek istediği kuluna önce eşşeğini kaybettirir sonra buldururmuş” görselleri asılsa. Atasözlerimiz yeni kuşaklara canlı canlı yaşatılmış olsa. Nerede o günler kardeşlerim, kim akıl edecek? Dahası, belediyemizin hayvan barınağı tesislerinde ”Kayıp eşşek bürosu” açılsa. Arada bi elimizde çiçeklerle oraya gidip ”Seni çok çok özledim arkadaşım eşşek” şarkısını söylesek.
Barış Manço pekbi mutlu uyusa.
****
Bi tarafı çocuk kalmak her zaman iyidir.
Misal; ”Beni ne çok çocuk okursa / O kadar yaşarım ben” demiştir , koca ozan Fazıl Hüsnü Dağlarca bi şiirinde. Ve şiirlerin en hasını Arif Damar yazmıştır vaktiyle; ”Haziranda kiraz dalı / Çocuklar uzansın diye / Yere doğru / Eğilir” diyerekten…
Bencileyin, salt bu şiirlerin yüzü suyu hürmetine katlanırım her derdime. Başka ozanlara pek de ısınamam ne yapsam.
Hem, boşuna kimsenin poposunu yırtıp şair olmasına gerek de yok diye düşünürüm arkadaşlar. Diyecez diyecez şu türkünün dediğini diyemiyoz işte 300 yıldır;
-”Bi elim yar goynunda / Bi elim boşa gider”!!!
Yar koynunda olmayan el boştur…
****
Şehr-i Canan’ımızın koynundaysa silolar var şimdi. Sn. Cumhurbaşkanı’mızın talimatına karşın yıkılamayan ucubeler…
Oysa Giresun limanı, aynı zamanda bi mesire yeridir de… Taşbaşı Parkı denilen dünyanın en güzel çay bahçelerinden birine sahiptir. Dünyada, bi asma köprüyle gidilen ilk ve tek mekandır.
Anlatmalıyım bilmeyene;
Boğaz Köprüsü bile yoktu, bizim sahilden Taşbaşı Parkı’na geçişimizi sağlayan bi köprümüz var iken. Küçüktü, estetikti, masalsıydı, taştandı o köprü. Minik aklımla ben; ”Köprüden geçti gelin / Saçbağı düştü gelin” türküsünü Giresun türküsü sanırdım hep. Oradaki saçbağı sözcüğünü taşbaşı olarak anlardım çünkü.
Çocuklar ne anlarsa, doğrusu odur. Ozanların ozanı Fazıl Hüsnü Dağlarca yalan mı söylüyo???
****
Şimdi o limana girmenin yasak olduğu bi yana, tarihi asma köprümüzü bile yıktılar da yenisin yapamadılar.
Sanırım, şehrimizin her gün biraz daha çirkinleştirilmesini, bunun adeta ”kasten” yapılmasını Allah’a havale etmekten başka çıkar yolumuz kalmadı.
Geçenlerde, iyi bi dindar olmamakla birlikte, büyük bi Allah inancı taşıdığımı iyi bilen bi dostum, açtı yine malum konuyu, aklınca beni konuşturacak;
-”Yaa Gürselcim, peygamberler neden hep aynı coğrafyaya inmiş? Yok mu bu işte bi sakatlık? Mesela niçin bi İngiliz, bi İtalyan peygamber yoktur ki kardeşim” dedi??
Yanıtı basittir oysa;
– ”Bak gaymaam, olay tamamen isimle ilgili. Örneğin, Altobelli diye bi peygamber olsa kimse inanmaz ki herife. Veya ne biliyim, Arçibıld adındaki bi peygamberi bizim bu coğrafyada kimse ciddiye almaz ki. Halbuki bak, kurban olduğum Hz. Muhammed ne kadar güven verici bi isim, daha adını duyar duymaz mecbur tüylerin diken diken oluyo, ruhun sarsılıyo”…
İkna oldu dostum. Daha 50 sene bu mevzuyu düşünmez.
****
Filmlerdeki kahramanlardan diğilim ki, bu konularda daha çok kalem oynatayım. Elim kolum bağlıdır, kutsala dokunmak tarzım da, haddim de diğildir.
Ama derim ki bazen. Tek kolumu bandajla sırtıma sabitlesem, uzun kollu gömlek giyip cadde’den aşşaa insem, millet boşta sallanan gömlek koluna bakıp bakıp; ”Ooo, bakın işte filmlerdeki kolsuz kahraman geçiyo” dese.
Sonra anneme kahvaltıya gitsem, annem bana kızsa; ”Ula oolum golunu neden bantladın, deli misin sen, çöz şunu” dese…
Bu koşullarda nasıl kahraman olayım?
****
Ama sözü bi diğer ”kahraman” ozanımız Mahsuni Baba’ya bırakabilirim burada;
-”Ben hoca değilim muska yazmadım / Ben hacı değilim arap gezmedim / Kuvvetliyi sevip zayıf ezmedim / Namussuza boyun büktüm ise yuh”!
Mahsuni Şerif böyle yazmış işte.. Arap gezmemek!!!!!! Bi söz dünyaya bedeldir. Bi Anadolu halk ozanı tüm doktrinlerin üzerindedir.
****
Şiirden söz ettim zaten. Bi de türkülerimiz… Başka neyimiz kaldı ki sarılacak? İşte, bizim Asma Köprümüz kadar mübarek bi köprüye getireceğim sözü.
Drama Köprüsü’ne.
Yahu, bakın beni üzmeyin. Şu türküyü bari düzgün söyleyin. ”Debreli Hasan” diğildir aslı, ”De bre Hasan”dır. Hadi bi mırıldanın da duyayım;
-”At martini de bre Hasan dağlar inlesin”.
Ruhi Su’dan iyi mi biliyonuz yahu?
****
Barış Manço’yu yazmaya oturdum, söz nerelere dolandı yahu? İnanın, ben de şaşkınım. Bari mevzuyu, asıl halk kahramanları olan mahalle berberlerine bağlayıp bitireyim.
Bizim geçmişin mahalle berberleri, havada makas şaklatmaya bayılan insanlar idi. O esnada makas, saçımızla temas etmediği halde, derinden bi ”şak şak şak” sesi berber dükkanının boşluğunda yankılanıp dururdu hep. Kötü ruhları kovan bi büyücü misaliydi berber amcalarımız, zararlı kepekleri kovalayan değişik bi tür ritüel peşinde gibiydiler de ayrıca.
Artık o kahramanlarımız da yoklar.
Gerisini Allah bilir.
****
Hadi size bi de Giresun türküsü söyliyim giderayak. Barış Manço da çok severdi şehrimin türkülerini. Belki ruhu şad olur;
-”Güneş ibrik ısıtmaz / Göynüm yari unutmaz / Garagöl’den gar gelse / Yüreğimi soğutmaz”.