Kızımız Umay bu sabah bizi Nişantaşı’nda sevdiği bir kahvaltı yerine götürdü. Sıra vardı yarım saat bekledik. Yarım saat sonra içerde mutfağın yanında bir masa boşaldı; biraz sıcaktı, ama daha fazla beklememek için oraya oturduk. Mutfakta çalışanları ve hizmet eden garsonları yakından görüyorduk.
Hizmet edenlerin bazıları lise çağında, bazıları üniversite çağında kız ve erkeklerdi. İşlerini ciddiyetle yapıyorlardı; herhangi bir yapmacık kibarlık yoktu; alışageldiğimiz bıkkınlık ve asık suratlılık da yoktu. Çok sayıda olmalarına ve yoğun çalışmalarına rağmen stres içinde değillerdi; güler yüzlü de değillerdi; ama saygı, sevgi, anlayış ve güven içinde tam bir ekip olduklarını görüyordum.
Bu toplumun kültürünün bu yönü içimi ısıttı. Onları yetiştiren öncelikle anne babalarına, dede ve ninelerine, okuldaki öğretmenlerine, emeği geçen konu komşularına ve herkese içimden teşekkür ettim. “İşte kültürün mayasında bu da var!” dedim. İşe sarıldık mı, eğer adam yerine konuyorsak, işin hakkını veririz. Korku yoktu, ama hepsi, bir an önce müşteriye en kaliteli hizmeti, süratle vermeye odaklanmıştı. Gerginlik yoktu; sanki ekip olarak bir akış halinde, insan insana ilişki halinde idiler. Bize hizmet veren garsona ve yakındaki arkadaşlara teşekkür ettim; iş sahibi ve yönetici yokmuş, ona mesaj bıraktım, tebrik ettim.
Bu izlenimimi sizinle paylaşmak istedim.
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Gününüz gönlünüzce olsun.
Doğan Cüceloğlu / 13 Ağustos 2017