“Gnothi seauton!”
Antik Yunan’da Delphoi şehrindeki Apollon Tapınağı’nın kapısında yazılmıştır bu söz; 2400 yıl önce. Latincesi “Nosce te ipsum!” da, kim bilir kaç duvara, kaç kitaba. Bizde dilden dile söylenen haliyle, “Kendini bil.”
Hani Yunus’un “İlim ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir / Sen kendini bilmezsen / Ya nice okumaktır!” dediği… Başlangıç noktası ister “İkra/Oku” olsun, ister hayatın anlamına dair sorular; var oluşunu arayan her faninin en az bir kere uğradığı bir ‘durup dinleme’ hali. Kendini ararken Tanrı’ya giden de olur, Tanrı’dan kopan da. Tanrıyı, anlamı ararken de “kendini” bulabilirsin pekala. Mevlana’nın, Şems-i Tebrizi’nin yüzyıllardır söylenen cümlelerinde rastlayabilirsin. Dinin hem içindedir, hem dışında.
Bazen sevimsiz bir “kişisel gelişim” kitabında denk gelirsin, bazen Matrix’in bir sahnesinde. Bazen de Don Kişot’ta. Üç kere söyler Mahzuni Şerif “Zevzek” dediklerine; her seferinde farklı vurguyla: “Kendini bilmeyen eli ne bilsin / Kendini bilmeyen halkı ne bilsin / Kendini bilmeyen hakkı ne bilsin…” İstersen “İdealizm” deyip burun da kıvırabilirsin. İnanışa göre ölçü sensin, sen bilirsin.
YAŞAM ENERJİSİ VE “ÖZDEKİ TEKLİK”
Girizgâhı uzun tuttuk ki, “peşin peşin” meselenin arka planı anlaşılsın. Arapça sözcük anlamı “O”, kastı “Tanrı”, manası ise “özdeki teklik boyutu” olan “HÛ”, şimdilerde bir tiyatro oyununa adını veriyor. Ceyla Odman’ın yazdığı “Hu”, ilhamını biraz Mevlana’dan, biraz sufizmden, bolca da “insanın var oluşunu arayan” felsefeden alıyor. Kendi adını “yaşam enerjisi” demek olan “Oji”den alan topluluk, tiyatro anlayışını da benzer bir çerçevede ifade ediyor: “İnsanı insana insanla ve insanca anlatabilmek için önce insan olmak gerekiyor. İnsan olmak kendini bilmek ile başlıyor. Tiyatro bu olguya hem oynarken hem izlerken hizmet ediyor.”
Oji Tiyatro ilk oyununda epeyce “riskli” bir alandan başlıyor ve “kendini dünya gezegenindeki rolüne kaptırıp, hakikatini unutanları” anlatmaya girişiyor. İnsanın kendini tanıma, bilme çabası; aynı zamanda hayata bakış açısına dair bir değişimi tetikliyor.
ARAFTA YÜZLEŞME
Ceyla Odman’ın yazdığı, Taner Tunçay’ın yönettiği “Hu”da bu derin meseleyi anlatmak için “araf”ı çağrıştıran ve ayna metaforu ile yüzleşmeye vurgu yapan bir mekan tercih edilmiş. Oyunda, Ceyla Odman ile birlikte Ercan Ertan, Korhan Soydan ve Merve Akın da rol alıyor. Yönetmen Taner Tunçay aynı zamanda sahne tasarımını üstlenmiş ki, bu tasarım oyunun kurgusunda özel bir yer tutuyor. Işık tasarımı Tayfun Karataş, kostümler İlayda Pakgüç imzasını taşıyor.
“Hu”nun kapılar ve aynalardan ibaret “araf”ında, insanlar sadece kendilerinin duydukları seslerle konuşuyor ve hayatlarını sorguluyor. “Baktığın benim, gördüğün sensin” diyen bir yüzleşme çağrısı bu. Öğrenmeye dair bir yüzleşme; bir bakıma “Yaşamadığını yorumlayamazsın” felsefesinden hareketle dünyaya her gelişte kendini tanıma, doğruyu bulma serüveni. İnsanın kendini tanıdıkça düzelebileceği, mutlu olabileceğini vurguluyor metin.
Odağında ise değişim var: “Bir varmış, bir varmış. Yok olan sen, benmişim. Ölmek doğmak, doğmak ölmek demekmiş. Bu ne biçim işmiş. İlim irfan sepete atılıp, asıl idrak gerekmiş…Konuşan tek, görünen onun suretleriymiş. Göklerde aradığın aslında sendeymiş. Mesele kendini bilmekmiş. 7 basamak sonra bir de bakmışsın, en sevmediğini öpesin gelirmiş.”
YÜZLEŞME VE DEĞİŞİM
“Hu”da yer yer dini, felsefi referansları da olan metin, bütünlüklü bir yaklaşım ortaya koyuyor. Ceyla Odman’ın hem yazar, hem oyuncu olarak yer aldığı oyun, yer yer didaktizme kayma riski olsa da, kurgunun gücüyle kolayca üstesinden geliyor. Yüzleşme ve ardından gelen değişim başarılı biçimde aktarılırken, oyunun dinamik yapısı izleyicinin de bu sürece eşlik etmesini kolaylaştırıyor.
1 Şubat 2022’de prömiyer yapan oyun yoğun geçirdiği Şubat ayının ardından Kadıköy BOA Sahne, Fişekhane KATS Sahne, Koma Sahnesi, Caddebostan Kültür Merkezi gibi mekanlarda izleyici buluşmaya devam ediyor.