Hakan Altıner: “Tiyatro İhtiras Mesleğidir; Ama İhtiras Aklın Önüne Geçti Mi, Öz Yıkıma Sürükler”

Hakan Altıner: “Tiyatro İhtiras Mesleğidir; Ama İhtiras Aklın Önüne Geçti Mi, Öz Yıkıma Sürükler”

Geçen hafta “Dionysos’un Çocukları” röportaj serimizin konuğu Hakan Altıner’di. Tiyatrodan, hayattan konuştuk kendisiyle. Ve tabii, Yıldız Kenter, Haldun Dormen, Gencay Gürün, Vasfi Rıza Zobu, Şükran Güngör, Suna Pekuysal, Vedat Türkali, Nedret Güvenç, hatta Nurettin Sözen, Bedrettin Dalan’dan… Geçmiş zamanlardan, bu günden. İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’ndan, Kenterler’den, Tiyatro Ayna’dan, Tiyatro Kedi’den. Şu meşhur Merzifon Turnesi’nden.

Sahi, tiyatro denen o tutkulu sevdayla, Hakan Altıner ilk ne zaman tanışmıştı? İlkokulda, üstlendiği “Sonbahar” rolü olabilir mi?  Yıldız Kenter‘in “Pembe Kadın”‘ı…Yoksa “Yaygara 70” mi? Hani, “Sokağımız Alaybeyi / Bilmezsiniz bu köşeyi / İstanbul’un içindeyiz / Ama, ama, ama / Başka bir biçimdeyiz…” şarkısını nasıl unutabilirdi ki? Peki ya, Güzin Özipek, Cahit Irgat, Muazzez Kurtoğlu, Şefik Döğen, Hayrettin Arslan, Kerem Yılmazer, Erol Günaydın‘lı kardoyu?

Benim için her şey, aslında tam yedi kez izlediğim, hatta gizlice şarkılarını teybe kaydettiğim ‘Yaygara 70’  ve ‘Pembe Kadın’ ile başlamıştı. Günün birinde bu sihirli dünyanın içinde olabilir miyim diye düşünmüştüm.”

Yıllar yıllara eklenecek Haldun Dormen, Yıldız Kenter ile aynı sahneyi paylaşacaktı. (Hepsini, her detayı tek tek anlatacağız.)

Fotoğraf: Esra Kılıçer

Gün oldu Ekrem Amca, Ali Rıza Bey, Monsieur Jourdain, John Keating, Metin Şahiner, Şahap olarak gönüllerde taht kurdu Hakan Altıner.

Şimdi düşünüyorum da, “Yönetmen Hakan Altıner” ile ilk tanışmam 1980’li yıllarda, “Dallar Yeşil Olmalı”, “Günden Geceye” adlı oyunlarla olmuştu. Sonrasında “Çalıkuşu”, “Sarıpınar 1914”,  “Aşk Mektupları”, “Cahide”, neredeyse tüm zamanlarını alt üst eden “Yarım Bardak Su”, “Salıncakta İki Kişi”, “Kazablanka”, ” Eski Fotoğraflar”, ” Dans Eden Eşek”, “Sevimli Hayalet”, “Fehim Paşa Konağı”, “Omuzumdaki Melek”, “Altın Göl”, “Sevdiğim Adam Sevdiğim Kadın” ,”O Bir Efsane: Sarah Berhnard”, “Gazete Gazete”, “Yalandan Kim Ölmüş”, “Pazar Günkü Cinayet”,  “Figaro’nun Düğünü”, “Kamelyalı Kadın”, “Mustafa Kemal’le Bin Gün”, “Işık Yolcusu”, “Türk’ün Ateşle İmtihanı”, “Çubuklu Sevda” ….

Gözlerini kapatıp gülümsedi. Sahnedeydi. Takip ışığı sönmüştü. Mutluluk buydu.Tutku, kara sevda buydu. Yaşanan onca sıkıntıların, çekilen onca dertlerin birkaç alkışla hemencecik unutuluyor olmasını, başka ne açıklayabilirdi ki zaten? O sahne heyecanını, tiyatronun oyuncuya da, yönetmene de, izleyiciye de iyi gelen gücünü, başka kim anlardı ki? Hangi sözcük yeterdi hissettiklerini anlatmaya? O sözcük tutku / kara sevda değilse, başka ne olabilirdi?

O yılları hatırladı yeniden. Kenter Tiyatrosu’nun merdivenlerini. Hayatın tüm sürprizleriyle önünde uzandığı doludizgin zamanları.

Fotoğraf: Esra Kılıçer

Yıldız Kenter ile gölgeli ilişki…

İp iyice gerilmişti. Ya kopacaktı ya da güçlenecekti.

Yıldız Kenter bir an gözlüklerinin üstünden baktı. Burun kanatları hafifçe aralanmış, bir kaşı yukarı kalkmıştı:

Ben bu oyunun yönetmeniyim, bu tiyatronun sahibiyim, üstelik senin hocanım…”

Yoksa hiç beklemediği, korktuğu, düşünmediği o son gelmiş miydi? Bitmiş miydi? Buraya kadar mıydı? Nefesi kesilir gibi oldu bir an. Göğsünün tam ortasında bir ok vardı sanki, her hareketinde daha da derine saplanıyordu.

Kendinden çıktığına hayret ettiği bir sesle yanıt verdi:

Peki hocam, o halde tiyatroyu bırakıyorum…”

Nereden bulmuştu bu lafları, bu cesareti, nasıl akıl edebilmişti farkında değildi; ama gurur duydu kendisiyle.

Yıldız Kenter Pekâla, nasıl istersen caniko, sen bilirsin” dedi sadece.

Her duruma, olası her tepkiye hazırdı hani? Keşke kızsa, bağırıp çağırsaydı Yıldız Kenter. Kalbini tuzla buz edecek sözler söyleseydi.

Hoşçakalın Hocam…” 

Fotoğraf: Esra Kılıçer

Bu olayı körükleyen, neydi biliyor musunuz? Kenter Tiyatrosu’nun sezon için planlanan “Karar Kimin?” adlı oyununda, avukat rolünün Mehmet Birkiye, savcı rolünün Hakan Altıner‘e verilmesinin ardından rollerin değiştirilmesi. İncir çekirdeği hikayesi mi desek acaba? Bir çay kaşığı dolusu kadar suda koparılan fırtına mı?

Tabii, yirmi iki yaşındayım o zaman…gençlik başımda duman, diyelim. Sahi, Mehmet Birkiye ve ben Yıldız Hoca’nın oğulları gibiydik.”

Peki sonra ne olmuştu?

Sekiz sene tiyatrodan uzak yaşadım. İyi bir izleyici oldum sadece. Cağaloğlu’nda avukatlık büromu açtım. Evlendim.İşim, kazancım iyiydi. Ama, ama mutsuzdum. Avukatlık hiç de hayal ettiğim gibi bir meslek değildi… Öyle mahkemede ateşli savunmalar yapan Petroçelli gibi avukatlar sadece filmlerde, romanlarda vardı. Yazılı hukuk sisteminin kurallarına uymak zorundaydık… Ve bu arada Yıldız Hoca ile aramızda, kendi ifadesiyle ‘gölgeli bir ilişki’ başlamıştı. Karşılaştığımızda, ‘Hoşgeldin, nasılsın canikom’ ile sınırlı konuşmalarımız oluyordu. O kadar!”

Sekiz sene sonrası mı? Madem anıların istilâsı altındayız, kronolojiye boşverip, salkım saçak söyleşinin tadını çıkartalım biraz. Şimdi aklıma, Haldun Taner’in “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” adlı oyununun ilk temsilinden çekilmiş bir fotoğrafla ilgili olarak, Hakan Altıner’in şu sözleri geldi:

Akrobatik mizansenler, çılgınca danslar, ‘çağdaş yorum’ mazeretine sığınmış saçmalıklar, grotesk makyajlar, uçuk kaçık kostümler yoktu ama gerçek tiyatroydu… ” 

Fotoğraf: Esra Kılıçer

Ersan Barkın‘ı, Tahrirat Katibi’ni unutmamış olmalıydı.

İstanbul Erkek Lisesi’nde oynadığım ilk rol, Cevat Fehmi Başkut’un  ‘Buzlar Çözülmeden’ adlı oyunundaki ‘Tahrirat Katibi’ rolüydü. Şehir Tiyatrosu’nun değerli aktörü Ersan Barkın sahneye koymuştu eseri.Çok titiz bir çalışmaydı, bu yola girmemde ilk ışığı yakan kişidir. Nur içinde yatsın.” 

Gün akşama dönmeye başlamış, fuayenin duvarları gölgelenmeye yüz tutmuştu çoktan.

Şimdi itiraf edebilirim, Hakan Altıner röportajı hiç bitmesin istedim. Yavuz ve ben aklımıza gelen, dilimize takılan her soruyu soralım, bu söyleşi günden geceye aksın. Zaman kavramı kaybolsun. Anıların, yaşanmışlıkların arasında, çağrışımlar, hatırlayışlar sağanağına tutulalım. Her defasında yorgun hayatların eşsiz baharı olmuş, bütün o oyunları, o oyuncuları, crescendo-decrescendo geçişleri konuşalım istedim.

Konuştuk da… Hakan Altıner‘i dinlemenin doyulmaz tadını duyumsadık. Silbaştan çıkagelen hatıralar arasında, tiyatromuza yepyeni duyarlıklar armağan eden, ışığı yüksek, rüzgarı güçlü bir yönetmenin hayalhanesinde yol aldık. Hep o anlarda asılı kalmak, hep o anlarda mühürlenmek, sahneye yıldız tozları serpmekti niyetimiz. Çok uzaktan, bir ömür kadar uzak diyarlardan, bir alev şerraresi halinde gelen, zamanın sisiyle buğulanmış repliklere kulak verdik birlikte.

Kısaca, bu röportaj boyunca bir hayat kocaman, bir hayat yaşadık.

Fotoğraf: Esra Kılıçer

Ve şimdi anlatma, paylaşma zamanı.

Biraz daha gerilere gidelim. İstanbul Erkek Lisesi’nden mezun olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi (o zaman ki adıyla Robert Kolej) Ekonomi Bölümü’nü kazanmış olmasına rağmen, avukat olma hayali nedeniyle İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni tercih etmişti.

Tam kayıt işlemlerini tamamlamış, eve dönmek üzere yolda yürürken Yekta Kara ile karşılaştım. ‘Ama sen tiyatrodan vazgeçemezsin ki’ diyen Yekta, beni kolumdan tutup, İstanbul Belediyesi Konservatuar’na götürdü. Bir hafta sonra gerçekleştirilen yetenek sınavını kazandım. Ve eş zamanlı olarak, hem Hukuk Fakültesi, hem de konservatuvarda öğrenci oldum. Neyse ki, fakültede devam zorunluluğu yoktu, arkadaşlarımdan aldığım notlarla, hiç dönem kaybetmeden, dördüncü yılın sonunda mezun oldum. Bu arada hemen belirteyim, neredeyse tüm zamanım Kenter Tiyatrosu’nda geçiyordu. Perde nasıl açılır, gece ışığı nasıl hazırlanır, sufle nasıl verilir, reji asistanının görevi nedir, asistan tiyatroda ne yapar, kulis terbiyesi, tiyatronun yazılı olmayan kuralları, seyircinin karşılanması… Anlayacağınız mesleğimle ilgili hemen her detayı bu süreçte öğrendim. Gişede Tuna Abla’nın yanında bilet de sattım, küçük rollerde de oynadım. Şu an aklıma geldi, konservatuvarda ilk dersimiz. Yıldız Hoca herkese adını soyadını ve neden burada olduğunu, soruyordu. Sıra bana gelince ‘Şayet, başarabilirsem, iyi bir yönetmen olmak istiyorum, dedim’. Nihayet şuurlu bir ses çıktı’ diye yanıtladı beni.”

“Evet, konservatuvar da okurken başta Yıldız Kenter, Çetin İpekkaya olmak üzere Seyid Mısırlı, Melih Cevdet Anday, Sabahattin Kudret Aksal gibi önemli isimler hocam oldu. Bir detayı daha aktarmak istiyorum ki, bence çok önemlidir, o dönem mezuniyet sınavlarımız Kenter Tiyatrosu’nda yapılırdı. Üç gün sürerdi.Çetin İpekkaya’nın organizasyonu ile Şehir Tiyatrosu’nun Nüvid Özdoğru, Zihni Küçümen, Beklan Algan gibi tanınmış yönetmenleri, bizi izlemeye gelirler ve hazırlayacakları oyunlar için teklif sunarlardı. Ayşe Kökçü, Uğurtan Atakan bu önerileri kabul ettiler, ben yoluma Kenter Tiyatrosu’nda devam etmek istedim.”

Hatırlarsınız, Hakan Altıner sekiz yıl boyunca tiyatro sahnesinden uzak kalmıştı… Yıldız Kenter ile aralarında gölgeli bir ilişki vardı. Ve Avukat Hakan Altıner hiç de mutlu değildi.

Fotoğraf: Esra Kılıçer

1985’in sıcak bir Ağustos sabahı bakın neler oldu?

Bir telefon gelir. Arayanın Yıldız Kenter olduğuna inanmaz Hakan Altıner. Okuldan birileri şaka yapıyor diye düşünür.

“O ses, ’Oğlum’ dedi. ‘Efendim, hocam’ dedim.’ Sen bu defteri kapattın mı?’ diye sordu Yıldız Hoca. ‘Defteri siz açmıştınız, siz kapatmadığınız sürece kapanmaz’ diye yanıtladım.’ Tamam o zaman, yarın sabah, saat tam yedi otuzda gelip beni al.”

Talimat kısa ve özdür: “Gelip beni al…”

Hakan Altıner, tuhaf bir heyecan içindedir. Acaba bir rol mü önerecektir Yıldız Kenter? Yoksa farklı bir proje mi vardır kafasında… Uyku tutmaz o gece. Sabahı sabah eder.

Bebek’ten Beşiktaş’a kadar Yıldız Hoca hiçbir açıklama yapmadı. Dayanamayıp, ‘Şöför olarak, nereye gittiğimizi sorabilir miyim?’ dedim. Cevabı kısa ve netti: ‘Bizim, tiyatroya canikom…’.Neyse binaya geldik. Baktım, Tuna Abla o saatte gişeyi açmış oturuyor. İşin içinde bir gariplik var ama…Yıldız Hoca bana dönüp ‘Işıkları aç, bana da bir kahve yap canikom’ dedi. Ve Tuna Abla’ya ‘ Misafirimiz geldi mi?’ diye sordu. ‘Hayır’ yanıtı üzerine telâşla merdivenlere yöneldi…”

Fotoğraf: Esra Kılıçer

Misafir kimdi acaba? Hakan Altıner merak içindeydi. Yıldız Kenter yüzünde sakin bir ifade, hemen hiç konuşmadan, kahvesini yudumluyordu. Derken ayak sesleri, yaklaşan telâşlı ayak sesleri…

Beklenen konuk meğer, Şehir Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmenliği görevine atanan Gencay Gürün’müş.

Hakan Altıner iyice şaşırmıştı, kafasında sorular şekilleniyordu. Birden Yıldız Kenter konuya girdi ve “Bana bir sağ kol lazım demiştin, bir dönemdir tiyatroya küsmüş olan öğrencimi, Hakan Altıner’i öneriyorum…” Kısa, çok kısa bir sessizliğin ardından Gencay Gürün, gözlerinde menevişlenen yeşil mavi ışık çakımları ve tüm zarafetiyle dönüp, “Şehir Tiyatrosu’nda müdürlük görevini kabul eder misiniz?” diye sormasın mı?

Bürokratik gerçekleri öne sürerek, bu göreve sadece ve sadece sanatçı kadrosu ile gelebilirim dedim. Çünkü, söz konusu olan bu müdürlük belediyeye bağlı yirmi iki müdürlükten biriydi ve atamalar tayin yoluyla yapılırdı. Yönetim değişince, sorgusuz sualsiz bir başka daireye gönderilmem mümkündü. Yıldız Hoca gülümseyerek beni dinledi ve ‘İşte, sana sağ kol Gencaycığım’ dedi. Aynı gün Gencay Hanım ile dönemin Belediye Başkanı Bedrettin Dalan’ın ziyaretine gittik. Ancak Atanur Oğuz tayin durumum gündeme geldiğinde, sanatçı kadrosu ile atamanın yasal nedenlerle yapılamayacağını belirtip ‘Sizi hukuk diplomanızla istiyoruz’ dedi.”

Fotoğraf: Esra Kılıçer

Büyük bir hayal kırıklığı… Buz gibi bir sessizlik.

Geç vakit büroya gelip oturdum. Bu virajı almam gerekiyordu. Kararım kesindi. Tüm dava dosyalarımı devrettim, ertesi sabah baroya koşup kaydımı dondurdum.”

Atık işsizdi… İşine kendi son vermişti.

Beş buçuk ay boyunca maaş almadan, hiçbir statüm olmadan, her gün tiyatroda Gencay Hanım ile çalıştım. Sezon repertuvarını hazırladık beraber… Neyse lâfı uzatmayayım, Bedrettin Dalan’ın meşhur geceyarısı toplantılarından birindeyiz söz döndü dolaştı, yine benim durumuma geldi. Atanur Bey, ‘Keşke bir emsal olsaydı’ der demez, aklıma Nedim Otyam geldi. Müzik sanatçısıydı ve konservatuarda müdürümüzdü…

Emsal bulunmuş, atama gerçekleşmiştir. Hakan Altıner nihayet İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın müdürüdür. Ancak….

Yerel seçimler yapıldı. Yeni Belediye Başkanı Prof.Dr.Nurettin Sözen göreve geldi. Ve Hakan Altıner’in görevden alınması için ilk talimatını verdi. Demek ki, İstanbul’un ivedilikle halledilmesi gereken esas sorunu benmişim…”

Hakan Altıner, tam da o günlerde, Can Gürzap‘lı “Yorgun Savaşçı” projesini sahneye taşımak üzeredir.

Kültür Müdürü görevinde olan Hilmi Yavuz Can ile beni davet etti. Gittik. Hilmi Yavuz, başkanın benim adımın afişte yönetmen olarak yer almasından, rahatsızlık duyduğunu belirterek, yönetmen olarak ‘Can Gürzap’ isminin yazılmasının daha uygun olacağını belirtti. Can kesinlikle itiraz ederek, projeden derhal çekileceğini söyledi. Hilmi Yavuz’a dönerek ‘Hilmi Bey, sizin şiir kitabınızın kapağına benim adım yazılsa hoş olur mu? Madem Nurettin Sözen durumdan bu denli rahatsız, afişte yönetmen olarak kendi adı geçsin’ dedim.”

Fotoğraf: Esra Kılıçer

Eyvahhh ki ne eyvah! Amire hakaret suçundan zabıt tutulur hemen. Çok geçmeden, Alev Coşkun imzalı bir tebligat gelir Hakan Altıner‘e. Devlet memurluğundan çıkartılmıştır…

Mahkeme süreci tamamlanır. Davayı kazanmasına rağmen, Hakan Altıner’in ataması bir türlü yapılmaz. Neyse ki olay savcının kararıyla çözülür ve yıldırım hızıyla görevine iade edilir.

Bırakalım bu sıkıcı durumları şimdi, Kenter Tiyatrosu’nun Merzifon turnesine dönelim. Temiz hava alalım, biraz soluklanalım. Gözümüz gönlümüz açılsın.

Yıldız Hoca aradı o sabah. “Küçük Mutluluklar”ın Anadolu turnesi kapsamında Ankara’daydılar. Bu arada Şükran Ağabey, maddi sorunların yarattığı çaresizlik nedeniyle, Zeki Müren’in kadrosunda ud çalmak üzere aldığı teklifi, kabul etmek durumunda kalmıştı ve acilen, hiç vakit kaybetmeden İstanbul’a dönmesi gerekiyordu. (Tam da bu noktada, yazar olarak kısa bir bilgi aktarmak istiyorum: Zeki Müren, Yıldız Kenter’in ifadesiyle “Bir anda ortadan kaybolur” ve Şükran Güngör’ün gazino programı gerçekleşmez. Ne yazık ki, demiyorum, ne iyi ki gerçekleşmez.) Şükran Güngör’ün canlandırdığı Mr.Penny rolünü üstlenmemi istediğini, belirtti Yıldız Hoca. O gün fakültede son sınavım vardı. Kâğıdımı teslim eder etmez Ankara’ya, doğruca Küçük Tiyatro’ya hareket ettim.”

Hakan Altıner, Şükran Güngör‘den emanet aldığı rolü Ankara-Merzifon yolculuğu süresince otobüste ezberler ve ‘iman kuvveti’yle oynar. Merzifon’da temsil sonrası Yıldız Kenter kendisine ilk yevmiyesini uzatır. O artık profesyonel bir aktördür. Ve yirmi sekiz gün süren turne boyunca başarılı yorumuyla dikkat çeker, hak ettiği alkışı alır.

Şimdi düşünüyorum da, Hakan Altıner‘in 14 Eylül 1952 Pazar günü başlayan yeryüzü serüveninin (siz Google bilgilerine çok itibar etmeyin gerçek doğum tarihi 14 Eylül) dönüm noktalarından biri de, hiç kuşkusuz, izlenme rekoru kıran “Kibarlık Budalası” adlı oyunda yönetmen ve oyuncu olarak Haldun Dormen ile beraber çalışmasıdır.

Fotoğraf: Esra Kılıçer

Haldun Dormen hayatında ilk kez bir Molière piyesinde rol almış oldu. Oyun büyük ilgi gördü. Yine Haldun Dormen ile ” Don Kişot”, “Müfettiş”, “Pazar Günkü Cinayet” de birlikte çalışmanın onurunu yaşadım. Seneler önce ” Yaygara 70″i izlerken kafamda kurduğum hayal gerçekleşmişti…”

Artık daha iyi anlıyorum, Hakan Altıner için tiyatro hayatın amacı. Tiyatro sesi, soluğu, öncesi, sonrası. Çünkü o oyun yönetirken, farklı rollerde kendini sınarken, hayal aurası yaratırken, sahnede duyarlık rüzgarları estirirken gerçek anlamda yaşıyor. Her proje yeni bir eşiğe taşıyor onu. Geçmiş zamana, yarına, bugüne bakıyor, hayatın nabzını tutuyor. Siz bakmayın, arada Ernst Junger gibi “…kötü bir yüzyılda, daha doğrusu yanlış bir gezegende yaşadığımı düşünüyorum” dese de, konu tiyatroya gelince bir anda aydınlanıyor yüzü. Çağla yeşili bol ela gözlerinde ışık çakımları oluşuyor.

Evet, tiyatro özüne, organizmasına işlemiş bir kez… Gün olmuş suyun mecrasını değiştirmiş, gün olmuş suyu akışına bırakmış. Rüzgâra karşı kanat çırpabilmiş her defasında… Dahası “insan denen garip hayvan” ın artık kendisini şaşırtmadığı bir çizgiye erişmiş yıllar içinde. Ve ateşle denenmiş her fani gibi, rüyaların kaldığı yerden devam ettiğini, öğrenmiş. Hiç bir koşulda yüreğinin sesini kaybetmemiş. Bir sır verelim mi, kimse duymasın ama, olur mu? Aramızda kalsın. Hakan Altıner sırtında Yıldız Kenter‘in elini hissetmeye devam ediyormuş hep. Dahası o eli kendi talebelerine de duyumsatmak içinmiş verdiği bunca uğraş.

Çok uzaktan, bir ömür kadar uzak diyarlardan çıkıp geldiği zamanlar da olmuştu. Kaderin kendisine hangi yazılmamış sayfalar açacağını düşündüğü yorgun günbatımları da.

Sahnede yepyeni şafaklarda eriştim, diyebilirim. Benim için oyunculuğun temeli tiyatrodur. Tiyatro, tiyatro oyunculuğu yaşayan bir şey çünkü….Ve hep o adrenalin sağanağı…”

Biliyor musunuz, seyirci meslektaşımızdır. Mekân, izleyici, oyuncu bir bütündür tiyatroda.”

Fotoğraf: Esra Kılıçer

Yoktur eşin Lüküs Hayat…

Bir yanda anarşi, diğer yandan televizyonun etkisiyle, insanlar adeta evlerine çekilmiş gibiydiler. Düşünün, beşyüz elli beş koltuk kapasiteli Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde ortalama seyirci sayısı sadece on yediydi. Taa ki, ‘Lüküs Hayat’a kadar. Sahi, bazı dostlarımız kendilerine çok güzel bahaneler bulmuşlardı. Harbiye Sahnesi’nin adeta kör kuyu olduğu için çok zor seyirci geldiğini söylüyorlardı. İstanbul’un göbeğinde kör kuyu olur mu hiç? Tercihli yola ait bariyer olduğu için otobüsle gelmek istemiyorlarmış vs. Bunların hepsi saçma sapan gerekçelerdi, tabii.”

Gencay Hanım’ın önerdiği, Haldun Dormen’in yönettiği ‘Lüküs Hayat’ bir anda tiyatronun kaderini değiştirdi. Çok net hatırlıyorum, oyunun ilk gecesi sadece beş sıra dolmuştu. Tam iki gün sonra ve takip eden tüm temsillerde ağzına kadar dolu salonda oynandı ‘Lüküs Hayat‘. Rekorlar kırdı. Hep derim, kulak gazetesi bizim meslekte çok önemlidir. Evet, ‘Lüküs Hayat’ bir milât olmuş, hemen ardından ‘Vahşi Batı’, ‘Kuşlar’, ‘Çalıkuşu’, ‘Günden Geceye’, ‘İstanbul’un Gözleri Mahmur’ gibi büyük ilgi gören, ses getiren, en önemlisi de seyirciyi yeniden tiyatroya getirten yapımlara imza atmıştık. Bu arada Burçin Oraloğlu, Aliye Uzunatağan, ben çocuk oyunları da yönettik…”

Hemen bir parantez açayım: 1965 yılında Birsen Kaplangı, Metin Çoban, Mahsun Kiper‘li kadrodan izlediğim ve beni tiyatroda, koltuk tozunun sihiriyle buluşturan “Dans Eden Eşek”in rejisini, yirmi küsur yıl sonra Hakan Altıner üstlenmiş.

Yine o dönem, aylık bilet satışını başlatmıştım…”

Yavuz ve ben soru yöneltmek yerine, Hakan Altıner‘in anlattıklarını dinlemeyi tercih ediyoruz. Hatıralar, anekdotlar birbirini izliyor.

Fotoğraf: Esra Kılıçer

Hep yinelediğim gibi, tiyatro şifadır, şifacıdır. Panzehirdir, insanı onarır. Bunun bir örneğini bizzat ‘Lüküs Hayat ‘ın Ankara turnesinde yaşadım. Suna Pekuysal rahatsızlanmıştı, temsili iptal etme kararı aldım. O halde sahneye çıkması, oyuna devam etmesi çok ciddi bir riskti. Hatta imkânsızdı. Duruma şiddetle karşı çıktı, ‘Perdeyi kapattırtmam’ dedi. Israrcıydı, bu konuda sözünün üstüne söz söylettirtmeyeceğini özellikle belirtti. Çaresizlik içinde kabul ettim. Oyun başladı… Kuliste neredeyse baygın vaziyette olan, güçlükle ayakta duran Suna Pekuysal sahnede bir anda yeniden devleşmiş, tüm enerjisiyle ‘ Zeynep’ oluvermişti. Önder Bali, Sezai Altekin, Zihni Göktay’a kesinlikle ‘bis’ yapılmayacak uyarısında bulunduğum ‘Ah, Berelim’ şarkısı bittiğinde…”

Bir an Zihni Gökyay, Sezai Altekin‘e bakan Suna Pekuysal orkestra şefi Önder Bali‘ye seslenir: ‘Bis yok mu?’

Ve tam beş kere şarkı baştan söylendi. O an kuliste, herhangi bir olumsuzluk halinde tıbbi müdahale için hazır bekleyen sağlık ekibinde görevli doktor kulağıma ‘Bir mucizeye tanık oluyoruz şu an’ diye fısıldadı.”

Hakan Altıner benzer bir hadiseyi yıllar ve çok uzun yıllar önce Azak Tiyatrosu’nda da yaşar.

Gönül Ülkü, Ziya Keskiner, Adile Naşit, Gazanfer Özcan sahnedeler… Oyunun bir yerinde Gazanfer Bey, Adile Hanım’a rol ismiyle hitap ederek, ‘Sizinle acaba manzara seyretmeye balkona mı çıksak?’ dedi. Adile Hanım da yine oyunda kullanılan adıyla Gazanfer Bey’i ‘Tabii, efendim’ diye yanıtladı. Beraberce sahneden çıktılar. Meğer o an Adile Hanım kalp krizi geçiriyormuş. Gazanfer Bey durumu fark ediyor, ikisi de oyunu bozmadan sahneyi terk ediyorlar…”

Hakan Altıner‘in “Hayal Bilgisi” tanımı Yavuz’un çok hoşuna gidiyor. Bense, bir Hakan Altıner anı kitabı düşlüyorum o an. Kitabın adı mı: “Hayal Bilgisi”. Evet, neden olmasın?

Bizde, bazen duyarız, ‘seyirci nasılsa anlamaz’ derler. Oysa para verip bilet alan, oyunu seyretmek için zaman ayıran seyirci gerçek hakemdir, sahnede olup biten her şeyi anlar, her ayrıntıyı görür. Bu noktada Yıldız Kenter’den öğrendiklerim bana hep ışık olmuştur. Detaylar, tiyatroda bütünü oluşturur meselâ. Duygu dozu önemlidir. Her şey sahnede öğrenilir. Oyuncu samimi, enerjik olmalı, izleyiciyle, yaşar kıldığı karakterle duygusal bağ kurabilmelidir. Ve rolünü içselleştirmelidir. Yoksa olmaz, o illüzyon yaratılamaz. Temsile bir saat kala kulise gelen oyuncuyu, bir türlü anlayamam… Oyun başlamadan, on beş dakika önce sahnede, bir köşeye çekilir perdenin arkasından süzülen, sesleri dinlerim. Seyircinin sesini…”

Fotoğraf: Esra Kılıçer

Hakan Altıner tiyatro yöneticisi, yapımcı, oyuncu, öğretmen, aktör ve tiyatro sahibi olarak o sese hep kulak verdi… Sırtında Yıldız Kenter‘in eli yoluna devam etti.

Bu işin esası aşktır, sevgidir, yel üfürmeyecek, su götürmeyecek, üzerine gölge düşmeyecek bir tutkudur. Bakın, hep söylediğim gibi, her yaş için tiyatroda rol vardır…Ve yine tiyatroda aslolan yetenekten çok zekâ, çalışmak, kendini geliştirmektir. Heves ve disiplindir. Saygıdır, vefadır…” 

Öğrencilik yıllarından ceza hukuku dersi için kalın kitaplar, sayfalar dolusu notlar arasında boğulurken, “Hamlet”e sığınan Hakan Altıner var karşımızda… Dahası, bugün evine ekmek götürebiliyorsa bunu salt Yıldız Kenter‘e borçlu olduğunu tekrarlayan, bir Hakan Altıner

Yönetmen koltuğununda oturmayı daha çok tercih ettiğim, doğrudur. Yönetmen oyunun mimarıdır, oyuncu ise mühendisi. Oyuncu canlandıracağı role odaklar hayalini, yönetmen oyunun tüm hayalini kurar… Olayları, karakterleri hayal eder. Yönetmen oyunun kaptanıdır. Gemiyi sağ salim sakin sulara da götürebilir, bir buz dağına da çarpabilir. Yönetmen mutlak söz sahibi, otoritedir belki… Ama özellikle, yaratıcılığın öne çıktığı prova sürecinde daha ılımlı, anlayışlı, demokrat olmalıdır, derim hep… Meselâ, gelen önerileri dinlerim, aralarında uygulanabilir olanlar varsa, filancanın tavsiyesi diye belirterek, oyuna eklerim.Yönetmenin bir özelliğiyse, gerçek anlamda insan malzemesini, oyuncunun gerçek potansiyelini bulup, ortaya çıkartmaktır… Yönetmen klişe değil, karakter yaratılması konusunda çalışır çünkü.”

Tiyatro ihtiras mesleğidir… Ama ihtiras aklın önüne geçti mi, kişiye zarar verir, öz yıkıma sürükler.” 

Fotoğraf: Esra Kılıçer

Dallar Yeşil Olmalı da…

Deniz Türkali, Yalçın Boratap, Tomris İncer, Arif Akkayalı’lı kadroyla ‘Dallar Yeşil Olmalı ‘nın ilk okuma provasındayız. Vedat Türkali, Gencay Hanım da salondalar. Oyunda geçen ‘O ki mutfağa gidiyorsun’ repliğinde yer alan ‘O ki’yi kaldıralım dediğimde, Vedat Bey, oyunumda tek sözcüğe müdahale ettirtmem, dedi öfkeyle. Buz gibi bir sessizlik oldu. Neyse provalar devam ediyor, oyunun seyirci karşısına çıkacağı tarih yaklaşıyordu. Bu arada, siyasi nedenlerden ötürü, senelerdir pasaport alamayan Vedat Bey’e pasaport verildi ve kendisi uzun bir yurt dışı seyahatine çıktı.”

Daha prömiyer gecesi “Dallar Yeşil Olmalı “nın hit olacağı belli olmuştu aslında. Gişe önünde uzun kuyruklar oluşuyor, “Dallar Yeşil Olmalı” sezonun ilgi gören oyunları arasında yerini alıyordu.

Bir akşam oyunu izlemeye Vedat Bey geldi. Tedirgindim. Yorumu ne olacaktı, merak ediyordum. Oyun sonrası yanıma geldi: ‘Muhasebeden aldığım bilgiye göre siz gerçek anlamda, ciddi bir savaşı başarıyla kazanmışsınız. Umarım, bu oyunu bir başka yönetmenden yeniden izleyecek kadar ömrüm olur, ‘ dedi. Bir süre sonra Nedret Güvenç, Toron Karacaoğlu, Yalçın Boratap, Arif Akkaya’nın başlıca rollerini paylaştığı, ‘Günden Gece’yi sahneye koymuştum. Bir temsilde bir baktım, Vedat Bey izleyiciler arasında. Perde kapandığında hızlı adımlarla yanıma geldi, sert bir ifadeyle koluma yapıştı ve Gencay Hanım’a dönerek, ‘ Size öyle bir adam getirdim ki, bu oyunu izleyen herkes, reji nasıl yapılır öğrenecek ‘ dedi.”

Fotoğraf: Esra Kılıçer

Hani güller budandığında…

Ayla Algan, Hümeyra, Toron Karacaoğlu, Aziz Sarvan, Sevinç Erbulak’lı ‘İstanbul’un Gözleri Mahmur’un her provasına yazar Melisa Gürpınar geliyor, tek kelime söylemeden, en ufak bir yorum yapmadan ayrılıyordu. Son provanın ardından benden izin isteyip sahneye çıktı ve şunları söyledi: ‘Mart ayında bahçedeki güller budanır… Onların o cılız, güdük hallerine üzülürüz. Derken Mayıs gelir, güller binbir renkte, güzellikte açar… O güllere bakmaya doyamayız. Şu an bu hisleri yaşıyorum, hepinize müteşekkirim‘ demişti.”

Hakan Altıner, televizyon dizileri, sinema filmleri, oyun provaları, genel sanat yönetmenliği görevi (Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi’nde beş yıl boyunca, Tiyatro Kedi’de 2001’den beri) turneler, projeler, yetiştirdiği öğrenciler, yaşar kıldığı karakterler, yönettiği oyunlar, yirmi bir senedir ayakta tuttuğu Tiyatro Kedi, uçsuz bucaksız nezaketi ile döneminin en özel, en önemli tiyatro insanlarından biriydi ve hep öyle kaldı. Bin yıllardan süzülüp gelen repliklere, hayatlara tanık ve suç ortağı oldu. En ufak bir ödün, ucuzluk, bayağılığa yer vermedi. Üç duvarlı dünyalar kurdu her defasında. Enis Fosforoğlu‘nun tanımladığı: “Yan gelip yatanlar, Türk Tiyatrosu dendi mi, kendini ortaya atanlar, manavdan maydanozu Hamlet gibi alanlar, kendine hayranlar, en komik, en tuhaflar, büyüklüğü kendinden menkul olanlar, en büyükler, en eksiler, en bi yeniler “den olmadı.

Hakan Altıner röportajının giderek bir anı kitabına dönüştüğünün farkındayım. Son olarak, İstanbul Erkek Lisesi’nde okurken sahneye koydukları Priestley’in “Bir Komiser Geldi” adlı oyunundan da bahsetmek, istiyorum:

Nejat Uygur, hazırladığımız panoyu gördü. ‘Bir İngiliz evi böyle olmaz’ diyerek, eline fırçayı alıp, bize baştan bir dekor hazırladı ‘usta’nın ne anlama geldiğini o gün anlamıştım…” 

Tiyatro, bir tür ‘ufuk’tu Hakan Altıner için.Varsın hayat kendi makamında devam edip dursun, ufuk hep uzakları, yeni umutları çağırmaz mı zaten. Tiyatro adına en yenilmez, en amansız, en acımasız hüzünlerle, sıkıntılarla, yere çalınışlarla sınanırken bile bir ‘belki’ ışıltısını hep görebilmişti… Daha ne olsun?

PINAR ÇEKİRGE – YAVUZ PAK

Sosyal Medyada Paylaşın:
Sonraki Yazı

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • Koç
  • Boğa
  • İkizler
  • Yengeç
  • Aslan
  • Başak
  • Terazi
  • Akrep
  • Yay
  • Oğlak
  • Kova
  • Balık
KOÇ BURCU YORUMU

Gün, cesaretin ve kararlılığının ön planda olduğu bir zamanı işaret ediyor. Yeniliklere açık olman, seni beklenmedik fırsatlarla karşılaştırabilir. Enerjini doğru yönlendirdiğinde, projelerinin hız kazandığını göreceksin. İletişim konusunda daha açık ve net olman, ilişkilerini güçlendirebilir. Özgüvenin artarken, bu durum çevrendeki insanları da olumlu şekilde etkileyebilir. Kendine güvenerek adımlar atmak, seni hedeflerine bir adım daha yaklaştıracak. Duygusal ilişkilerde ise dikkatli olmalısın; isteklerini net bir şekilde ifade etmen, yanlış anlamaların önüne geçebilir. Bugün, içsel gücünün farkına varmayı, yeniliklere açık olmayı ve çevrene karşı duyarlı kalmayı gerektiriyor.

BOĞA BURCU YORUMU

Bugün, içsel huzurunu bulma ve ritmini koruma arzusu yüksek. Maddi konulara karşı duyduğun hassasiyet, seni düşündürmeye yönlendirecek. Yakın ilişkilerde, derin bir anlayış ve sabır geliştirebilirsin. Etrafındaki insanların ihtiyaçlarını anlamaya yönelik kararlılığın, alabildiğine takdir toplayacak. İş veya projelerde daha fazla kararlılık göstererek, hedeflerine ulaşma yolunda önemli adımlar atıyorsun. Kendine dair yeni keşifler yapabilir, dışa vurduğun yaratıcılık sayesinde yeni fırsatlar elde edebilirsin. Akşam saatlerinde, sevgi dolu anlar yaşayarak ruhunu besleyen faaliyetlerde bulunmak sana iyi gelecek. Bunu ihmal etmemelisin!

İKİZLER BURCU YORUMU

Bugün düşündüklerinizi açıkça ifade etme gereği hissedeceksiniz. Zihninizde dönen fikirler, enerjinizi yükseltecek ve çevrenizle daha iyi iletişim kurmanıza yardımcı olacak. Sosyal aktivitelere katılmak, yeni insanlarla tanışmak ve ufuklarınızı genişletmek için harika bir zaman. Meraklı ruhunuz, öğrenmeye ve keşfetmeye yönelik bir ivme kazanmanızı sağlayacak. Ancak, bazı karşılaşmalarda yüzeysel diyaloglardan kaçınmaya özen göstermelisiniz; derinliğe inen sohbetler, zihninizin sınırlarını zorlayacaktır. İçsel bir huzur arayışında olacaksınız, bu süreçte kendinize biraz zaman ayırmayı unutmayın. Gözlem gücünüzün arttığı bu dönemde, insanları ve olayları farklı bir bakış açısıyla değerlendirmek, size yeni perspektifler sunabilir. Unutmayın, etrafınızdaki enerji, üzerinde güçlü bir etki bırakacak.

YENGEÇ BURCU YORUMU

Duygusal ve içe dönük bir gün. Kendinizi korumak, sevdiklerinizle vakit geçirmek ve ev ortamınızı düzenlemek isteyebilirsiniz. Anlık krizlere karşı hazırlıklı olun. Ailevi ilişkilerdeki olası gerginlikler veya yanlış anlamalar canınızı sıkabilir. Ancak, empati ve anlayışla yaklaşmak, sorunları kolayca çözmenizi sağlayacak. İçsel huzurunuzu bulmak için meditasyon ya da doğal ortamlarda zaman geçirmek iyi gelebilir. Kariyer alanında ise, üzerinizde birikmiş sorumluluklar göz önüne çıkabilir; önceliklerinizi belirleyerek hareket etmelisiniz. Duygusal derinliklerinizle yüzleşmek, kişisel gelişiminiz için faydalı olabilir. Kalbinizi açmaya ve kendinizi ifade etmeye çalışın. Daha pozitife yönelmek, ruh halinizi yükseltecektir.

ASLAN BURCU YORUMU

Bugün, enerjinizin oldukça yüksek olduğu bir dönemdesiniz. Yaratıcılığınızla şekillendirebileceğiniz projelere adım atmak için harika bir zaman. Kendinizi ifade etmenin yollarını ararken, başkalarına da ilham kaynağı olabilirsiniz. İkna kabiliyetinizle sosyal ortamda dikkatleri üzerinize çekmekte zorlanmayacaksınız. Özel ilişkilerde samimiyet ve derinlik arayışınız, sizden beklenmedik duygusal paylaşım gerektirebilir.Kendinizi güçlü hissettiğiniz bu dönemde, hedeflerinize odaklanmak sizi daha da ileriye taşıyacak. Aşk hayatında tutku dolu anlar sizi bekliyor, partnerinizle iletişim kurarken içtenliğinizi koruyun. Sağlığınıza yönelik dikkat etmeniz gereken küçük detaylar, sizi daha enerjik hissettirebilir. Fırsatları değerlendirirken aşırı cesaret göstermektense, durumları analiz etmeye de zaman ayırmalısınız. İlerlemelerinizde sabırlı ve kararlı olduğunuz sürece, başarı kapıları aralanacak.

BAŞAK BURCU YORUMU

Bugün detaylara olan gözlemin ve organizasyon becerilerin parlayacak. Gün içerisinde iş veya kişisel projelerdeki küçük ayrıntılara odaklanarak, mükemmel sonuçlar elde etme şansın var. Üzerinde çalıştığın bir konuya dair bir farkındalık seni şaşırtabilir. Belki de bir çözüm ya da yeni bir bakış açısı, seni ilerlemeye teşvik edecek. Kendine güvenin artarken, başkalarına da yardım etme isteğin yükselebilir. Sosyal ilişkilerde, insanları analiz etme yeteneğin sayesinde, karşıt görüşleri daha iyi anlayabilir ve bu sayede arabuluculuk yapacak pozisyonda olabilirsin. Ancak, eleştirel düşünme alışkanlığından uzaklaşmamaya dikkat et. Kendini başkalarıyla kıyaslamadan, kendi standartlarını belirleyerek ilerlemek en iyisi. Sağlık konusunda, vücudunun sinyallerini dikkate almak önemli olacak. Küçük bir rahatsızlık ya da yorgunluk hissi, dinlenmen gerektiğini gösteriyor. Doğa yürüyüşleri ya da meditasyon gibi rahatlatıcı aktivitelerle enerjini yeniden kazanabilirsin. Ev ve aile hayatında, düzenleme ya da temizleme ihtiyacı duyabilirsin. Bu tür görevler, zihnini rahatlatacak ve stresini azaltacak. Unutma, dış çevrendeki düzen, içsel huzurunu da yansıtır.

TERAZİ BURCU YORUMU

Bugün sosyal etkileşimlerin ön planda olacağı bir gün. Arkadaş çevren ile olan ilişkilerini derinleştirmek için harika fırsatlar ortaya çıkacaktır. Yeni insanlarla tanışmak, fikir alışverişinde bulunmak ve farklı bakış açıları ile zenginleşmek ruhunu canlandıracak. Şu an içsel dengeyi sağlamak önemli; bu yüzden kendine zaman ayırmayı unutmamalısın. İlişkilerde uyum arayışın, karşındaki kişilerin kalbini kazanmanı sağlayacak. Yüzeysel geçiştirmeler yerine duygusal derinliklere inmeye çalış; duygularını ifade etmekten çekinme. Aşk hayatında da heyecan verici gelişmeler söz konusu; sürpriz romantik anlar seni bekliyor. Kendine güvenmen gereken bir dönemdesin; içsel huzurunu bulmak için meditasyon veya doğa yürüyüşleri yapabilirsin. Bugün için plan yaparken, esnek olmayı ihmal etme. Bazen en güzel anlar, plansız olanlarda gizlidir. Yaratıcılığını ortaya koymak ve kendini ifade etmek için harika bir fırsat.

AKREP BURCU YORUMU

Bugün derin düşüncelere dalma ve içsel sorgulamalar yapma zamanın. Gizli duyguların yüzeye çıkabilir; onları kucaklamak ve sağlıklı bir şekilde ifade etmek önem kazanıyor. Başkalarıyla olan ilişkilerinde samimi ve dürüst olman, bağlarını güçlendirebilir. Sezgilerin oldukça güçlü; senin için doğru olanı seçmekte yardımcı olacaklar. Aynı zamanda yaratıcı projelerine odaklanmak için harika bir gün. İçsel motivasyonun artabilir, ilham alacağın yeni yollar keşfedebilirsin. Duygusal derinliğin etrafındaki insanlara da etki edecek, bu da sosyal ilişkilerine yenilik katacak. Ancak zaman zaman karamsar düşüncelere kapılabilirsin, bu noktada kendine nazik olmayı unutma. Geçmişle yüzleşmek, seni ileriye taşıyacak dersler sunabilir. Bugün kendine olan güvenin tazelenebilir; hislerinin peşinden gitmekten korkma.

YAY BURCU YORUMU

Bugün maceracı ruhun ön planda. Yeni deneyimlere açık olmalısın; keşifler yaparak önemli içgörüler elde edebilirsin. Sosyal çevrenle iletişimindeki samimiyet, ilişkilerini güçlendirecek. Eğitim veya seyahat fırsatları gündeme gelebilir; bu konuda cesaretini topla. İçsel huzur ve mental denge bulmak için ruhsal ve zihinsel aktiviteler faydalı olacak. Akşam saatlerinde sevdiklerinle geçireceğin keyifli anlar, içsel mutluluğunu artıracak. Unutma, sezgilerin bugün seni doğru yönlendirebilir; kalbine kulak ver.

OĞLAK BURCU YORUMU

Duygusal ve mantıklı yanlarınız arasında bir denge kurma zamanı. Kariyer hırslarınız ve kişisel hedefleriniz konusunda kararlı adımlar atabilirsiniz. İlişkilerde kendinizi ifade etme gereksinimi artıyor; bu nedenle sevdiklerinizle duygusal bir bağ kurmak için cesur olmalısınız. Yapıcı eleştiriler alabilir ve bu eleştirileri değerlendirerek kendinizi geliştirme fırsatı bulabilirsiniz. Sakin ve sabırlı bir tutum, her türlü zorluğun üstesinden gelmenizde yardımcı olacak. Özellikle maddi konularda, plan yapmaya ve bütçenizi gözden geçirmeye yönelik bir eğilim içindesiniz. Sağlığınıza dikkat edin, küçük rahatsızlıklar gününüzü etkileyebilir. İçsel huzurunuzu sağlamak için doğayla iç içe zaman geçirmeye özen gösterin; bu, stresle başa çıkmanıza yardımcı olabilir.

KOVA BURCU YORUMU

Bugün, düşüncelerinde ve iletişiminde özgürlük arayışın ön planda olacak. Zihnindeki yenilikçi fikirler, çevrendekilere ilham verebilir. Sosyal ilişkilerin güçlenirken, ortak projelerdeki işbirliklerin verimli hale gelebilir. Ani gelişmelere açık ol, sürpriz fırsatlar karşına çıkabilir. Müdahil olman gereken bir durumla karşılaşabilirsin; bu durum, toplumsal konularda etkili bir ses olmanı sağlayabilir. İçsel dünyandaki değişiklikler, yaratıcılığını artıracak, bu da seni sanat veya hobi alanlarında yeni deneyimlere yönlendirebilir. Kendini geliştirmek adına yeni kitaplar okumak veya ilginç insanlarla tanışmak için harika bir gün. Unutma, bağımsızlığın ve özgünlüğün bu dönem senin en büyük güçlü yanların olacak.

BALIK BURCU YORUMU

Duygularınızın yoğunlaştığı, sezgilerinizin güçlendiği bir dönemdesiniz. İçsel dünyanıza daha fazla yönelmek, kişisel gelişiminizde önemli bir adım atmanızı sağlayabilir. Sanat ve yaratıcılıkla ilgili projelere odaklanmak, sizi besleyebilir ve ilham verebilir. Sevdiklerinizle derin sohbetler gerçekleştirmek, aradaki bağı güçlendirebilir. Ancak, dikkat etmeniz gereken bir diğer nokta; sınırlarınızı korumak. Başkalarının isteklerine aşırı duyarlı olmaktan kaçınmalı ve kendi ihtiyaçlarınıza öncelik vermelisiniz. Akşam saatlerinde sosyal etkileşimler ve sürpriz davetler gündeme gelebilir; bu fırsatları değerlendirin. Ayrıca, hayal gücünüzü kullanarak yeni hedefler belirlemek için mükemmel bir zaman. Unutmayın, ruhunuzun çağrısına kulak vermek ve içsel dengeyi sağlamak, başarıya giden yolda kilit rol oynayacaktır.

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM