Konuyu bulmuşum.
Döktür, ey Gürsel döktürebildiğin kadar demem gerekir.
Köşe yazısı yaz… Eski Giresun’a bağla. Yereldeki gazetene yaz.
Köşe yazısı yaz… Bir biçimde Atatürk’e bağla. Ulusaldaki gazetene yaz.
Ama değmez.
****
Gördüklerim. Maruz kaldıklarım. Tahammül ettiklerim falan…
Alt alta toplayınca, buranın insanı için hiçbir şey yapmaya değmez.
Eh zaten yüz yıl sonranın insanları için yapmaktayım tüm icraatımı.
Konuya gireyim.
****
Tarihi sıcakların peşi sıra, dün gece tarihi bir yağmur da yağdı Giresun’a.
Millet Bahçesi’nde mahsur kaldık resmen. Sis ve dumandan görünmez olmuştu deniz ve dağlar.
Kayık çağırmayı tasarlarken ben, taksi çağırdı ortamdaki büyüklerim. Sözlerini dinledim tabi.
Taksiden inip eve değin yürüme mesafem 20 metre falandı.
Dün geceki tişörtüm halen ıslak. Anlayın yağmurun nasılını, nicesini.
****
Küçükken oysa… Islanmamacılık oynardık. Sokakbaşı’ndan Kumyalı’ya dek yürür, şehrimin tente altları ve cumba altları yağmurdan korurdu, biz eşşek sıpalarını.
Sağanak yağmurda kupkuru kalmış Cüneyt Arkınlar olarak çıkardık, işyerinde babalarımızın karşısına.
(Şimdi bir bit yavrusu çıkar, onun adı cumba değil der, tepemin tasını attırır yine. Ben cumba yazayım da sizler doğrusu neyse anlayın. O güzelim çıkıntı işte)
****
Sözü bir yere bağlayacak değilim.
Yeminle değmez.
Yorulmama değmez.
Ey 2123’te Bilgi Yurdu’muzu yönetecek evlat.
Sen bağlayıver sözümün ucunu, en uygun yere.
Gürsel Ekmekçi
CAN AKENGİN BİLGİ YURDU DERNEĞİ BŞK