Kaş, Akdeniz’in özgün ve büyüleyici ilçesi. Bu yıl, Kaş Caz Festivali’nin 7’ncisine hazırlanıyor. 29, 30 ve 31 Ağustos tarihlerinde Kaş Setur Marina’da yapılacak festivalde Dj Barthez, Mert Pekduraner Group, Bülent Ortaçgil, Birsen Tezer, Yasak Helva, Gevende, Jam Session gibi isimler cazseverlerle buluşacak.
Festival aynı zamanda yangınlarla yok olan doğayı yeniden canlandırabilmeye katkı sağlamak için, TEMA Vakfı’na 200 fidan bağışının yanı sıra satılan her biletten bir fidan bağışı yapacak. Festivalin direktörü Serdar Karatepe ile konuştuk.
– Bu yıl 7’ncisini düzenleyeceğiniz Kaş Caz Festivali, nasıl doğdu? Nasıl bir amaçla yola çıkılmıştı?
Kaş Caz Festivali aslında bir hayalin ürünü. Küçük ama derinliği olan bir müzik festivali yapma hayali. Kaş’ın kendine has dokusunu, doğasını ve kültürünü bozmadan onunla uyum içinde bir etkinlik tasarlamak istedik. Caz gibi çok katmanlı bir müzik türünün, Kaş’ın çok katmanlı ruhuyla buluşabileceğine inandık. Amacımız sadece müzik dinletmek değil, insanlara, sanatla iç içe geçebilecekleri bir nefes alanı sunmaktı.
– Bugünlere geleceğini düşünüyor muydunuz?
Açıkçası, ilk yıl sahnede çalan müzisyenlerin gözlerindeki ışıltıyı, izleyicilerin coşkusunu gördüğümüzde bir şeylerin doğru gittiğini hissettik. Ama bu kadar büyüyeceğini, insanların takvimlerine özellikle bu festival için Kaş’ı işaretleyeceğini hayal etmiştik ama bu kadarını beklemiyorduk. Bugün geldiğimiz noktada, evet, o hayal artık bir kültüre dönüştü diyebiliriz.
‘İNATLA DEVAM ETTİK’
– Festival ritmini buldu derken araya küresel salgın girdi. Ve ardı arkası kesilmeyen siyasi, ekonomik krizler… Nasıl etkiledi?
Elbette etkilenmemek mümkün değildi. Salgın, herkesi olduğu gibi bizi de durmaya zorladı. Fakat o duraksama, aslında yeniden düşünmek ve derinleşmek için de bir fırsattı. Krizler ise ne yazık ki hâlâ sürüyor ama biz bu dönemlerde kültür ve sanatın daha da anlam kazandığını düşünüyoruz. İnsanların bir araya gelip paylaşmaya, dinlemeye, hissetmeye daha çok ihtiyaç duyduğu zamanlardayız. Bu yüzden biz de inatla devam ettik.
– Şimdi yeniden ritmini yakalamışken festivalle ilgili farklı projeler görecek miyiz ilerleyen dönemlerde?
Kesinlikle. Artık Kaş Caz sadece bir festival değil, bir düşünce biçimi, bir yaklaşım. Bu yaklaşımdan yola çıkarak eğitim programları, atölyeler ve belki başka şehirlere uzanan işbirlikleri üzerine çalışıyoruz. Sürdürülebilirlik, genç müzisyenlere alan açmak ve cazı daha erişilebilir kılmak gibi hedeflerimiz var. Yani festivalin çerçevesi genişliyor diyebilirim.
‘HERKES DOĞALLAŞIYOR’
– 7’ncisine yaklaşırken geçen 6 festivalde neler yaşandı? Unutamadığınız ya da değerli olduğunu düşündüğünüz anlar var mı?
O kadar çok an birikti ki. Kimi zaman güneşin batışıyla birlikte başlayan bir performans, kimi zaman denizden gelen bir izleyicinin teknesini yanaştırıp müziğe kulak vermesi… Ama sanırım en özel anlar, müzisyenlerin sahneye çıktığında Kaş’ın büyüsüne kapılması oldu. Burada herkes bir şekilde doğallaşıyor. Samimi oluyor. Ve bu izleyiciye de geçiyor. Belki de festivalin en kıymetli yönü bu: samimiyet.
– Kaş için bu festivalin önemini nasıl değerlendirirsiniz?
Kaş, Türkiye’deki pek çok yerin aksine hâlâ özgünlüğünü koruyabilen bir yer. Bu festival de Kaş’ın o özgün ruhuna katkı sunan bir parça oldu. Yerel halktan işletmelere, gençlerden sanatçılara kadar herkes bir şekilde bu festivalle temas ediyor. Ekonomik katkısı elbette var, ama onun ötesinde kültürel bir değer oluşturduğumuzu düşünüyorum. Kaş’ta yaşayanlar artık “caz zamanı” geldiğinde bir heyecan duyuyor.
– Bu yıl neleri bekliyor caz tutkunlarını, sizden dinlemek isteriz.
Bu yıl da yine sınırları zorlayan, farklı disiplinlerden gelen müzisyenleri ağırlayacağız. Programı oluştururken yerel değerlerle evrensel sesleri bir araya getirmeye çalıştık. Sürpriz işbirlikleri, akustik performanslar, doğayla iç içe özel setler olacak. Cazın klasik tınılarından deneysel seslere uzanan zengin bir yelpazemiz var. Ve elbette Kaş’ın o kendine özgü enerjisiyle birleşince ortaya yine çok özel anlar çıkacağını biliyoruz.