Diper, “Dokuz aydır tek bir oyun sergileyememiş, tek kuruş gelir elde etmemiş olmamıza karşın her ay gönderilen VERGİ, SSK ödemeleri ile baş başayız, herkes gibi. Benzersiz bir ülke…” diyor.
Doğru söze ne demek gerekir; haklısın demek yeter mi? Sanatçılar sesini duyurmaya çalışıyor, destek istiyorlar. Biz gazeteciler onların sesini duyurmasına destek olmak için aylardır yazıyoruz. Sonuç ortada, kapanan tiyatrolar.
Diper, “Sayısal tiyatro(?)” başlıklığı ile yayımlandığı bildiride soruyor; “Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de sanata yapılan müthiş destekleri duyunca, bizde 0 kuruş olan durumda ne yapabilir, nasıl yaşayabilir üretebilir sanatçılar?” Evet, bu sorunun muhatabı belli… Diper’in yayımladığı bildirinin bir bölümünü sizlerle paylaşıyoruz: “Özellikle 80’li yılların başlarında tiyatroda sahnedeki oyunumuzu çekmek zorlu işti. Kamera bulmak kolay değildi önce. Bin bir güçlükle yapılacak çekim, bir tek kameranın, salonun uzak köşesinde sabit durması ile olanaklıydı.
Oyuncuların sesleri tonlamaları anca algılanır, ışıklar yetersiz kalır, kimi eylemler karaltılı (siluet) biçimde görünüp geçerdi. Bu, o oyunun ‘bakalım biz ne yapmışız, sonradan anımsayalım’ amacıyla belgelenmesi, tiyatroda arşivlenmesi için yapılırdı… Şimdilerdeyse her şey başka… 2020’de salgın gerekçesiyle çekimleri yapılan oyunlar, ‘dijital, canlı, çevrimiçi-dışı vd.’ yaklaşımlarla da yayımlanmaya başlandı.
Sahnede olanlarla, salonda bulunan izleyicilerin canlı birliktelikteliğiyle oluşan sanatsal etkinliğe tiyatro diyebiliyorsak, bunlara ne demeli? Günümüzde sahnelenen bir oyunun filme aktarılması konusu, şöyle: Film ekibi, oyunu defalarca okur-izler; sinemasal terimlerle masaya yatırır, çekim planları yapılır, genel, yakın, uzak, ayrıntı çekimleri, sesler, ışıklar, vd. saptanır, kameralar çeşitli açılara yerleştirilir, bitiminde kurgulanır ve oyun artık ‘tiyatro’ değil, olur size ‘film’… Hani iş tiyatro yapıtının film yapılması durumuna dönüşür; tiyatro, sinema sanatı aracılığıyla, sahnede değil de ekran(lar)dan izlenen ürün biçiminde çıkar ortaya.
‘Çok iyi koşullarla yaratıcı-yetkin kurgusal çekimlerle’ filmleştirilerek yayımlanan bir oyunu izlemekten keyif alınabileceği de ortada ayrıca ama geniş ekranda, iyi ses düzeniyle; küçük bilgisayarlardan, mini minnacık cep telefonlarından değil… Filme dönüştürülmüş oyunun gösterimi için kullanılan ‘dijital tiyatro’ lafına da gelince… Dijital sözcüğü Fransızca kökenli ve anlamı ‘sayısal, verileri ekran üzerinde elektronik olarak gösteren’ demek.
‘Sayısal’ ise sayı ile ilgili, sayıya dayanan, numerik demek. E, o zaman ‘dijital(sayısal) tiyatro’ ne demek? Ayrıca Türkçede (TDK, Dil Kurumu vd. sözlüklerde) ‘dijital tiyatro’ diye bir şey yok… Ama ne yapacaktı tiyatrocular; ekran aracılığıyla da olsa, yaşama tutunma isteği dışında, şu virüs salgını döneminde?”…
Duygusal derinliklerinle yüzleşmek için mükemmel bir zaman. İçsel sezgilerin seni yönlendirecek, gizli hislerini keşfetmende yardımcı olacak. Yaratıcı projelerine odaklanmak için ilham alabileceğin bir ortam yaratmalısın. Sosyal etkileşimlerde daha duyarlı olman, başkalarının hislerine karşı empati kurmana olanak tanıyacak. Geçmişten gelen anıların gün yüzüne çıkabileceği, bu anıları değerlendirip, onları geleceğe taşımak için fırsat sunacak. Kendini ifade etmekte zorlanıyorsan, yazmak iyi bir seçenek olabilir. Ayrıca, sevdiklerinle arandaki bağları güçlendirmek için samimi bir konuşma yapabilir, hislerini açıklığa kavuşturabilirsin. Özellikle, ruhsal ve bedensel sağlığına özen göstermek, dengeyi bulmanda önemli bir rol oynayacak. Karar verme aşamasında dikkatli olmalı, aceleci davranmamalısın. Doğa yürüyüşleri veya meditasyon gibi aktiviteler, zihnini sakinleştirip, yeni açılımlara kapı aralayacaktır. Kendine zaman ayırmayı es geçme; bu, iç huzurunu bulmanda etkili bir yol olacak. Pozitif enerjini paylaşırken, kendi sınırlarını da korumayı unutmamalısın.