Moda Sahnesi’nin elektriği 6 Nisan günü ikinci kez kesildi ve günlerdir oyunlar elektriği olmayan salonda sahneleniyor. 7 Nisan akşamı izlediğim Gabriel’in Düşü oyununda, hem oyuncuların hem teknik ekibin hem de seyircilerin sadece oyun izlemeye değil, ama aynı zamanda Moda Sahnesi’ne ve Moda Sahnesi nezdinde tiyatroya sahip çıkmak, destek olmak için geldiklerini ve dayanışma ruhunun yarattığı coşkunun fuayeden sahneye kadar tiyatronun her yerine sindiğini gözlemledikten sonra Moda Sahnesini’nin kurucusu ve yönetmeni Kemal Aydoğan ile sürece dair konuştuk…
Yavuz Pak: Sizin bu sürece dair izlenimleriniz nedir? Seyircilerinizin sahnenize sahip çıktığını söyleyebilir misiniz? Oyunlara gelen insanların tepkileri ne yönde ve seyirci sayınız elektriklerin kesilmesinden nasıl etkilendi?
Kemal Aydoğan: Seyircilerimizden büyük bir destek var. Hem oyunlara gelerek bizi destekliyorlar, hem de sosyal medyadan mesajlarını, desteklerini iletiyorlar.
Yavuz Pak: Siz elektriğinizin kesilmesini tiyatronun “kamusal” niteliğine karşı bir “hak gaspı” olarak nitelendirerek fahiş elektrik faturalarını ödemeyeceğinizi ilan ettiniz ve bu sorunun sadece sahnenizle ilgili olmadığını, başta Kültür ve Turizm Bakanlığı olmak üzere İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kadıköy Belediyesi ve Sabancı Holding’e ait bir sorun olduğunu söylediniz. Bahsi geçen kurumlardan sizinle iletişime geçen oldu mu ve kendilerinden herhangi bir tepki geldi mi bugüne kadar?
Kemal Aydoğan: Şu ana kadar Kültür Bakanlığı’ndan iletişime geçen olmadı. Derin bir sessizlik içindeler. Yerel yönetimlerden ise “iletişmek” isteklerini bildirdiler. Randevu da aldılar ama randevularına gelmediler, henüz buluşma gerçekleşmedi. Sabancı Holding ise kaçak elektrik kullanıp, kullandığımızı kontrol etmek için dün görevlilerini Moda Sahnesi’ne gönderdi.
Yavuz Pak: Türkiye tiyatro tarihinde ilk kez bir tiyatronun elektrikleri kesiliyor ve bu durum pandemiyi takip eden derin ekonomik kriz sonrası yaşam mücadelesi veren tüm tiyatroları yakından ilgilendiriyor. Tam da bu süreçte tiyatroların haklarını korumak ve geliştirmek üzere sizin de kurucuları arasında olduğunuz yeni yapıların, örgütlerin kurulduğu bir süreç oldu. Elektriğinizin kesilmesinden sonra tiyatro örgütlerinden destek gördünüz mü? Tiyatro oluşumları mücadelenizde sizinle dayanışma sergiliyorlar mı?
Kemal Aydoğan: Hiçbir tiyatro örgütü bizim içinde bulunduğumuz sorunla temas halinde değil. Destekleri olmadı, bundan sonra da olacağa benzemiyor. Tarih yazdılar.
Yavuz Pak: Peki bireysel olarak olarak tiyatroculardan aldığınız tepkiler nasıl? Bu süreçte tiyatroculardan mesleki bir dayanışma gördüğünüzü söyleyebilir misiniz?
Kemal Aydoğan: Tiyatro problemleri üzerine birlikte düşündüğümüz tiyatrocu çevresi desteklerini bir an olsun eksik etmediler. Aylık takvimde yer alan tiyatro ekipleri bu olumsuz koşullarda oynamaya devam ettiler, ediyorlar. Tek tek arkadaşlarımız değişik vasıtalarla destekliyorlar. Çok güçlü bir destek diyebilir miyiz? Buna da şükür diyelim.
Yavuz Pak: Elektriklerini kesildiğinde “Belki bir kaç gün böyle sürdüreceğiz. Sonra kamulaştırabiliriz” dediniz ve dün elektrik şirketinden görevliler sahnenize elektrik kontrolü yapmaya geldiler. Geçen ay, elektriğinizin ilk kez kesilmesinden saatler sonra devreye girerek ödeme yapan “sihirli el”in yerine bu defa elektriğin “kamulaştırılmasından” korkan görevlilerin gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kemal Aydoğan: Geçen sefer elektriğin kesilmesi sırasında iklim koşulları çok sertti. Kar fırtınasının başladığı 10 Mart’ta kesilmişti. elektriğimiz. O koşullarda bir tiyatroyu elektriksiz bırakmanın doğurduğu “acımasızlık” daha belirgin bir şekilde görünmüş olabilir. Şimdi bahar havası var dışarıda. Bu hava şartları sorunun büyüklüğünü gölgelemiş olabilir. Bahar unutkanlığı, ya da “polen tıkaması” denebilir şimdiki hissizliğe.
Yavuz Pak: Moda Sahnesi, İstanbul’un en prestijli bir salonlarından biri. Kendi oyunlarını sahneliyor, seyircisini oluşturmuş, alternatif tiyatroların neredeyse tamamının oyunlarının programa girmesini istediği önemli mekânlardan biri. Sezonda azımsanmayacak sayıda seyirciyi, üstelik sadece tiyatro ile de değil, konser, söyleşi, sinema gibi pek çok türle buluşturan bir kültür merkezi. Sizce yaşadığınız bu zorlu süreçte verdiğiniz mücadelenin Türkiye tiyatrosu için anlamı ve önemi nedir?
Kemal Aydoğan: Bir süredir özel tiyatroların kamusal statüye kavuşturulması gerektiğine vurgu yapıyoruz. Tiyatronun ödeneklisi, ödeneksizi olmaz; “kamusalı, ticarisi” olur diyoruz. Tiyatro sanatının tanımında seyircinin varlığı mutlaktır, seyirci olmazsa tiyatro olmaz. Seyircinin varlığı tiyatroya kamunun, toplumun katılımı anlamına gelmektedir. Seyirciyi tiyatrodan uzaklaştıracak her türlü ayrımcılığın bir an önce bir kenara bırakılmasını istiyoruz. Özel tiyatrolar için “kamusal destekleme modellerinin” acilen kurulmasını ve “kamusallık statüsüne” kavuşturulmasını, bizden sonraki kuşakların bizim çektiklerimizi çekmemesini sağlamayı ümit ediyoruz.
Yavuz Pak: Çok teşekkür ederim.
Kemal Aydoğan: Ben de size ve Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’ne çok teşekkür ederim.