Haftanın Kitapları
O günleri anımsatan dokunaklı kitap
Jonathan Harris’ten Bizans’ın Sonu. Bir zamanların kudretli Bizans İmparatorluğu 1400’lü yılların başında artık yıkımın eşiğindeydi. Topraklarının çoğunu Osmanlılara kaptırmıştı ve Konstantinopolis dört bir yandan kuşatılmıştı. Belirsizliğin hakim olduğu bu kasvetli zamanlarda sıradan günlük hayatına devam etmekte olan Bizans halkı, geçim kaynaklarını ve ailelerini koruyabilmek için ölüm sancılarıyla kıvranmakta olan vatanlarına karşı zorlu kararlar almak zorunda kaldı. İşte o günleri anımsatan bu dokunaklı kitapta yazar, diplomatik manevralar, üstü kapalı meydan okumalar ve büyük tarihsel akımların cereyan ettiği zamanlarda talihin yardım ettiği kimi olaylar zemininde kişisel hikâyeleri araştırıyor. (Alfa Yayıncılık)
Her bir yorumun ardında yatan niyet
İzzet Erş’ten Kutsalın Yorumu. Her okuma bir yorumlamadır. Ve yorumlamak varoluşa katılmanın yegâne biçimidir. Bir kutsal kitabı yorumlamak şüphesiz ondaki kutsiyete katkıda bulunmak için yapılmaz. Kutsal olan her şeyden önce kendiyle kaim olduğundan kutsal denmeye layıktır. Kendi dışından bir şeye ihtiyacı olmadığından ona katkıda da bulunulamaz. Ancak ihtiyacı olana katkı verilebilir ve ancak noksan olan ikmal edilir. Bu nedenle yorumlamanın amacı bir eksikliği gidermek değil, temiz bir kalple ona katılabilmektir. Her bir yorumun ardında yatan niyet farklı olabilir. Yorum bazen kutsala saldırmak için, bazen kendini ondan korumak için yapılabilir. Bazen inkâr etmek için, bazen de ona daha çok bağlanmak için kullanılabilir. (Beyaz Baykuş)
Sanat-hayat karşıtlığı sorgulanıyor
Henry James’ten Ustanın Dersi-Kısa Klasikler 32. Genç yazar Paul Overt, davet edildiği bir kır malikânesinde uzaktan uzağa hayranı olduğu ünlü romancı Henry St. George’la ve ilk görüşte âşık olduğu Miss Fancourt’la tanışır. Bu tanışıklıklar kente döndükten sonra da çeşitli karşılaşmalarla sürer. Genç yazarın bütün arzusu bu büyük ustadan kendi kariyeri için yararlı bir şeyler öğrenmektir. Usta da ona seve seve bir ders verir, ama verdiği ders edebiyatla değil, yaşamla ilgilidir. Uzun yıllardır evli olan ünlü romancı, evliliğin ve evlilikle bağlantılı sorumlulukların, genç yazarlara ayak bağı olacağını, büyük sanatsal değeri olan yapıtlar yazmaya sekte vuracağını belirtir. Karmaşık, bir o kadar da müphem karakterlerin boy gösterdiği bu öyküde yazar her zamanki kıvrak zekâsı ve ironik üslubuyla bu kez sanat-hayat karşıtlığını sorguluyor. (Can Yayınları)
Büyüleyici bir azim mucizeler yaratır
İzzet Pinto’dan Babam İçin. Sıra dışı yetiştirme tarzıyla, oğlunu antrenör gibi hayata hazırlayan bir baba ile babasının hayalini gerçekleştirmek için hiçbir mücadeleden kaçınmayan yazarın hikâyesini okurken kimi zaman duygulanacak, kimi zaman hayrete düşeceksiniz. Hatta zaman zaman onun adına yorulup pes etmesini bile isteyeceksiniz. Onun Bangkok’taki işportacılık günlerinden, Türk dizilerini dünyaya açarak sektörde yılın adamı seçilmesine kadar uzanan inişli çıkışlı öyküsünde büyüleyici bir azmin ne mucizeler yaratabildiğine tanıklık edeceksiniz. (Destek Yayınları)
Topluma zarar veren işler
David Graeber’den Tırışkadan İşler. Dürüst olun, yapmakta olduğunuz iş aniden yok olsa, hayattan bir şey eksilir mi? London School of Economics’te öğretim üyeliği yapmış olan, antropolog ve anarşist aktivist yazar (1961-2020), kitapta, kimseye faydası dokunmayan, hiçbir anlamı olmayan, hatta belki varlığıyla topluma zarar veren işleri didik didik ediyor ve bunların kuşaklar boyunca nasıl katlanarak çoğaldığını, cesurca ve sağlam değerlendirmelerle ortaya koyuyor. Bankacılardan avukatlara, iletişimcilerden sivil toplum çalışanlarına hemen her sektörden birçok insan, yazara içinde bulunduğu durumu anlatmak için e-postalar göndermişti. Makalenin bu denli büyük bir sarsıntı yaratmasının nedeni, yapmakta olduğu işin tırışkadan olduğunu aslında herkesin bilmesi, dile dökülemese de bunun içten içe hissedilmesiydi. (Everest Yayınları)
Irk kuramlarına giriş niteliğinde
Hür Sinan Özbek’ten Teori ve Pratikte Irkçılık. Bu kitap, ırkçılığa ve ırk kuramlarına bir giriş niteliğindedir. Bu kitapta, Kant, Marx, Levi-Strauss ve Fanon ile beraber, çağdaş düşünürler Foucault, Balibar ve Bernasconi’de ırk kuramlarının izi sürülmektedir. Irkçılığın tarihsel ve ekonomik kökenleri nelerdir? Milliyetçilik ve cinsiyetçilikle ilişkisi nedir? Irkçılık kapitalizmin ürünü müdür, yoksa insanlık tarihinin bir parçası mıdır? Aristoteles’e göre ‘barbarlar’ın kölelik için doğması ne anlama gelir? Ksenofobi, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık aynı şey midir? Tüm bu sorularla birlikte bu kitapta, Türkiye’de ırkçılığın ekonomik ve kültürel kökleri ve farklı görünümleri sorgulanmaktadır. (Fol Kitap)
Bir yalnızlıklar toplamı: Hüzün Evi…
İrfan Yalçın’dan Son Bahçeler. Onlar ki her yerden gelip toplanmışlar son bahçelerde. Yok etmeden önce gülünçleştiren doğanın geç çiçekleri olarak boy veriyorlar, bir zamanlar çiçeğin içinden bakanlar. Oğlunu asılmaktan kurtarmak için haykıran Bayan İp, ölmeden toprağa girmiş Karikatür Adam, Ölümün Ağzı, Yorgun Sevda romanlarını yazmış yazarın annesi Bayan Öğretmen, bir 8 Haziran günü öleceğini söyleyen yaşama ustası Albay, yosun tutmuş İki Kız Kardeş, vicdanı alınmış oğluna unutulmama mektupları yazan Bayan Gümüş, bir cüce, ıssız dağ yollarında bir tren istasyonuna gelin giden Bayan Kasımpatı, avuçlarını göğe açıp bilmediği bir dilde her şey için tanrıya başvuran Bay Sakallı, en sevdiği şey tokalaşmak olan Cabbar, kırk altı kedisini bırakıp gelen ve hep onları konuşan Bayan Minnoş, kızı Hicran’ı yaralı bir hayvan gibi sesler çıkararak çağıran Bayan Çığlık, ortalıkçı Menekşe, Doktor ve Doktor’un Bayanı… (h2o Kitap)
Pandemiden ders çıkarabilecek miyiz?
Edgar Morin’den Yolumuzu Değiştirelim- Koronavirüsün Öğrettikleri. Dünyaca ünlü Fransız sosyolog yazar karşı karşıya olduğumuz salgının gezegene yayılmış Batılı paradigmanın, yani 16. yüzyılda Avrupa’da doğmuş modernitenin daha genel ve derin krizinin bir semptomu olduğunu ileri sürüyor ve bu mega krizi nasıl fırsata çevirebileceğimiz üzerine kafa yoruyor. Koronavirüs sonrası da krizin kendisi kadar endişe verici. Umudun da yeni felaketlerin de taşıyıcısı olabilir. Yarının dünyasının dünün dünyası olmayacağı kesin kanaatini çoğu insan paylaşıyor. Peki, nasıl olacak? Sosyal hayatta, ekonomide, politikada ve sağlıktaki krizler toplumlarımızı darmaduman mı edecek? Tüm insanları bir kader ortaklığına mahkûm eden, herkesi gezegenin biyo-ekolojik yazgısına bağlayan bu pandemiden ders çıkarabilecek miyiz?” (İş Bankası Kültür Yayınları)
Beceriksiz bir yönetim ve çaresiz bir halk
Chinua Achebe’den Halk Adamı. Kültür Bakanı, eski öğretmen M. A. Nanga tam bir halk adamı olarak tanınmasına rağmen aynı zamanda sinsi bir fırsatçıdır da. Eski öğrencisi Odili, Nanga’yı ziyaret edince hayal kırıklığına uğrayıp siyasete atılır. Odili’nin idealizmi bir süre sonra arzularıyla çarpışacak, öğretmen ve öğrencinin rekabeti ülkelerini kaosa sürükleyecektir. Nijerya’nın ilk askeri darbe teşebbüsünden günler önce yayımlanan Halk Adamı, Chinua Achebe’den beceriksiz bir yönetim ve çaresiz bir halka dair ikaz niteliğinde bir roman. (İthaki Yayınları)
Hayatını öğrencilerine adamış edebiyat öğretmeni
Beşir Ayvazoğlu’ndan Her Kuyuda Bir Yusuf. Titiz, mükemmeliyetçi, müşkülpesent bir bestekâr ve ud virtüozu. Kendini bir medeniyeti kurtarmaya adamış, fakat şöhretten bucak bucak kaçan münzevi bir koleksiyoner. Hayatını öğrencilerine adamış bir edebiyat öğretmeni, yaşadığı müddetçe millî musikiyi savunmuş bir neyzen ve ismi Vakit gazetesiyle özdeşleşmiş bir muharrir. Türk Ocağı’nın kurucularından idealist bir tıp doktoru ve vejetaryen bir Türkçü. Kabiliyetleri çok sınırlı, fakat ihtirası sınırsız bir şair. Zayıf karakterli, fakat benzerinin dünyaya bir daha gelemeyeceği iddia edilen bir hânende. (Kapı Yayınları)
Günce değil bu. Anlatı da. Şiir, zaten…
Barış Özgür’den Adam Haklı Beyler. Bu ne? Günce değil bu. Anlatı da. Şiir, zaten… Burada okura hitap edilir ve yazı dediğinin bir türü olur. Yazdıkların bir türe ait değiller ama canlılar. İnsanın yakasına kan çanağı gözlerle yapışıyorlar. Barış sanki gözlerimin içine bakıyor. Ne istiyor bu herif? Kendi de bilmediğinden gülüveriyoruz karşılıklı. Barış gülmek istiyor. (Kaplumbaa Kitap)
Kentleşme ve kentlileşme sorunları
Doğan Hasol’dan Mimar Doğanlar Üç Doğan. Doğan Kuban, Doğan Tekeli, Doğan Hasol 2010 ve 2015 yıllarında Cumhuriyet gazetesi için bir araya gelip İstanbul ekseninde mimarlık ve kent politikaları üzerine söyleştiklerinde, bu buluşma geniş yankı uyandırmıştı. Mimarlık dünyasının bu üç önemli figürü beş yıl aradan sonra yine Ceren Çıplak Drillat’ın soruları eşliğinde söyleşilerini kaldıkları yerden sürdürüyorlar, mimarlık ve kentleşmeye dair pek çok güncel konuyu tartışmaya açıyorlar. Mimarlığın kültür ve teknolojiyle, inşaatın ekonomiyle ilişkisinden kentleşme ve kentlileşme sorunlarına uzanan geniş bir yelpazede görüşlerini dile getiriyorlar. (Kırmızı Kedi Yayınları)
Çalışan kişilerin yaratıcı yolculukları
Yaratıcılığın İzinde… Bu kitap, farklı disiplinlerde üreten ve çalışan kişilerin yaratıcı yolculuklarından ilham almanız için tasarlandı. Farklı yıllarda MediaCat’te yayınlanan bu röportajların burada olmasının sebebi ise, bu yaratıcı yolculukların zamansız sohbetler ortaya çıkarması. Yani bu kitabı yıllar sonra elinize aldığınızda da, bu yaratıcı etkiyle karşılaşmanız kaçınılmaz olacak. Kitapta hikâyelerine ortak olacağınız isimler şöyle: Ahmet Ümit, Arzu Kaprol, Ayhan Sicimoğlu, Benal Tanrısever Şimşek, Bozkurt İlham Gencer, Bülent Erkmen, Coşkun Aral, Defne Koz, Demet Akbağ, Dilan Bozyel, Edoardo Tresoldi, Erdil Yaşaroğlu, İskender Paydaş, Massimo Bottura, Mehmet Turgut, Mercan Dede, Mert Fırat, Oral Yazıcı, Ozan Açıktan, Stefan Sagmeister, Şemsa Denizsel, Uğurcan Ataoğlu, Zeynep Tosun ve Zülfü Livaneli. (Maltepe Üniversitesi Kitapları)
Türkiye’nin batısındaki en iyi 22 seyahat rotası
Melih Uslu’dan İğneada’dan Pamukkale’ye Arabayla Anadolu. İnsan, bir kum saati gibi zamanı hızla tüketir. Durdurulamayan zamanı yavaşlatmanın en iyi yolu ise hayatı yavaşlatmaktır. Bunun için düşünmek, doğayı ve şehirleri izlemek, insanlara onlara kulak vermek gerekir. Bu da en iyi yolda yapılır. Çünkü yol öğretir, zihin açar ve bize insanlığımızı hatırlatır. Serüven devam ediyor. Seyahat yazarı, Türkiye’nin batısındaki en iyi 22 rotayı edebî bir tatta anlamakla kalmıyor, yolda olmanın felsefesini yapıyor. Yazar, bize büyüleyici yol hikâyeleri anlatırken kimi zaman edebiyattan ilham alıyor kimi zaman da şair Birhan Keskin’e memleketi Kırklareli’ni soruyor. (Mona Kitap)
Yanıt bulunamamış sorulara yanıt
Steven Weinberg’tan İlk Üç Dakika. Kitabın yazıldığı yıllarda Büyük Patlama Kuramı ana hatlarıyla ortaya çıkmıştı. Bu öykünün özellikle ilk birkaç dakikası temel parçacıklar fiziğine dayanır; onun da Standart Modeli yazarın kuramsal katkılarıyla tamamlanmıştır. Kitapta evrenin tüm evrimine değinilirken, henüz yanıtı bulunamamış sorular da etraflıca ele alınmaktadır. Kitabın biri astrofizik-kozmoloji, diğeri ise kuramsal yüksek enerji-parçacık fiziği konularında yetkin iki çevirmeni, yazarın 1993 tarihli ikinci baskıda yaptığı güncellemelerin sonrasında elde edilen kimi deneysel sonuçları kısa dipnotlarla kitaba eklemişlerdir. (Sia Kitap)
Bor endüstrisinin gelişimini izlemek
GüranTatlıoğlu’ndan 29 Ekim 2048 Ankara Saat 9.30. Kitabın arka kapağında “Bu kitapta bir hikâye akıcılığı içinde 1850’lerde Türkiye’de ve dünyada başlayan bor endüstrisinin bütün gelişim evrelerini izlemek mümkündür. Bu nedenle kitap Türk İktisat Tarihi’ne dikkat çekici bir katkıda bulunmaktadır. Ayrıca 1850-1922 tarihleri arasında İstanbul Pera’daki Levanten ortamına da ışık tutmaktadır. Günümüz ve geleceğin dünyasında stratejik bir ürünün ne denli önem taşıdığı ve bunun korunmasının zorlukları anlatılırken, roman 2048’de kurulması hayal edilen üç boyutlu bir dünya yaratacak olan Türkiye liderliğinde Varşova-Ankara-Tokyo ittifakı ile son bulmaktadır” yazmaktadır. (Sonçağ Yayınları)
Psikanaliz divanının yarattığı en büyük kaygı
Talat Parman’dan Psikanalitik Denemeler. Türkiye’de psikanalizin kurumsallaşmasının ilk yıllarına tanıklık eden yazılarıyla tarihe kayıt düşmeye devam eden yazar, bu derlemede, bir psikanalist olarak hem uygulamada hem de kuramsal alanda özellikle ilgi duyduğu ergenlik, aile ve anne babalıkla ilgili konuları merkeze alıyor; mimariden, sinemadan ve güzel sanatlardan beslenen zengin örneklerle deneme türü ile psikanaliz arasında sağlam bir köprü kuruyor. Çoğu kişi için psikanaliz divanının yarattığı en büyük kaygı değişimle ilgilidir. (…) “Divanda dağıldı” diye özetlenebilecek kent efsanesinin etkisiyle daha beter olmaktan korkulur. Oysa psikanalitik sürecin bireye sunduğu en önemli öneri “yineleme zorlantısından” çıkabilme olanağıdır. (Yapı Kredi Yayınları)
Batıdan Doğuya yolculuk
Carlo M. Cipolla’dan Fatihler-Korsanlar–Tüccarlar. 16. yüzyılın ortasından itibaren Amerikan sömürgelerinden, özellikle Meksika ve Peru’dan gelen büyük bir gümüş dalgası önce İspanya’ya, sonra tüm Avrupa’ya akmaya başladı. Avrupalıların arzuladıkları Doğu mallarının karşılığında ödenen bu değerli maden, Batıdan Doğuya yolculuğunu aralıksız olarak sürdürdü. Türkiye’den İran’a, Hindistan’a, uzak Çin’e kadar devam eden bu ticaret sistemini işler kılan, kaba ve ağır bir gümüş sikkeydi. (Alfa Yayıncılık)
Hâlâ ilk günkü güncelliğini koruyor
Grigory Petrov’dan Beyaz Zambaklar Ülkesinde. Yazarın çeşitli aralıklarla çıktığı Finlandiya seyahatlerindeki notlardan oluşan kitap, 1800’lerin sonlarında Finlandiya halkının içinde bulunduğu durumu, cehaletten kurtulmak için başta Johan Vilhelm Snellman olmak üzere ülkedeki bir avuç Fin aydınının verdiği olağanüstü mücadeleyi anlatır. Yazarın1923 yılında kaleme aldığı eser Finlandiya’ya adanmış olmakla beraber, gelişmekte olan ülkelere rehber olacak nitelikte bir uygarlık mücadelesinin öyküsüdür aynı zamanda. Mustafa Kemal Atatürk’ün askerî okullarda okutulmasını istediği kitap, hâlâ ilk günkü güncelliğini koruyor. (Can Yayınları)
Son nefesini zindanda vermeyi tercih etti
Çağlar Çetok’ten Bir Gün Filozoflar Kral ya da Krallar Filozof Olursa İnsanlık O Zaman Mutluluğa Kavuşur. Filiz vermeyen birçok hayatın aksine koyu gölgeli yaprakları rüzgârlarla oynaşan ulu bir çınar gibi yaşadı Thomas More. Genç yaşta çok da istememesine rağmen hızlı bir tırmanışa geçti ancak şatafatın, ikiyüzlülüğün, heveslerin ışıkları altında yaşamaktansa son nefesini dürüstlüğün küf kokulu zindanlarında vermeyi tercih etti. Vicdan özgürlüğü uğruna celladına gülümseyecek kadar yaşamının doğruluğundan emindi. İdamla noktalanan 57 yıllık yaşamının ardında yakın dostu Erasmus’un ısrarı üzerine yazdığı bir kilometre taşı olan Ütopya’yı bıraktı. (Destek Yayınları)
İyi ile kötünün savaşına yeni bir çentik
Gökhan Bakar’dan Sahipsiz Şeyler. Kitapta olaylar, birbirlerinin tamamlayıcı ve yaralayıcı rolüyle ilerliyor. Kim ne kadar masum ve masumiyet kimi ne kadar ilgilendiriyor? Kötülüğün ve cezanın örselenmiş karakterler üzerinden tartışıldığı öykülerde yazar, katmanlarını karanlık dehlizlere, herkesin gözü önüne inşa ediyor. Film şeridinin koptuğu yerdeyse kurbanlığı ve failliği üzerinden çıkarıp atanın kimliği meçhul. Yargılar bu kurguda anlatılmayanların, boşlukta bırakılanların altını çizerken sıfatları sahiplendirmenin, husumeti bir çırpıda yorumlamanın derdinde. Suçluluğun yansıtma alanını şiddet basmakalıplarıyla bozan kitap, iyi ile kötünün savaşına yeni bir çentik. (Everest Yayınları)
Entelektüel olarak görülen kaliteli filmler
Aslı Daldal’dan Umut Distopya Siyaset–Toplumsaldan Bireysele Türk Sinemasından Parçalar. Her ne kadar bir ulusal sinema akımımız oluşmasa bile bir vakitler bir Türkiye Sineması oldu. Adına Yeşilçam denilen bu dönem ve onun içinden çıkan siyasi içerikli sinemamız sayesinde artık bir Türk filmimiz vardı. Ancak iyi niyetli çabalara rağmen bu noktadan hızla uzaklaşıldı. Sonra Bağımsız Sinemamız adı altında konulu filmlere kavuşurken bir niteliksel değişim yaşandı. Entelektüel olarak görülen bu kaliteli filmler ne de olsa festival onayı alıp gösterime giriyorlardı. Bu değişim ya da dönüşümün yönü ve içeriği aslında görünenden fazlaydı. Türk filmlerinden konulu filmlere geçilirken aslında sinemamız toplumsal olandan bireysel olana umarsız ve acımasız bir kayış yaşadı ve bu alkışlandı, kutsandı. (h2o Kitap)
Osmanlı tarihinin en ilginç ve özgün kaynağı
Edhem Eldem’den 5. Murad’ın Oğlu Selahaddin Efendi’nin Evrak ve Yazıları 1.Cilt. Şehzade Selahaddin Efendi (1861-1915), 1876 yılında üç ay ve üç gün saltanat sürmüş 33. Osmanlı padişahı V. Murad’ın tek oğludur. Babasının tahttan indirilmesinden sonra, henüz 15 yaşındayken ailenin diğer fertleri ve hane halkıyla birlikte gözetim altında yaşamak mecburiyetinde kalmıştır. V. Murad’ın 1904’teki ölümüne kadar süren 28 yıllık bu tecrit boyunca Selahaddin Efendi, zamanının önemli bir kısmını anı, düşünce ve duygularını kaleme almaya ayırmıştır. “Sada-yı Mahpus” (Hapisteki Ses) adı altında topladığı yazı ve kayıtlarına ilaveten birkaç yıllık günlüklerini kapsayan bu yazılar, son dönem Osmanlı tarihinin en ilginç ve özgün kaynaklarından birini oluşturmaktadır. Yazarın yeni harflere aktardığı, ayrıntılı açıklama ve yorumlarla yayına hazırladığı kitap metinlerin tıpkıbasımlarının yanı sıra, yazarın her cildi tarihsel ve toplumsal bağlamı içine yerleştiren giriş yazılarıyla birlikte okuyuculara sunulmaktadır. (İş Bankası Kültür Yayınları)
Saçları yastık gibi kabarttı, ördü, rengarenk boyadı
Serap Gürbulak Biçici’den Gökkuşağı Kasabasının Berberi. Pinus Ormanlarındaki Gökkuşağı Kasabası rengârenk gülleriyle ünlü, çok güzel bir yerdi. Kasaba halkı, her yıl düzenlenen Pinus Ormanlarının En Güzel Kasabası Yarışması için özenle hazırlanır, saçlarını yaptırmak için mutlaka Berber Maymun’un dükkânına giderlerdi. Hep aynı saçları yapmaktan sıkılan Berber Maymun, bir gün herkesin saçını kendi isteğine göre şekillendirmeye karar verdi. Gelen müşterilerinin saçlarını yastık gibi kabarttı, ördü, boncuklarla süsledi, rengârenk boyadı… Bu değişimden pek hoşlanmayan kasaba halkı Berber Maymun’a ilk başta çok kızsa da, yarışma günü karşılaştıkları sürpriz, düşüncelerini değiştirecekti. (İthaki Yayınları)
Performans sanatı
Hale Birgül Akçakmak’tan Budalaların Şerefine-Gürciyev ve Performans. Gürciyev, “93 Harbi” diye geçen Osmanlı-Rus Savaşı’nın etkisi altında, Kapadokyalı bir saz şairinin oğlu olarak, ailecek göç ettikleri Kars şehrinde büyüyüp yetişir. Tahminen 18 yaşındayken çıktığı yirmi yıllık muammalı bir yolculuğun ardından önce Moskova sonra Tiflis ve İstanbul derken sonunda Avrupa’nın yolunu tutup Paris’i kendine yurt edinir. Yazar, daha düne kadar Türkiye’de akademik camiada bile bir meczup olarak görülen ve dünyada da sıklıkla belli aidiyetler içerisine sıkıştırılan Gürciyev’in, öğretisinin beslendiği ezoterizmi yadsımayan ama onun ötesinde, dışa kapalı değil, aksine kategori dışı taraflarıyla tüm okumalara açık, karşılaştırılabilir bir yönünü ortaya koyuyor: Performans sanatı. (Kırmızı Kedi Yayınları)
Yeni ülkeler bulamayacaksın
Konstantinos Kavafis’ten Bütün Şiirleri. Yeni ülkeler bulamayacaksın, bulamayacaksın yeni denizler. Hep peşinde, izleyecek durmadan seni kent. Dolaşacaksın aynı sokaklarda. Ve aynı mahallede yaşlanacaksın ve burada, bu aynı evde ağaracak aklaşacak saçların. Hep aynı kente varacaksın. Bir başka kent bekleme sakın, ne bir gemi var, ne de bir yol sana. Nasıl heder ettiysen hayatını bu köşecikte, yıktın onu, işte yok ettin onu tüm yeryüzünde. Yazar, şiirlerini kitaplaştırmaktan kaçınmıştır. Yayımladıkları ve yayımlamadıklarıyla, bitmeyecek ya da bitirilemeyecek bir “yapıt” bırakmak istemiş gibidir. Yayımladığı şiirlerden 154’ünü kabul etmiştir. Ancak ölümünden sonra okurla buluşan 75 şiiri daha bulunmaktadır. Elinizdeki kitap tümünü içeriyor. (Sia Kitap)