Canım kardeşim rahmetli Fikret Topallı’nın;
-”Sonra sen bi düş görürsün / Bana malum olur” dizeleri çok sık gelir aklıma.
İyi yazar, iyi şair, iyi müzisyen, iyi kentsoylu, iyi Giresunlu…
İyi sanatçıydı Fikret.
Kim bilir o kafirin gızlarının hangisi için yazmıştı bu şiiri?
****
Yaşamı boyu hep birine sevdalıydı kardeşim.
Gerçi, hiçbirine tam kavuştu sayılmaz.
Olsa olsa ahabu gıza yazmıştır dediğim biri var, en çok O’nu sevmişti, ama bırakın bende kalsın, kimdi?
****
Ne enteresandır di mi? Neredeyse kundaktan beri can ciğer büyümüş 2 arkadaş, Giresun‘un, genç kuşaktan, ulusal anlamda iyi-kötü bi yer edinebilmiş yegane 2 edebiyatçısı, asla birbirimizin yazdıklarını konuşmadık??? Artımızı eksimizi hiç eleştirmedik??
Ula ne güzel yazmışsın, yahu ne şahane olmuş falan?? Hiç demedik.
Bu kadar çabuk öleceğimizi bilsek konuşur muyduk?? Ne bileyim? Belki de evet?
(Ama bi yandan da, ne gerek olacaktı ki? Ne yazmışsak beraber yazdık aslında kardeşimle.
Kilometrelerce ayrılıklar içeren gecelerde.
Birbirimizden habersizce)
****
Aklımın-sırrımın ermediği en önemli husus şudur edebiyatçılıkta;
Mesaj vermek?????
Manyak mıyız oğlum biz? Ne mesajı ya?
****
Şöyle dökeyim meramımı;
Yaşar Kemal İnce Memed’i yazarken; ”Dur arkadaş, ben ağalık sorununu işliyim” mi demiştir?
Demesin zaten. Bıraksın, okur olarak ben göreyim Ağa’nın zulmunu da, marabalarına fistan almışlığını da.
Yılmaz Güney Umut filmini çekerken; ”Dur gardeşim, ben Kürt sorununa dair mesajlar vereyim” mi demiştir?
Demesin zaten. Bıraksın, izleyen olarak ben göreyim çekilen eziyeti de, paylaşılan sıcak somun ekmeğinin dumanını da.
Tarık Akan Maden filminde başrol oynarken; ”Durun la, madencinin dertlerinden bi kesit sunayım” mı demiştir?
Demesin zaten. Bıraksın, beyazperdeden ben tadayım, yer altındaki çileyi de, gün ışığına çıkmadaki sevinci de.
****
(Arkadaş, gel de konuşma şimdi.. Biz zaten Hababam Sınıfındaki Ferit olarak bağrımıza basmışız.. Sen en ”gerçek” O’sun.. Gerisi sahte.. Gerisi rol.. Gerisi toplumcu sanat palavrası..
Ferit’sin sen.. Yeter.. Yedi sülalene bu onur yeter.. Başka bişi üretmesinler senden.. Zaten bu anlamda sen de demişsin güzel şeyler.. Kasmasınlar bizi)
****
(Yani ben şimdi.. Giresun pazar günlerinin gıymalı yaptırma ritüelinin romanını yazsam.. Ki, parça parça, genel toplamda yazdım sayılır..
-”Vay bee, daha ilkokuldaki bi çocuğun pazar sabahı uykudan kalkıp, fırın kuyruklarında çektiği çileyi, acaba pideler karışır mı diye yaşadığı heyecanı, eve dönüşte yolda yanan ellerini, anasının pide yanına yaptığı turşu diblesinin lezzetini, apartman girişinde karşılaştığı Kapıcı Hasan Efendi’nin dramını yazmış.. Çok büyük sanatçı, çok büyük yazar bu Gürsel” mi diyecekler bana??
Ne mesajı verecem arkadaş? Neyin toplumcu yazarı olacam?
Babam para verdi.. Evin en küçüğü olarak fırına gittim.. Gıymalı yaptırdım.. Eve döndüm.. Kapıda Hasan Efendi bana şakalar yaptı.. Çocuk aklımla gülüştük.. Sonra ailecek bi güzel yedik pideleri.. Hepi topu budur..
Yemişim toplumcu mesajını yahu)
****
-”Sonra sen bi düş görürsün / Bana malum olur”.
****
Bu kompleksli takıntılar, sanatımızı yapayca kasmalar, asla ”sol” olmayan sahtekar-cahil-vasıfsız Türk solunun işleridir, inanın kardeşlerim.
Şöyle futboldan örnek vereyim de bi düşününüz:
a) Top avuta çıktı sanılır. Ama namuslu bi savunma oyuncusu hakemi uyarıp; ”Hocam benden çıktı, avut diğil, korner verin” der. Bunun adı şereftir.
b) Top avuta çıktı sanılır. Gerçekten de avuta çıkmıştır.. Ama savunma oyuncusu ucuz kahramanlık taslar; ”Hocam benden çıktı, korner verin” der. Amacı öne çıkmak, reklam olmak, göze girmek, bi biçimde ”yırtmak”tır. Bunun adı şerefsizliktir.
Atatürk’ü beğenmeyen ”yapay” Türk solu budur kısaca.
Ve o sahte kornerden gelen top, Türkiye Cumhuriyeti’nin ağlarına büyük bi gol olarak girmiştir yazık ki.
Bugün bütün milletçe uğraştığımız dert budur.
(Adına yetmez ama evetçiler deyin, akil adamlar deyin, hdp zihniyeti deyin, ne derseniz deyin.. Avuta çıkmış topa korner dedi bunlar bile bile..
Karanlıklara omuz verdiler)
****
Bizim yaşam tarzımız başka.
Oturup kalkmamız başka, yolda yürümemiz başka.
Uyku saatimiz başkadır.
Sabahın dördü şu an. Kitap-gazete okumalarımı yeni bitirdim. Haftalık sorumluluğum, daha doğrusu ”en büyük zevkim, adanmışlığım” var, Yeşilgiresun’a yazı yazma görevim var. Buna çabalamaktayım.
Topluma mesaj verecekseniz bunlarla vermelisiniz kardeşlerim.
İnsanlar bilmeli, bu çocuk bu yazıyı bitirmeden uyumaz.
Edebiyatçılığın namusu vardır.
****
Yani, durup dururken kendi kendini bişey ilan etmekle olmaz bu işler.
Manisa’nın Tarzanı,
Erzurum’un Teyo Emmi’si,
Sivas’ın Kangal’ı falan olmak öyle kolay diğildir.
Kimse kendine ”ünvan” uydurmasın.
****
-”Sonra sen bi düş görürsün / Bana malum olur”.
Bizim bi ünvanımız varsa, sadece budur.