gecenin bi vakti, şimdi nedenini boşverin, devlet hastanesine gitmek zorunda kaldım dün..
yok hükmünde kabul ettiğim, asla ”gerçek giresun” olmayan muhitlere yapılan, tıpkı yeni stadyum gibi yani, sevimsiz-gılıksız, ruhsuz-anlamsız binalardan birine..
”Allah yokluğunu göstermesin ama düşürmesin de” diye dua edilir, bilirsiniz hepiniz..
işte düşürdü yaradan’ım, gittim..
****
giderken, dolmuşta, eski otobüs yolculuklarımı anımsadım.. uykunun en tatlı yerinde göze ışık gelmesiyle uyanılan, geçer iken şöyle bi anca görülebilen, onuncu sınıf anadolu kasabalarını, ne bileyim merzifon’u-havza’yı, hatta çorum’u-kırıkkale’yi falan anımsayıverin siz de..
aynen öyle bi yerlerden geçip geçip durduk hep.. ben neredeyim yahu duygusu kapladı içimi..
çok üzüldüm çok, doğduğum şehrimin vefatına..
****
size bişey diyim, ben şehrimin güzelliğini sonradan-sonradan anladım.. takdir edersiniz ki insan, içinde yaşarken algılayamıyo cennette olduğunu..
ülker sayesinde, Beşiktaş’ımız sayesinde, gima sayesinde, yurdun dört bi yanını gördüm sayılır, neredeyse..
denize nazır stadyumumuz başka hiçbi şehirde yoktu.. hiçbi otogar, bizim şehir meydanındaki daracık yerlere konuşlanmış fındıkkale-ulusoy yazıhaneleri kadar itibarlı diğildi.. bizim doğumevi, bizim eski devlet hastanesi, bizim ambulanslar, bizim itfaiye araçlarımız, bizim şevrole taksilerimiz, bizim pastanelerimiz, bizim yazlık sinemalarımız, (…) tanımlaması güç, masal gibiydi..
denizimiz, yağmurumuz, yaylalarımız, mesire yerlerimiz, doğamız, gıdalarımız, balıklarımız, zeytinlik semtimiz, kumyalımız, limanımız.. oralara hiç girmiyim.. daha benzerleri yaratılmadı yedi cihanda..
iki gram herifsen, otur bunların destanını yaz kardeşim..
yazabildiğimce yazdım da zaten.. (lütfen taklitlerimden sakınınız)
****
sarhoşlarımız bi başkaydı..
teknik direktörlerimiz bi başka..
banka müdürlerimiz bi başkaydı..
doktorlarımız bi başka..
kuaförlerimiz bi başkaydı..
kadın terzilerimiz bi başka..
film seti gibiydi giresun..
****
ulan ağzımı bozdurmasın kimse, şehrimin mizah kültürü bile her yerden farklıydı..
bunu da, gerek üniversite ortamında ve tiyatrocu arkadaşlarımın arasında, gerekse şamatanın Allah’ının yapıldığı Beşiktaş çArşısında, yani istanbul’un göbeğinde keşfettim..
seviye farkı, kalite farkı var idi..
giresun mizah kültürü alayına bin basıyordu..
****
belki çok pahalı, çok paralar yatırılmış..
belki son derece modern aygıtlarla donatılmış..
bi hastaneydi girdiğim..
ama orası gerçek giresun diğildi..
****
daha evvel hiç görmediğim yollardan, daha evvel hiç bilmediğim muhitlerden geçtik.. tamam, ne diyebilirim, evler-apartmanlar yapılmış, büssürü esnaf işyeri açmış ekmek peşinde, banka otomatlarına-cafelerine, parklarına kadar herbi şeyi tamam edilmiş..
ama orası gerçek giresun diğildi..
****
çok üzüldüm çok..
Allah’ım gelmişken noolur canımı al, bunları görmek istemiyorum diye çok dua ettim çok..
****
şehr-i canan korunsaydı..
şehrimin merkezine yapacağınız çirkinlikleri buralara yapsaydınız.. adını da new giresun koysaydınız.. gidip orada yaşasaydınız.. oranın valisi, oranın milletvekili, oranın belediye başkanı olsaydınız keşke..
bizi bizimle bıraksaydınız.. bizi rahat bıraksaydınız..
benim giresun’umdan ne istediniz?
dünyanın en güzel şehrini nasıl yok ettiniz?
****
o türkü ne haklıdır..
****
o baca zeytinlik semti’ndeki bi konağa ait olsa..
tütsem tütsem..
şu mikindirik şehirden uçsam gitsem..