“Seçim Dansı” Üzerine Söyleşi

“Seçim Dansı” Üzerine Söyleşi

Tiyatro Dan’ın İlk Oyunu

Seni kim destekleyecek?
Rakiplerin kimler?
Kime güvenebilirsin? Kime güvenmemelisin?
Kim gerçekten insanlığı kurtarmak istiyor? Kim blöf yapıyor?
Fikirler mi yoksa taktikler mi daha güçlü? Kim kimi kontrol ediyor?
Peki, seyirci bu dansa hazır mı? 

Tiyatro Dan’ın yeni oyunu Seçim Dansı bizleri politikanın çıkar, yalan, hile kokan iç dünyasına birebir tanık olmaya davet ediyor. Hepimizin yakından bildiği bir gösteri bu… Başa geçmek, başta kalmak için verilen mücadeleler, söylenilen yalanlar, edilen vaatler o kadar tanıdık ki, bir an bile yabancılık çekmiyorsunuz. Senelerdir devam ediyor bu rekabet ortamı. Görüntüler, isimler, yaşlar değişiyor sadece. Hep aynı dansa tanıklık ediyoruz.

Tiyatro Dan’ın kurucularından Onur Rüştü Atilla ve Doğan Akdoğan, oyunun yönetmeni Mert Öner, oyunculardan Berkay Tulumbacı ve Dilşah Demir ile eğlenceli ve bir o kadar da cesur bir söyleşi gerçekleştirdik.

Ayçe Özyiğit: Tiyatro Dan yeni kuruldu. Berkay ve Onur, size Güldür Güldür programından aşinayız. Fakat yanılmıyorsam Tiyatro Dan, Güldür Güldür’den farklı bir formatta ilerliyor. Tiyatro Dan günümüz tiyatro toplulukları arasında sizce nerede yer alıyor?

Onur Rüştü Atilla : Tiyatro Dan’ı 2022 yazında Fatih (Aydın), Doğan (Akdoğan) ve ben beraber kurduk. Tabii ki ilk olarak uzun soluklu olmayı planlıyoruz- istiyoruz. Pek çok yönetmen, yerli yabancı pek çok yazarla, pek çok oyuncuyla çalışmak; pek çok oyunu sahneye taşımak istiyoruz. Farklı disiplinleri tatmak istiyoruz. İlk oyun olarak Almanyalı yazar Sebastian Seidel’ın Seçim Savaşı adlı oyununu seçip “Seçim Dansı” adıyla sahnelemeye başladık. Umarım uzun soluklu bir oyun olur ve de Türkiye’nin birçok noktasında seyirciyle buluşur.

Doğan Akdoğan: Güldür Güldür’le başladığınız için o taraftan cevap vereyim. Evet, ağırlıklı olarak komedi işleri yapan oyunculardan oluşan bir ekibiz ama amacımız sadece komedi oyunları oynayan bir tiyatro olmak değil. Aslında bir repertuar tiyatrosu olma yolunda ilerlemek istiyoruz. Bu repertuarda da her türlü oyunu oynamak istiyoruz. Onur’un söylediği gibi, uzun soluklu olmak istiyoruz. Biliyorsunuz bu devirde, bu zamanlarda tiyatro kurmak gerçekten zor. Hedefimiz her türlü oyunun oynandığı, farklı farklı oyuncularla, farklı farklı yönetmenlerle çalışan bir repertuar tiyatrosu olma yönünde. Sadece İstanbul’da da değil, Türkiye’de gidebildiğimiz her bölgede oynamak istiyoruz. Tabii ki en büyük hayalimiz ileride yerleşik mekânı olan bir tiyatro olmak.

Ayçe Özyiğit: Afişte Onur ve Berkay’ı gören seyircide ister istemez bol kahkahalı bir oyun beklentisi oluşuyor. Seçim Dansı bir kara komedi oyunu. Seyircinin oyuna gelirken beklentisi ne yönde olmalı?

Onur Rüştü Atilla : Biz, salt komedi yapmak yerine sözü, mesajı ve duruşu olan bir oyunla perdelerimizi açmak istedik. Oyun, politikayla ilgili olduğu için bir taraftan ülkemizin gündemini de yakalıyor. Siyasetin iç yüzünü komedi öğeleriyle anlatabileceğimiz ve gerek kadro gerek de bütçemize uygun bir oyun olması nedeniyle bu oyunda karar kaldık. Bir yandan bütçemizi de gözetmek durumundaydık. Dilşat ve Doğan’la çok fazla oyun okuduk ve oy birliğiyle Seçim Dansı oyununda karar kıldık. Mert Öner’i de yönetmenimiz olması için davet ettik ve o da sağolsun oyunumuzu çok güzel yönetti.

Dilşah Demir : Onur’un dediği gibi, gerçekten de üçümüz çok fazla oyun okuduk ama şunu da söylemek istiyorum; ben oyumu Seçim Dansı oyunundan yana kullanmamıştım. 

Foto: Sumru Gökçe Uçak

Onur Rüştü Atilla : Ama masadan kalkmadı mesela Dilşah. (Gülüşmeler)

Dilşah Demir : Aynen öyle… Metnin bir yerde bizi tıkayacağını düşündüm. Mert Hoca ile daha önce hiç çalışmamıştım. Onur ve Doğan bana Mert Hoca’nın bir tarzının olduğunu söylediler. Gerçekten de Mert Hoca sayesinde çok daha dinamik, sıkıştırılmış ve metinde söylenen sözleri kendi kelimelerimizle çok daha altını çizen bir hale getirdik. O yüzden oynarken de çok keyif aldık.

Ayçe Özyiğit : Metne pek sadık kalmamışsınız sanıyorum. 

Mert Öner : Ben açıkçası metinlere kutsal metin muamelesi yapılmaması, metinlerin bir izlek taşıması gerektiğine inanıyorum. Tiyatronun asıl büyüsü de orada gibi geliyor bana. İlk başta yazarın kurduğu bir dünya var. Sonrasında da seyirci ile buluşan sürece kadar yönetmenin kurduğu bir dünya ve bir hayal oluşuyor. Evet, metne çok müdahalemiz oldu ama bunu metni günümüze uyarlamak olarak düşünmeyin. Çünkü metin zaten yeni bir metin, 2020’de pandeminin içinde yazılmış. Müdahalem daha çok yer değiştirmek, bazı bölümleri biraz kısaltmak üzerine oldu. Çok tekrarlardan oluşan bir metindi. Bazı sahneleri iç içe geçirdim, oyunun başlangıç ve finalini biraz değiştirdim. Çünkü oyunun söylemek istediği sözü, seyirciye ulaştırmak istediği mesajı bu haliyle değil de biraz daha tekstin üzerinde oynayarak aktarmanın daha kolay olacağını düşündüğüm için uzun bir masa başı ve dramaturgi çalışması yaptım. 

Ayçe Özyiğit : Metni seyirci açısından biraz daha anlaşılır kılmak yönünde bir müdahaleden söz edebiliriz o halde.

Mert Öner : Metin politikayla ilgili olduğu için doğal olarak o politik jargon ve didaktik yapıdan çok kurtulamıyor ama ben tiyatro sahnesinde kocaman kocaman lafların söylendiği didaktik yapılardan yana değilim. Tiyatronun işinin soruyu yanıtlamak olduğunu düşünmüyorum. Tiyatronun işinin sadece soru sormak olduğunu düşünüyorum. Yanıtı seyirciye bırakmak gibi… Özellikle bunun altını çizmek istiyorum. Yeni nesil tiyatro diye bir şeyden bahsediyorsak yeni nesil seyirciden de bahsetmemiz lazım. O da edilgen, oturduğu koltuktan dördüncü duvardaki hikâyeye tanıklık edip çıkan seyirci değil aradığım. Kastettiğim, sahneden ona fırlatılan soruların hepsinin yüküyle salondan çıkıp o sorulara yanıt aramaya çalışan seyirci. Çünkü tiyatro dünyayı ancak bu şekilde değiştirip iyi hale getirebilir. Sürekli söylediğimiz, tiyatro okullarından beri bize öğretilen; “tiyatro dünyayı iyileştirir” cümlesinin yolu ancak buradan geçer. Sahneden soru sorarsın, seyirci o soruların istediğini alır ve kendi yolculuğunda yanıtlarını arar. Var olan metni daha dinamik -soruları daha ortaya fırlatan- ve seyirciyi daha etkin kılabilecek bir metin haline getiriyoruz. Seyircilerin oyundan sonra da genel anlamda politika, demokrasi ve siyasetin iç dünyasına dair belki bildiğimiz belki bu ara ülkemizde çokça konuştuğumuz durumlarla ilgili başka bir yerden, sanatın gücüyle başka bir okuma yapmalarını sağlamayı istiyorum. Siyasetin olmazsa olmazlarından biri tekrar kelimesidir. Tarihi hepimiz biliyoruz. Dünyanın bütün siyasi tarihine baktığımızda günün sonunda her şey birbirini tekrar ediyor gibi görünüyor. O yüzden rejinin temelinde de aslında “tekrar” var. Hem hareket planında hem de sözel planda. Böylece reji mantığını da özetleyebilirim aslında.

Foto: Sumru Gökçe Uçak

Ayçe Özyiğit : Günümüzü düşündüğümüz zaman, seyircilerin doğru soruları sorabilmek konusunda da baskı altında olduğunu düşünüyorum. 

Mert Öner : Ben tiyatronun özellikle son yıllarda politik konjonktürünün en büyük problemlerinden birinin sansürden ziyade “otosansür” olduğuna inanıyorum. Biz tiyatro üreticileri olarak ülkemizdeki bu sıkıştırılmışlığın içinde fark ederek ya da fark etmeyerek bazı otosansür kalıplarının içine çok sıkışıyoruz. Bence tiyatronun büyüsü de orada. Bana göre tiyatro çok korunaklı bir alan. İçine girdikten sonra bence dış dünyanın yarattığı o korku ve baskıları dışarıda bırakıyoruz. Tiyatro bizlere, aynı anda nefes aldığımız, aynı anda kalbimizin attığı, aynı anda heyecanlandığımız aynı anda daha protest hale gelebildiğimiz bir alan tanıyor. Evet, gündelik hayatta hepimiz bir sansür şemsiyesi altında yaşıyoruz buna hiç şüphe yok, ama tiyatronun bu şemsiyenin dışında kalan özgür, özerk ve korunaklı bir saha olduğuna inanıyorum ya da inanmak istiyorum.

Onur Rüştü Atilla : Öte yandan eğer seyirciye muhalif bir oyun sunuyorsan veya otosansüre ihtiyaç duymuyor ya da baskıdan korkmuyorsan tiyatro olarak ya çok cesursundur ya da şartların biraz daha rahattır diyebilirim. Çünkü günümüzde birçok tiyatro, tiyatro sahibi ya da tiyatro emekçisi bu baskılardan dolayı oynayacak sahne bulamama, bir belediye ile anlaşamama, işini götürememe ve mimlenme korkusuyla hareket ediyor. O yüzden suya sabuna dokunan oyunlar tercih edilemeyebiliyor. Ama eğer ki sen seyirciye bu tarz bir oyun sunabiliyorsan onun alıcısının olduğunu da bilmelisin. Bunu biz Anadolu’yu gezerken de görüyoruz. Şimdiye kadar da seyircilerimizden, “siz taraf tutuyorsunuz ya da siz bu tarafı eleştiriyorsunuz” türünde bir olumsuzluk işitmedik. Çünkü biz sağ-sol ya da ülkemizdeki iktidar-muhalefet partilerini eleştiriyor değiliz. Biz oyunumuzda “politika olgusunun” eleştirisini yapıyoruz. Politikanın ikiyüzlülüğünü, içeride dönen bütün rantları, kirli oyunları, şahsi hesapları göstermek istiyoruz. O yüzden de bir eleştiri almadık. Ve böyle şeyler yapmaya da devam edeceğiz, çünkü bence buna ihtiyaç var.

Doğan Akdoğan : Oyunun şöyle ilginç bir tarafı da var. Biz bu oyunu Türkiye’de oynuyoruz fakat yazarımız Almanya’dan. Demek ki bu iş Almanya’da da böyle yürüyor diye düşünüyoruz. Oyun başlamadan önce, seyirci tiyatroya girerken bantta şarkılar çalıyoruz. Onlar aslında daha önce birçok ülkede kullanılmış siyasi partilerin seçim şarkıları. Hepsinin Türkçe çevirilerine baktığımız zaman Türkiye’deki şarkılarla çok benzer şarkılar olduğunu görüyoruz. Demek ki olaylar Brezilya’da da, Almanya’da da, Amerika’da da benzer şekilde. Sanırım Gana’dan da bir şarkı var. Demek ki orada da öyle bu iş… Mert Hocamızın ya da Onur’un başka bir röportajda söylediği bir söz vardı: “Hangi siyasi görüşten olursanız olun hangi partiye kendinizi ait hissediyorsanız hissedin ama o partinin fanatiği olmayın, sorgulayın. Düşünün, hesap sorun, irdeleyin. Destekleyin ama fanatiği olmayın.”  Biz de bu cümlelerin biraz altını çizmeye çalışıyoruz.

Foto: Sumru Gökçe Uçak

Onur Rüştü Atilla: Ben söylemiştim. (Gülüşmeler) 

Mert Öner : Bizim oyunumuz elbette politika ve siyaset sanatı ve onun iç yüzünü göstermekle ilgili ama benim düşünceme göre tiyatro sahnesine çıkan bütün hikâyeler politiktir. Sanatın politikadan ayrılması mümkün değildir. Çünkü sanat tamamen toplumun nabzını tutan yaşadığı günün üzerine bir şey söyleme gereği hisseden, o yüzden ortaya çıkan bir olgudur. Bizim oyunumuz politikayı ve politikanın iç dünyasını eksenine alan bir oyun olduğu için buna çok yakın ama bir anne-kız, bir baba-oğul ya da bir aile ilişkisi anlattığınız zaman, o hikâye de politiktir. Aslında sanatın tamamı politiktir ve ondan kaçmamız da pek mümkün değil.

Ayçe Özyiğit : Bunu oyunda da çok net görüyoruz, iktidar ya da güç kavramı işin içine girince insani duygular geri plana atılıyor. Katılıyor musunuz?

Doğan Akdoğan : İktidarı güç olarak düşünürsek, evet katılıyorum. Yüzde 0,2’lik oy alan bir partinin lideri bile olsanız, o 0,2’lik güç elinizde olunca o gücün bir zehirlenmesine giriyorsunuz galiba.

Mert Öner : Gücü politika üzerinden okumaya gerek yok. Biz kültürel yolculuğuna anaerkil olarak başlamış, sonra işin içine bir sürü dogmanın bir sürü etkinin girmesiyle birlikte ataerkil sisteme dönmüş bireyleriz. Erk kavramını illa politikayla özdeşleştirmeyelim. Biz ne yazık ki hala ataerkillik üzerinden sistemini sürdüren bir toplumuz. Yıllardır da bu ataerkilliğin toplumun her yerine yapışmasından ve bizi aşağı çekmesinden kurtulmaya çalışıyoruz. Politikada da durum böyle ilerliyor. Erkek neden gücünü korumaya çalışır? Kendini korunaksız hissettiği için… Ben hep bunu söylerim. Özgüvensiz ve donanımsız olmak; erke olabildiğince sahip çıkmayı ve şiddetli olmayı getirir. İlla politik taraftan bakmaya gerek yok aslında.

Foto: Sumru Gökçe Uçak

Ayçe Özyiğit: Philip Zimbardo, (Stanford Hapishane Deneyini gerçekleştiren profesör), bir röportajında “Dünyadaki kötülüklerin çoğunun kaynağı kötücül saikler değil, birilerinden duyduğumuz ‘programa uy’ ya da ‘takıma katıl’ gibi sözlerdir” diyor. Oyunda doktorun eşi, tarafını değiştirdiğinde kişiliğini de değiştiriyor. Kişilerin normalde olmadığı biri gibi davranışlarda bulunması, içinde bulunduğu sosyal ortamın kurduğu baskıdan mı kaynaklanıyor? Sözünü ettiğimiz o güç aynı zamanda bencilliği de beraberinde mi getiriyor?

Onur Rüştü Atilla: Bence Doğan’ın dediği gibi, kişinin iktidara kavuştuktan sonra o bencilliği ve hırsı artıyor. Belki siyasete atılmasa, bir şekilde onu baskılayabilir. Fakat siyaset sahnesine çıkınca zamanla o zehirlenmeyi yaşıyorlar.

Berkay Tulumbacı: İktidarın, hırsa dönüşmesi beraberinde bencillik ve birçok kötü duyguyu da getiriyor diye düşünüyorum.

Onur Rüştü Atilla: Öte yandan iktidara gelen kişi de bir hırsla geliyor zaten.

Dilşah Demir: Ben öyle düşünmüyorum. Bence iktidarda olmak için zaten bencil olmak gerekir. Yani iktidara geldikten sonra bencil olmuyorsun. Bencilsen iktidara gelebilme şansın daha yüksek oluyor.

Berkay Tulumbacı: Tabii eğer doğru algı yönetimi yapıyorsan…

Ayçe Özyiğit: Erkek egemen bir toplumda kadınların geri planda bırakıldığı bir gerçek. Bu siyaset sahnesine de sirayet etmiş vaziyette. Nitekim oyunda da her siyasetçinin arkasında bir kadın görüyoruz. Kadınlara genelde yan roller biçiliyor. Kadınlar da bir süre sonra kendilerine biçilen bu rolü kanıksayıp arka planda hareket etmeyi tercih ediyor olabilir mi?

Dilşah Demir: Bence geri planda olmayı tercih etmiyorlar. Mert Hoca’nın da dediği gibi, ataerkil bir toplumdan geldiğimiz için bu geri planda bırakılma durumu, ne yazık ki toplumun her köşesine sirayet etmiş. Günümüzde bile ne kadar az kadın siyasetçi olduğunu görüyoruz. Zaten kadınlar siyaset yapabilse yaparlar. Yani bence kadınlar; “Ben çok iyiyim ama arka planda olup sinsi bir şekilde yöneteyim”, demiyorlar. Ön plana geçemiyorlar çünkü.

Mert Öner : Oyunun enteresan olan tarafı üç politikacının da eşinin tek bir oyuncu tarafından oynanıyor olması. Bu rejisör olarak benim kendi tercihim değil, tamamıyla yazarın tercihi. Bana göre, üç adamın da eşinin tek bir kadın tarafından oynanıyor olması ve kadının arka plandaymış gibi görünüyor olması; toplumun her yerinde kadının hala arka planda kalması gereken ikincil kişi olarak görüldüğü üzerine bir eleştiri. Yazarın, arka planda durmaya mecbur bırakılan ve fırsat bulduğunda gözünü karartarak kendini idealleri için ortaya atmaktan kaçınmayan bir kadın koymasının nedeninin de yine erk ve iktidar meselesi olduğunu düşünüyorum. İktidar ve güç için yapılan savaşların, çirkinliklerin, bencilliklerin hiçbiri kadın ya da erkek, bir cinsiyete ait değildir. Bu, insanın doğası ile ilgili bir şey. Bana göre, oyun 2 yönlü bir eleştiri sunuyor. Bir taraftan kadının, 21. yüzyılda bile hala her toplumda 2. Sınıf vatandaş muamelesi görüyor olmasını eleştiriyor. Diğer taraftan da, politik çıkarları için her türlü hileyi yapabilecek kapasitede olmasının kişinin cinsiyetiyle ilgisi olmadığını, bunun nedeninin sadece insana ait o idden kaynaklı olduğunu savunuyor.

Ayçe Özyiğit : Oyunda her iki politikacının da doktorun ideallerini anladığını söyleyebilir miyiz? 

Onur Rüştü Atilla: Anlamazlar mı? Bence ikisi de kurtlar. Hem sekreter hem de başkan siyaset sahnesinde çok eskiler. Anlıyorlar. Gelmekte olanın da farkındalar. Onu rakip olarak da görüyorlar ama bana göre onun bir an kapılıp da aday olabileceğini düşünmüyorlar. Zaten durumun kokteyl sahnesinde farkına varıyorlar ve acil bir manevra yapıp önlem alıyorlar. İkisi de aslında doktorun nasıl bir cevher olduğunun, nasıl bir gelecek vaat ettiğinin farkındalar.

Berkay Tulumbacı: Bence ikisi de başından beri, doktorun idealist düşüncelerini ve toplumsal fikirlerini umursamıyorlar. Umursadıkları şey, doktorun toplamış olduğu o kalabalık kitle. Her ikisi de popüler olan neyse onu nasıl yanımıza çekeriz düşüncesinin ve ben şu an mevcut olan iktidarımı nasıl muhafaza ederimin peşindeler.  Aslında içerikle pek ilgilenmiyorlar. İlgilenmedikleri için de bir an oyuna gelir gibi oluyorlar. Ama kurt oldukları için hemen durumu kurtarıyorlar.

Mert Öner: Bunu doktorun karısının “Vitrin istiyorlar içerik değil” repliği çok güzel açıklıyor aslında. Berkay’ın söylediğinin örneği olarak yaşadığımız dünyada ve kendi ülkemizdeki politik vizyona bakarsak içerikle ilgilenmek yerine biz hala bizi alıp götürecek, karizmatik, elini masaya vurduğu zaman titrediğimiz bir lider arayışı içindeyiz. Yaşadığımız çağda hala bunun arayışı içinde olmanın, bir kahraman aramanın kendi kaderini ve kendi acizliğini kabul etmek olduğunu düşünenlerden biriyim ben. O yüzden de doktorun dünyayı değiştirmek için yola çıktığı o şahane fikirlerinin, hem başkan hem de sekreter tarafından çok da önemsemediğini, ikisinin de sadece kitleleri peşinde sürüklemek adına bu fikirlerle ilgileniyormuş gibi göründüğünü söyleyebilirim. Popülarite yaşadığımız çağın en büyük sorunlarından biri değil mi? Popülizm her yerimizi kasıp kavurmuş durumda. İçeriğinin ne olduğuna bakmadan vitrinin rengiyle, albenisiyle gözlerimiz kamaşıyor. Oyunun o düzlemde de bir eleştirisi var aslında.

Foto: Sumru Gökçe Uçak

Onur Rüştü Atilla: Zaten politikacıların ne söylediği hiçbir zaman önemli olmadı ki. Herhangi bir politikacıyı aklınıza getirin şu anda. Bir yıl önce, birkaç ay önce, birkaç hafta önce söylediği ile şu an söylediği arasında dağlar kadar fark olabiliyor. Bir önceki söylediğinin tam tersini söyleyebiliyor. Bu millet balık hafızalı mı? Değil aslında ama o karizmaya, o auraya kapılıyorlar. Sözünü ettiğim o biat kültürü bu işte. Birilerinin fanatiği olmak, bir lidere kapılmak, ona aşkla bağlanmak ne kadar yanlış. Bunu söylemeye çalışıyoruz seyircimize ve tüm seçmenlere. Kapılmayın bu kadar. Sorgulayın ve dinleyin. Ne diyor, daha önce ne demişti bir bakın. Sadece bunu söylemek istiyoruz ve bunu kendi işimizle, tiyatroyla yapıyoruz. Yoksa tweet de atardık. Ben her gün yazardım “Kapılmayın” diye. (Gülüşmeler) Bu daha etkili.

Ayçe Özyiğit: Doktor, gerçekte olması gereken fikirleri savunuyor. Fakat biz normal olmayana o kadar alıştırılmışız ki, normal olan, düzgün olan bir şey bize abartı gibi geliyor. Sanıyorum oyunda doktor fikirlerini söylerken pek çok seyirci “yok artık o kadar da olmaz” diye içinden geçirmiştir. Biz artık normali benimseyemiyoruz. Bu yüzden doktorun fikirleri bize ütopik geliyor. 

Onur Rüştü Atilla: Geldiğimiz noktada, Türkiye de bir hayal değil mi sizce? Bundan 25 sene öncesini düşündüğümüzde böyle bir Türkiye hayal ediyor muyduk? Hayaldi gerçek oldu bence (Gülüşmeler). Aslında doktor da dediklerini yapabilir. Çünkü yapıldı, gördük.

Mert Öner: Söyledikleriniz aslında ne kadar enteresan. Doktorun savunduğu fikirler çok tumturaklı, ağır laflar gibi tınlasa da, kulağa öyle gelse de, aslında özünde çok yalın bir şey söylüyor. Herkes eşit ve güvenli barınma, eşit eğitim ve sağlık hizmetine kavuşur ve eşit bir gelire sahip olursa her gününü ekonomik bir dertle kapatmak durumunda kalmayacak. Bu kişi hayatı anlamlandırmak, hayatı okumak, sanattan beslenmek doğadan beslenmek ve dünyayı sorgulamak için daha çok zaman bulacak. Ama ne yazık ki para ve ekonomik sıkışıklıklar hepimiz için daha iyi bir yaşamın önünde kocaman bir engel oluyor. Yaşadığımız çağı düşünürsek kulağa çok ütopik geliyor olabilir ama çok da imkansız şeyler değil doktorun söyledikleri. Sosyal devletten bahsediyor aslında. .

Doğan Akdoğan: Dünyadaki birçok iktidar bunu istemiyor.

Onur Rüştü Atilla: Ama bu vaatle geliyorlar.

Foto: Sumru Gökçe Uçak

Doğan Akdoğan: Barınmayı, yemeği, çocuğun eğitimini çözen insan bu sefer daha çok kitap okuyacak, daha çok tiyatroya gidecek, daha çok sormaya ve sorgulamaya başlayacak. Bu bence politikacıların işine gelen bir durum değil.

Mert Öner: Oyunda Doğan’ın karakterine söylettiğimiz bir cümle var. Metinde olmayan, bizim eklediğimiz herkese tanıdık gelecek bir cümle. “Ben cahil halkın ferasetine inanırım” diyor. Bu dünyanın her yerinde böyle… Halkı ne kadar sorgulamak becerisinden koparırsan yerini o kadar sağlamlaştırılmış oluyorsun. Çünkü politika sorgulayan, soruşturan, en iyisini isteyen, düşünen, okuyan, izleyen, sanatla haşır haşır neşir olan bir halk istemiyor. Biat eden bir halk istiyor.

Doğan Akdoğan : Şöyle bir örnek vereyim. Rusya-Ukrayna savaşı var şu anda. Rusya’nın en tehlikeli yerlere gönderdiği insanların çoğu azınlıklardan ve eğitimsiz insanlar. Çoğunun esir düştükten sonra verdiği bazı röportajlarda ne kadar eğitimsiz ne kadar fakir olduklarını görebiliyorsunuz. Yani sorgulamadan silah altına girip savaşmaya gidebiliyorlar. Sorgulayanlar da zaten Rusya tarafından vatan haini ilan ediliyorlar. Eğitim seviyesi yükseldikçe sorgulama yükseldiği için, bence bu güç sahiplerinin işine gelen bir durum değil.

Ayçe Özyiğit: Gözden çıkartılabilecek olanlar her zaman eğitimi düşük insanlar oluyor…

Onur Rüştü Atilla: Ne yazık ki… Öyle olmaması gerekiyor aslında. Bu arada tiyatrodan çok siyaset konuştuğumuzun farkında mıyız? Seneye kabare yapıyoruz arkadaşlar. (Gülüşmeler)

Ayçe Özyiğit: Konu itibariyla, oyun politik sohbete zemin hazırlıyor diyor ve hemen konuyu değiştiriyorum. Oyunda kullanılan renkleri anlamlarına göre mi karakterlere adapte ettiniz? Doktor hiç politikaya atılmadı. Temiz, masum, idealist. Dolayısıyla onu en iyi temsil edecek renk beyazMavi, bordo ve yeşilin hangi anlamlarını temsil ediyor oyuncular?

Onur Rüştü Atilla: Kostümlerimizi Doğan’ın eşi Umay Pelin Akdoğan tasarladı ve Mert ile birlikte renkleri seçtiler. Ben partinin flama rengindeyim. Artık bu partiye kök salmış, bu partinin koltuğunu bırakmayacak, yıllardır partinin başında olan kişiyim. Partinin o tokalaşma logosunun fon rengi ile benim bordo takımım aynı renk.

Foto: Sumru Gökçe Uçak

Mert Öner: Bordo renk aynı zamanda Hindistan’ın kast sisteminde en soylu, en zengin ve güç sahibi insanın giyebildiği renk olduğu için de o rengi seçtik.

Onur Rüştü Atilla: İçimdeki siyah bu arada, onun da altını çizelim.

Mert Öner : Doğan’ın kostüm rengini mavi olarak seçtik. Yol nereye giderse oraya gidebilir hissini verdiği ve daha liberal bir yerde durduğu için.

Doğan Akdoğan : Yalancı modernizmi yansıtmak için ben kravat takmıyorum mesela.

Mert Öner: Tekstin, orijinal metnin oyunculara tanıdığı yaşlarla bizim oyuncuların yaşları arasında fark var. Orijinal metinde Onur’un oynadığı karakter neredeyse 60 yaşının ortalarında olan, çok uzun yıllardır politikada olan bir partinin genel başkanı.

Ayçe Özyiğit: Sözünü keseceğim ama Onur, seni izlediğimde Başkanın otuzlu yaşlarda olduğunu hiç düşünmedim. Bana yaşını başını almış bir politikacı izlenimini verdin. 

Onur Rüştü Atilla: Süper! Zaten öyle hissedilsin istiyoruz biz de. Bunu lütfen başa yazın. “Yaşlı gibi hissettirdi.”( Gülüşmeler) Dilşah’ın da bizim eşlerimizi oynarken yaşı yükseliyor, doktorun eşini oynarken yaşı daha aşağı iniyor mesela.

Mert Öner: Aslında oyun bir kuşağı da tanımlıyor. Berkay’ın oynadığı Doktor, belki de bugünün Z kuşağı. Değişimden yana olan, dünyayı değiştirme hırsı, hevesi ve tutkusu hala diri olan, daha genç bir nesli tarif ediyor. Onur’un oynadığı başkan daha konservatif, eski usul bir politikacıyı tarif ediyor.

Foto: Sumru Gökçe Uçak

Doğan Akdoğan : Ben rolü ele alırken metinde de tam anlamıyla hissettiğim şuydu; sekreter genç yaşında gençlik kollarıyla siyasete başlamış, sonra eğitimiyle birlikte ekonomiden biraz anladığı için -tam anlamıyla anladığını düşünmüyorum- partide ekonomi işlerinin başına geçmiş ve zafere giden yolda her şey mubahtır lafını benimseyen birisi.

Mert Öner: Ne eskide kalmış ne de arkadan gümbür gümbür gelen kuşağın ortasını bulamamış, bulmak gibi bir niyeti de olmayan ve siyasette kendine yer edinmeye çalışan biri aslında.

Doğan Akdoğan : Vaat olarak da iktidara gelirse ülkenin ekonomisinin başına geçeceğini söylemişler.

Onur Rüştü Atilla: Korkunç!

Ayçe Özyiğit: Son sahnede, doktorun yalnızlığa itildiğine tanık oluyoruz. Uğradığı ihanet sonrasında yenilmişlik ve terk edilmişlik duygusu ağır bassa da, savunduğu fikirleri yalnız olmasına rağmen daha yüksek bir sesle yeniden dile getiriyor. Ben o sahnede, yenilgiye zorlansak da içimizdeki umut ışığının hiç sönmeyeceğini, bir gün tekrar -belki de daha güçlü şekilde- ayağa kalkacağımızı sezinledim.

Berkay Tulumbacı: Doktor oyunun sonunda yenilgiye itiliyor aslında. Artık inancını da yitiriyor. Çünkü ona orada yapılan sadece kariyer hayatına yönelik değil. Bütün onur ve haysiyetini hedef alıyorlar. Bunun gerçek hayatta da birçok örneğini görüyoruz. Kasetler, videolar… Çok insanın kariyeri bitiriliyor bu şekilde. 

Mert Öner: Oyunun orijinal metninde finaldeki o seçim konuşması başkanın baştan sona tek başına yaptığı bir konuşmaydı. Ben sürecin parçaları oldukları için uygun replikleri dağıtarak konuşmayı başkan, sekreter ve doktorun eşine bölüştürdüm. Oyunun sonunda doktorun tarifinin yenilgi olduğunu ya da var olan koşullar içinde bir vazgeçiş olduğunu düşünmüyorum. Bu şartlar içinde çok güzel bir laf söylüyor: “Hayalimi, bu ülkede bu politikacılarla hayata geçirmem mümkün değil” diyor. Berkay, oyun sonunda tek başına kaldığı o sahnede, oyunun başındaki herkesi peşinden sürükleyen seçim vaatlerinin ve inançlarının tekrarını yine umutla söylüyor. Ben oyunun sonunun umutlu bitmesinden yana oldum. Her şeye -bütün yenilgilere, bütün kayıplara rağmen; birileri savunsa da savunmasa da ortada, derinde, dipte, -göremesek de, yanan kocaman bir inat ateşi var. Ben Mert olarak inanıyorum ki, bir gün o inat ateşi, yerin yedi kat altında da olsa, üzerine dağlar taşlar yıkılmış da olsa alevini kaybetmeyecek ve o inat ateşi oradan bütün dünyayı yakarak her şeyi daha iyi, daha adil, daha huzurlu bir hale getirecek. Benim inancım bu yönde.

Foto: Sumru Gökçe Uçak

Ayçe Özyiğit: Hazır konu umut ateşine bağlanmışken, son sorumu sormak istiyorum. Malum önümüz seçim. Umut ateşiniz ne durumda?

Onur Rüştü Atilla: Ben kendimi bildim bileli her seçimden umutluyum. İlk oy verdiğim günden bu yana her zaman bir umudum oldu. Bir de biraz tarihe de bakmak gerekiyor. Biz şu an bir kaosun, karmaşıklığın, umutsuzluğun, liyakatsizliğin, hak bilmezliğin, edep bilmezliğin, ahlak bilmezliğin ortasındaymışız gibi düşünsek de bizim babalarımız ve annelerimiz de bence biz yaşlardayken aynı gündemi tartışıyorlardı. İsimler ve yıllar değişikti. Coğrafya aynıydı. Durum ve gidişatta aynıydı. Tarih tekerrürden ibarettir ve bütün bu düzenler, sistemler bir yerden sonra kendini yenilemeye muhtaçtır. Mutlaka yeni bir şey doğacak ve maalesef o da sonra yıkılacak. Bu hep böyle olacak. Umarım bizler de görebiliriz, yetişebiliriz, yaşayabiliriz ve içinde olabiliriz. O yüzden umut etmeye devam ediyorum. Tarihe bakarak ediyorum. Hiç değişmemiş. Elbet bir umut gerçekleşmiş ve güzel günler gelmiş.

Mert Öner : Umut, bir zırh gibi bu ülkede bayağı. O zırhın olmadığı sürece, umudu üzerinde taşımadığın sürece -her yerden o kadar ateş ediliyor ki- günün sonunda ayakta kalman mümkün değil. O yüzden zırhımızı giyip yola devam…

Onur Rüştü Atilla: Karamsarlığa kapılmanın bir faydasının olmayacağını da biliyoruz.

Mert Öner: Bülent Ortaçgil’in de dediği gibi: “Her şey geçer, hayat kalır.” 

Doğan Akdoğan: Dikkat ederseniz oyunun hangi ülkede geçtiği belli değil. İsimler: Başkan, Doktor, Sekreter, Kadın 1-2-3. Oyunda kimsenin adı yok. Ülke adı yok. Parti adı yok. Herhangi bir dine yönelik somut bir sembol yok. O yüzden, oyun isimsiz bir ülkenin, isimsiz bir partisinde isimsizler tarafından oynanan bir oyun. Bence güzel olan tarafı da bu ama Türkiye’de oynadığımız için insanlar haklı olarak hemen bizim ülkemizle bağlantı kuruyor. Biz de oynarken, figürleri ele alırken onu yapıyoruz. En başından söylediğim o söze geliyorum yine. Bu durum dünyada da böyle ilerliyor. Bizim Türkiye’de seçmen olarak işimiz biraz daha zor. Neden derseniz, Amerika yıllarca Cumhuriyetçiler-Demokratlar, arasında ikiye bölünmüş ama ikisi de ortak çıkar uğruna bir şekilde o vatandaşlık bilincini oluşturmuş. Bizde şu andaki politik görüşler –eskiden belki sağ-sol ayrımı vardı- ama şu anda günümüzde kimin sağcı, kimin solcu, kimin milliyetçi, kimin ulusalcı, kimin komünist, kimin sosyalist olduğu da karışık. Örneğin, 10 sene önce Ahmet Davutoğlu iktidar partisindeyken bir laf söyleseniz vatan haini ilan ediliyordunuz, ama şimdi Ahmet Davutoğlu’na oy vereceğim dediğinizde yine vatan haini ilan ediliyorsunuz. Karışıyor her şey. Muharrem İnce’ye oy verdiğiniz zaman CHP’li oluyordunuz. Şu anda Muharrem İnce CHP’nin karşısında yer alıyor. Bence bu sistem gençlerimizin de işini çok zorlaştırdı. Kim kimi, nasıl tercih edeceğini bilmiyor. Güven kurumu da çok zedelendi. Bence ülkemizin hiçbir genci hiçbir politikacıya şu anda güvenmiyor. Çünkü hepsinde maalesef bir tutarsızlık var.

Ayçe Özyiğit : Ben bu güzel söyleşi için hepinize çok teşekkür ederim.

Onur Rüştü Atilla: Ben de çok teşekkür ediyorum. Size ve Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’ne…

Berkay Tulumbacı: Ben de teşekkür ediyorum.

Dilşah Demir: Teşekkür ederim.

Mert Öner: Ben de teşekkür ederim.

Doğan Akdoğan: Ben de teşekkür ediyorum.

AYÇE ÖZYİĞİT
Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • Koç
  • Boğa
  • İkizler
  • Yengeç
  • Aslan
  • Başak
  • Terazi
  • Akrep
  • Yay
  • Oğlak
  • Kova
  • Balık
KOÇ BURCU YORUMU

Bugün enerjin yoğun ve cesaret dolu. Yeni başlangıçlar için mükemmel bir zamandasın. İçindeki tutku, seni bekleyen fırsatları değerlendirmen için harekete geçirecek. Sosyal çevrenle etkileşimlerin güçlü olacak, bu da yeni bağlantılar kurmana ve fikir alışverişleri yapmana olanak tanıyacak. Duygusal olarak biraz daha hassas olabilirsin; bu yüzden iç sesini dinlemekte fayda var. Kendini ifade etmede zorluk çekmemen için açık ve net olmayı tercih et. İş veya kariyer alanında atılımlar yapmak isteyebilirsin; bu konuda cesur adımlar atmakta tereddüt etme. Dikkatini dağıtan şeylerden uzaklaşarak, hedeflerine odaklanmalısın. Sağlığın konusunda da proaktif ve dikkatli olman önemli. Kendine ayırdığın zamanlardan esirgememen, fiziksel ve zihinsel sağlığını dengelemende büyük rol oynayacak. Kendi içindeki güçleri keşfetmek için harika bir gün.

BOĞA BURCU YORUMU

Bugün, içsel huzurunu arama yolculuğunda önemli fırsatlarla karşılaşabilirsin. Geçmişte yaşadığın bazı olayların yankıları gün yüzüne çıkabilir. Bu, duygusal yüklerinden arınmanı ve daha sade bir yaşam alanı oluşturmanı sağlayabilir. İlginç insanlarla tanışacak, ilham verici sohbetler gerçekleştireceksin. Seyahat veya yeni bir eğitim fırsatı, zihnindeki sınırları genişletip ufkunu açabilir. Maddi konularda dikkatli olman gerekecek; harcamalarını kontrol altına alarak bütçene zarar vermekten kaçınmalısın. Sevdiklerinle zaman geçirmek, tazelenmiş bir ruh hali getirirken, yanlış anlamalar yaşanabileceği için iletişimine özen göstermelisin. Sakin kal, hislerine güven ve sunduğun imkanları değerlendirmeye açık ol.

İKİZLER BURCU YORUMU

Aniden ortaya çıkan fırsatlar, sosyal hayatına renk katabilir. Fikirlerinle çevrendeki insanları etkileyip ilham kaynağı olabilirsin. Duygusal bağların derinleşmesi, samimi sohbetler ve paylaşım dolu anlarla mümkün olacak. İçindeki yaratıcılığı serbest bırakmak, yeni uğraşlar ve hobi alanları bulmak için ideal bir dönemdesin. İletişim becerilerinle etrafındakilere yön verebilir, işbirlikleri sayesinde gelişim gösterebilirsin. Ancak düşüncelerini ifade ederken titiz olmanda fayda var; zarif ve nazik bir dil kullanmak, karşıt görüşlerle sağlıklı bir diyalog kurmana yardımcı olacaktır. Kısıtlayıcı düşünce kalıplarından kurtulmak, yeni deneyimlere kapı aralayacak. Kısa yolculuklar veya yeni bir öğrenme süreci, zihnini tazeleyebilir. Bugün, içsel dünyanı anlamak ve çevresine açılmak için harika bir gün.

YENGEÇ BURCU YORUMU

Duygusal derinliklerin ve içsel huzurun peşinden koştuğun bugün, kendine biraz zaman ayırmak önem kazanıyor. Çevrendeki insanlarla kurduğun bağlarda şefkat ve anlayışın ön planda. İlişkilerde küçük ama değerli ayrıntılara dikkat etmelisin. Sevdiklerinle samimi anlar paylaşmak, ruhunu besleyecek. Aynı zamanda, geçmişle ilgili anıların günlük yaşantına yansıyabilir; bu, eski hislerinle yüzleşmeni gerektirebilir. Diğer yandan, yaratıcı yönlerini keşfetmek için harika bir zaman. İçindeki sanatçıyı serbest bırak! Kendini ifade et, ilham almak için doğayla bağ kurabilirsin. Finansal konularda temkinli olman gereken bir süreçtesin; harcamalarını kontrol altında tutmakta fayda var. Hayatında yeni bir denge arayışı, içinde bulunduğun ruh halini besleyecek. Kendi içsel sesini dinlemeyi ihmal etme. Unutma, her şey senin içindeki sevgiyle başlar.

ASLAN BURCU YORUMU

Cömertliğin ve liderlik vasıflarının ön plana çıkacağı bir gün. Çevrendekiler tarafından ilgiyle karşılanacak, enerjinle insanları etkileme fırsatını yakalayacaksın. Yaratıcılığın doruk noktasına ulaşabilir; bu, sanatsal ifadeler veya projeler için harika bir dönem olarak değerlendirilebilir. Aynı zamanda, aşk hayatında sürprizler seni bekliyor olabilir. Duygusal paylaşımlar ve samimiyet, ilişkilerin güçlenmesine yardımcı olacak. Kendi isteklerini ifade etmekten çekinmemelisin, cesaretin karşındaki kişiye ilham verebilir. Ancak, dikkat etmen gereken bir nokta var; aşırı kibirli bir tavırdan kaçınmalısın. Paylaşımların ne denli zengin olursa olsun, alçakgönüllü bir yaklaşım her zaman daha çok takdir toplayacaktır. Sağlığınla ilgili sorunlara karşı hassas olabilirsin; bu noktada kendine daha fazla özen göstermek faydalı olacak. Günün sonunda, verimli geçen saatlerin getirdiği mutluluğu hissetmenin keyfini çıkar.

BAŞAK BURCU YORUMU

Bugün detaylara olan dikkatin artacak; bu, iş ve günlük işlerindeki verimliliğini artırabilir. Organize olma isteğin, çevrendekilere ilham verebilir. Küçük ama önemli görevleri tamamlama konusunda kendini başarılı hissedeceksin. Ancak, mükemmeliyetçi tutumun bazı ilişkilerde gerilime yol açabilir; biraz esneklik göstermek faydalı olabilir. Duygusal olarak sıradanlıklardan kaçınmadan, sağlam ve güvenilir bir ilişki kurma arzusu kendini gösterebilir. Sağlık konularında daha özenli olmalı, vücuduna iyi bakmalısın. Yakın çevrendeki insanlarla iletişimde açıklık, yanlış anlamaların önüne geçecek. Bugün, kişisel projelerine odaklanarak istediğin sonuçları elde etme şansına sahipsin.

TERAZİ BURCU YORUMU

Bugün sosyal ilişkilerde denge arayışın ön planda olacak. İnsanlarla olan etkileşimlerin, duygusal anlamda tatmin edici bir hal alabilir. Farklı bakış açılarına açık olman, önemli bir iletişim fırsatını değerlendirme şansı sunabilir. Estetik zevklerin, yaratıcı projelere yönelmeni sağlayabilir; sanat ya da tasarım alanlarında kendini ifade etme isteği artabilir. Duygusal ilişkilerde huzur sağlamak için içsel sesine kulak vermen önemli. Enerjini dengede tutmak, daha fazla uyum ve iş birliği sağlamana yardımcı olacak. Kendine zaman ayırmak ve iç dünyanla bağlantı kurmak, gününün kalitesini artırabilir.

AKREP BURCU YORUMU

Duyguların derinliklerinde kaybolmuş hissedebilirsin. İçsel dönüşümün ve bilinçaltının seni yönlendirdiği bir dönemdesin; bu, bazı eski kalıplardan kurtulma fırsatını da beraberinde getiriyor. Başkalarıyla olan ilişkilerinde sezgilerin güçlü bir şekilde devreye girecek; bu, seni doğru kararlar almaya itebilir veya sorgulayıcı bir ruh hali içine sokabilir. Kendine zaman ayırmak ve içsel huzurunu sağlamak önemli. Sağlık konularında dikkatli olman, özellikle stres seviyeni yönetmen açısından faydalı olacak. Yeni bir hobi edinmek ya da sanatsal bir aktiviteye yönelmek, ruh halini aydınlatacak. Güçlü sezgilerinle hareket etmek, seni amacına ve hedeflerine daha da yaklaştıracak. Geçmişle yüzleşme cesaretini bulduğun takdirde, önüne çıkan zorlukları aşabilirsin. Unutma, karanlıkta da yolunu bulma yeteneğin var.

YAY BURCU YORUMU

Yeni maceralara atılmak için harika bir zaman. Sizdeki enerji, başkalarını etkilemekte büyük bir güç taşıyor. Farklı düşünme yeteneğiniz ve geniş perspektifiniz, başkalarının dikkatini üzerinize çekiyor. Eğitim veya seyahat konularında yapacağınız planlar, ilham verici olabilir. Sosyal çevrenizle yapacağınız aktiviteler, paylaşımlarınızı zenginleştirip, yeni bağlantılar kurmanıza olanak tanıyacak. İçsel özgürlüğe olan düşkünlüğünüz, kısıtlamalardan kaçınma arzusunu körüklüyor; bu yüzden, kendinizi ifade etme biçiminizi keşfetmekten çekinmeyin. İş veya kariyer alanında, yenilikçi fikirlerinizle dikkat çekebilirsiniz. Ancak, dikkatli olmalısınız, fazla dağılmamak için enerjinizi doğru yönlendirmeye özen gösterin. Bu gün, kalbinizin sesine kulak verecek ve sizi besleyen şeyleri keşfedeceksiniz. Maceraya atılmaktan asla korkmayın; hayat, keşfetmeyi bekliyor.

OĞLAK BURCU YORUMU

Bugün, hedeflerine odaklanmanın keyfini yaşayacaksın. Disiplinin ve azmin, seni istediğin başarıya bir adım daha yaklaştıracak. İş yerinde veya kariyerinde karşılaşabileceğin fırsatlar, sabırlı ve kararlı duruşunun meyvesi olacak. Ancak, duygusal ilişkilerde iletişimine özen göstermen önemli. Sevdiklerinle olan bağını güçlendirmek için zaman ayırmalısın. Maddi konularda dikkatli ve tutumlu olsan da, kendine küçük hediyeler almayı ihmal etme. Bugün, hayatın tadını çıkarma ve kendini şımartma zamanın. Kendine olan inancınla yeni başlangıçlar yapma isteğin artacak; bunu iyi değerlendirmelisin. Unutma, her adımın seni daha ileriye taşıyor.

KOVA BURCU YORUMU

Bugün, özgürlük arayışın ön planda olacak. İçsel bir dönüşüm sürecine girmek için güçlü bir istek duyabilirsin. Sosyal çevrende bazı yenilikler yapmak, belki de yeni insanlarla tanışmak için uygun bir zaman dilimi. Fikirlerinin ve hayal gücünün parladığı bu gün, yaratıcı projelere yönelmek senin için büyük bir tatmin kaynağı olabilir. Duygusal anlamda ise, kendine daha fazla alan tanıma isteği içinde olabilirsin; bu durum, ilişkilerini daha sağlıklı hale getirmen için önemli bir adım olabilir. Geçmişe dair bazı düşünceler kafanı meşgul etse de, geleceğe umutla bakmak için kendini motive etmelisin. İçinde beliren yenilik arzusuna güven ve hayatta değişim yaratmaktan korkma. Bu dönemde alacağın kararlar, gelecekteki hedeflerini belirlemen adına son derece etkili olacak. Kendini ifade etme becerini artırmak, hem kişisel hem de profesyonel yaşamında yeni kapılar açabilir.

BALIK BURCU YORUMU

Bugün, duygusal derinliklere inme arzusu ön planda. İçsel sezgilerin, etrafındaki dünyayı daha iyi anlamanı sağlıyor. Sanat ve yaratıcılık alanlarında su gibi akabilirsin; bu, hislerini ifade etmenin en etkili yolu olacak. Rüyaların seni yönlendirebilir, dikkatin onlara odaklanmalı. İletişimde daha açık ve anlayışlı olabilirsin, bu da ilişkilerini güçlendirecek. Ancak, başkalarının sorunlarına fazla duygusal dahil olmaktan kaçınmalısın; bu, senin enerjini zayıflatır. Kendine zaman ayırmayı unutma; meditatif aktiviteler, zihnini ve ruhunu yenileyecek. Bugün, hissettiğin her şeyin önemini anlaman için bir fırsat sunuyor.

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM