Sezai Aktekin, “Lüküs Hayat“ın Fıstık’ı, “Rumuz Goncagül”ün Müfid’i, “Büyük Jüstinyen“in Ultor’u olarak unutulmazlarımdan biri olmuştur.
Ya “Tırpan”, “Biz Aşağıda İmzası Olanlar”, “Bana Bir Picasso Gerek”, “Moliere ve Kara Komplo”, “Düğün Ya Da Davul”u şimdi nasıl hatırlamam?
Barny Moloztaş’a, Şirin Baba, Kurbağa Kermit’e sesiyle biçtiği hayat?

“Buzlar Çözülmeden”, “İbiş’in Rüyası”, “Scapen’in Dolapları”, “Büyük Jüstinyen”, “Eşeğin Gölgesi”, “Pırlatan Bal”, “Hamlet”, “Koca Sinan”, “Leylek Sultan”, “Hababam Sınıfı”, “Maske ve Ruh”…ve diğer oyunlar.
Sahi, Ayfer Feray ile “Yedi Kocalı Hürmüz”de oynayacaktı ama olmadı.

Köse ile Ese
Suna Pekuysal, Zihni Göktay ile söylediği, her defasında en az üç kez bis yapan “Ah Berelim” şarkısı:
“Sarı fulya mevsimi bahardır, bahardır
Mezalerin iyisi havyardır, havyardır
Deli eder beni bir yardır… Bir yardır “

Lüküs Hayat
Seslendirme stüdyoları. Setler, provalar, turnelerle geçen bir hayat…
1966 yılında “Coriolanus” ile ‘alaylı’ olarak adım attığı İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın, hiç kuşkusuz, en önemli oyuncularından biriydi. Uzun süre, ana kadroya alınmadan yevmiyeli olarak çalıştı. Sahnede yankıya dönüşen bir ses ve biçeme sahipti. Fiziği, sesi, beden dili, tepkileri, tüm içtenliği ve sahiciliğiyle belleklerden silinmeyecek nice yoruma imza attı.

Turan Oflazoğlu haklı: “Bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde, anlar birer sonsuz, sonsuz an içinde…”
Sezai Altekin‘i sonsuza emanet ettik. Değerli hatırasına saygıyla…

































