Tarih; 20 Aralık 2021 Pazartesi.
Sezai Aydın‘ın aramızdan ayrıldığı haberi ekrana düştüğünde bir an donup kalmıştım.
“Tekrar Çal Sam”i hatırladım şimdi. Beyaz ceketi, siyah pantolonu, siyah papyonu ile Humphrey Bogart… Rol sanki onun için yazılmış gibi başarılıydı, o kimlikti. Ya, “İstanbul Efendisi”nin dediğim dedik Salveti Efendisi?
“Lüküs Hayat”, “Dosya”, “Haydi Öldürsene Canikom”, “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı”, “Rumuz Goncagül”, “Shakespeare”, “Buluşma Yeri”, “Nektassov”, “Bir Yaz Gecesi Rüyası”, “Hisse-i Şayiha“da izlediğim Sezai Aydın…
Birkaç yıl kadar önce yaptığı bir paylaşım geldi aklıma. Şöyle demişti :
“İşim, mesleğim oyunculuk.1968 yılında başladığım göz önüne alınırsa, elli yıl, yani yarım asır olmuş. Yeteneğim tartışılır, ona herkes de olduğu gibi, seyredenler karar verir .Bu güzel işe başladıktan sonra, çok önemli şeyler öğrendim ve bazı şeylerin de farkına vardım.
Bunlardan ilki sanatçı kıskançlığı ki, bunu Şehir Tiyatroları’nda ki son oyunuma kadar yaşadım. Beraber yaşanmış onca şeye karşın, yenmiş, içilmişliğe, beraber olunmuşluğa rağmen kaybettiğimizde, ‘Ulan bi neredesin diye bile sormamışız’ hayıflanması ön plana çıkar.
Neyse bırakalım bu iç karartıcı şeyleri. Nasıl olsa meslekte olanlar, bunları yaşayacaktır.
Farkına vardığım şeyler ise çok önemli, bu işi seçecek olanlara bir bilgidir. İlki oyuncu olmaya sen karar veremezsin, ne kadar eğitimini alırsan al, senin oyuncu olmana başkaları karar verir ve çok emek ve fedakarlık isteyen bir iştir, bir çok şeyden vazgeçmek zorunda kalırsın. Ama ‘Annemi, babamı kaybettiğim gün sahneye çıktım yani perde kapanmaz’ zırvaları bazı kişilere göre önemli olabilir. Bana göre, değildi ve çok şükür öyle bir şey sahnede başıma gelmedi.Gelse idi, o gün en az üç gün için perde kapanırdı.
Gençler sesim güzel, diksiyonum iyi, yakışıklıyım, güzelim diye bu iş olmaz.
Bu mesleği yapmak istiyorsanız, şunu aklınızdan çıkarmayın. Acil bir durumda hangi meslekte olursanız olun, operatör hekim bile olsanız, ameliyatı başka bir arkadaşınıza bırakıp gidebilirsiniz ama, bu meslekte ‘Gel, bu gece benim yerime oyna’ diye rolü kimseye bırakamazsınız ve perde kapanmaz.”
Şimdi düşünüyorum da, “Tekrar Çal Sam”in bir özelliği de, başlangıçta Arda Aydın’nın, oğlunun ne seslendirme, ne tiyatro ile ilgilenmesine pek sıcak bakmayan Sezai Aydın ile ilk kez aynı sahnede bir araya gelmesiydi. Sonrasında “İstanbul Efendisi”, “Buluşma Yeri”, “Nekrosov”, ” Bir Yaz Gecesi Rüyası”nda da bu beraberlik devam edecek, baba oğul her defasında daha önemli başarılara imza atacaklardı.
Arda Aydın‘ın tiyatroyla buluşması çok küçük yaşlarda başlamıştı aslında. Daha on bir yaşındayken, Füsun Önal ile televizyon programı yapmışlığı vardı örneğin. Ve daha öncesi, Ankara Devlet Tiyatrosu’ndan gelen o teklif.
Sezai Aydın‘dan dinlemiştim o süreci.
“Henüz sekiz yaşındaydı Arda. Kerim Afşar’lı ‘Galile’ projesinde rol alması önerildi. Doğrusu ya, başta biraz tereddüt ettiysem de sonunda kabul ettim. Yönetmen Arda ’ın yeteneğine daha ilk günden hayran kaldı ve oyun çıktıktan bir süre sonra, ‘Bu çocuğu bana verin yurt dışına götüreyim, çok büyük bir oyuncu olacak, inanılmaz bir ışığı, yeteneği var’ dedi. Mutlu oldum, tabii. Ama o kadar küçük bir çocuğun tek başına yabancı ülkelerde eğitime gönderilmesine kesinlikle taraftar olamayacağımı söyledim. Bir yanda baba yüreği, diğer yanda kararımı haklı çıkaracak bazı kuşkularım da vardır aslında. ‘Her çocuk çok iyi taklit yapabilir, belki Arda da sadece iyi taklit yapıyor’ diye düşünüyordum o günlerde.”
“Gitseydi..” diyecek oldum. “Şayet gönderseydiniz…”
Bir an gülümsemişti Sezai Aydın:
“Yönetmen haklıymış” demişti.
Sezai Aydın geriye ışıklı, silinemez bir iz bırakarak aramızdan ayrıldı. Değerli hatırasına her zaman saygıyla…