Aşağıdaki mektubu sizinle paylaşmak benim için çok anlamlı. İzin verdiği için yazana teşekkür ediyorum.
***
Müsaadenizle yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum. Bebekliğinde annesi tarafından reddedilmiş, ananesi ve dedesinin büyüttüğü bir uzak akrabam var. Çocukluğunu bilirim fakat yıllardır hiç görmedim. Şimdi 30 yaşlarında olmalı. O kadar cok zorluk ve kötü bir hayat yasamış ki dibe vurmuş artık. Tesadüfen bizim mahalle bakkalında işe başladığını öğrendim.
Merhabalaştıktan sonra uzaktan akraba olduğumuzu söyledim. Sonraki günlerde merhaba, nasılsın, teşekkür ederim düzeyinde konuşmalarımız devam etti. Dün yine ekmek almak için gittiğimde “abla bekle” dedi. Elinde reklam için dağıtılan mutfak önlüklerinden vardı. Gözümde maddi değeri sıfır bir malzeme. Fakat onu bana verirken o gencin gözündeki gurur ve şükranla karışık ifade beni çok mutlu etti.
Bir insanı insan yerine koymuş ve horlamamıştım. Yaptığımın hepsi buydu. Bir yanım mutlu olurken diğer yanım hüzünlendi. Bu genç doğumuyla birlikte insan yerine konmamaya, horlanıp itilip kakılmaya öyle alışmış ki vermeye çalıştığım sen varsın mesajı bile onu iyi bir şeyler yapmaya teşvik etmiş olmalı diye düşündüm.
Çok basit bir olay ama sizinle paylaşmak geldi içimden. Hürmetler
***
Mektup basit ama çok güçlü bir gerçeği yansıtıyor. Altı aylık bir bebek bile insan yerine konulup konulmadığını hissediyor, anlıyor. Beyin araştırmaları bunu gösteriyor. Bana mektup yazan okurumu sizlerin huzurunda kutluyorum ve bana mektup yazarak paylaştığı için teşekkür ediyorum. Selamlar, sevgiler.
Doğan Cüceloğlu / 28 Mart 2020