NOT DEFTERİ
a) eczacılık garip meslektir.. camda adın yazıyo ‘’ecz. bilmem kim’’ diye, içerde, tam da yazının hizasında gendin oturuyon.. diğer mesleklerde bu pek yoktur.. tamam, misal avukatların-mimarların falan da tabelası olur, ama yoldan geçerken görünmez bu herifler.. öyle camdan falan da bakmazlar.. bu anlamda, dünyadaki yegane ‘’serbest meslek’’ eczacılıktır.. eczacı, donla otursa oturur yani tükkanında.. çünkü bitek kafası görünür, biz fanilere..
b) bazı adamlar ise meslekleriyle o denli özdeştir ki, gündelik yaşamdaki halları pek inandırıcı gelmez hiçbirimize.. her Allah’ın günü alışveriş yaptığın bi manavı, pazar günü evinin balkonunda atletle otururken görmek de astronot görmekle eş değerdir..
c) bu yüzden ben de pencereden bakmam pek.. komik yahu.. ne yazabilir ki benim camımda?? bu da ayrı bi meseledir? dr gürsel ötker yazsam, vallahi hasta gelir, billahi hasta gelir.. denenmiştir çünkü, aşık gavlaki’yi harbi halk ozanı sanıp, aşıklar şenliğine davet ettilerdi erzincan’a?? malkoçoğlu kara gürsel mi yazmalıdır?? eh yani, yakuşuğu da odur..
d) cam nefretim, ömrüm şehirler arası otobüslerde geçtiği üçün, güneşin hep benim oturduğum tarafa denk gelmesinden kaynaklanmaktadır arkadaşlar.. unutulur gibi diğildi, hayatımda ilk kez uçağa bindiğim günde bile o güneş gelip beni buldu ve gözümün içine girdiydi üleyn.. hatta hiç unutmam bi gün askerdeyim.. güneş açtı.. komutana ben bu havada eğitime çıkmam ulan dedim.. yok yok, yalan diyom..
e) yolda yürür iken, bütün kamyonların egsozlarının da benim tarafıma denk düşmesi ne hazindir ey büyük Allah’ım, napim ben şimdi? hangi aşıyı icat ediyim?
f) asansör bi de, sevgili din kardeşlerim.. bi asansör bozuksa eğer, asla tamir olmaz.. önce butonları değişir, sonra halatları.. bi gün bakarsın kapısı değişir, bi gün kabini komple.. naaparsan yap, o asansör 15 gün içinde yine arızalanır.. sonunda para toplanıp, beyin gısmısı yenilenir.. 2 ay boyunca herşey yolundadır.. mutlu olunur.. derken bi akşam yine bozulur asansör.. ne hikmetse bunlar genelde benim oturduğum apartmanlara, sık gittiğim kurumlara aittir..
g) bu işlerin yegane açıklanabilir yanı ‘’öküzlük’’tür.. bazen ingilizce ve türkçeyi (osmanlıcayı da) kıyaslar da; ‘’ulan herifler herşeyi bizden almış be’’ deriz.. malum salaklığımız işte, ‘’nev’’ bizde de yeni demektir onlarda da.. ‘’bed’’ bizde de kötü anlamına gelir ingilizlerde de.. cat ve kedi sonra.. uzatmiyim, asıl yıllardır gözlerden kaçan ‘’ox’’ ve ‘’öküz’’ benzerliğidir.. demek ingilizler de öküz bi milletmiş.. (öyle olmayaydı tilkiye fox demezlerdi)
h) türkülerimizde bol miktarda geyik ve ceylan geçmesi bu çerçevede değerlendirilse yeridir.. nüfusumuzun % 95’i hayatları boyunca hiç geyik ve ceylan görmediği halde, içinde geyik geçen her türküye milletçe hislenmemiz, hele ceylanlı türkülere gözlerimizin buğulanması, aynen benim sık sık asansörde kalmam ve nedense hüzünlenmem gibi bişidir..
i) işin gerçeği çoğumuzun duygulanacağı bi ağaç altı anısı da yoktur bakınız.. bu öküz milletin çok büyük bi bölümü bi ağacın altında sevdiceğini öpemedi.. yine de ‘’o ağacın altını şimdi anıyor musun’’ şarkısına olağanüstü bi hırsla eşlik ederiz.. sonra neden İngilizler tilkiye fox demiş diye beni suçluyonuz.. tamam, ana dilim gibi ingilizce gonuşurum, bazı çevrelerde ingiliz gürsel diye bilinirim, ama herşeye de yetişemem ki?
j) bakın gerçeklerin gerçeği nedir, söyliyim onu da.. demiryolu ulaşımı.. bu memlekette ‘’gözlerim vagonları dolaştı üzgün üzgün’’ diye bi şarkı yapılmıştır.. demek, sevgililer birbirleriyle garda vedalaşmışlardır.. asıl hüzün budur, yemişim gerisini.. şimdi ordu-giresun havaalanında uçak camlarını dolaşsa gözlerin ne boka yarayacak? uçağın hüznü mü olur? öküz trene bakar gibi bakıyon yani uçağa.. ox yani.. hep demişimdir, ingilizler büyük millet aga..
k) bi ağacın altı var aslında giresun’da.. Ata’mızın ağacı.. liman parkı’mızda.. salt, gürsel apo ekmekçi’nin icraatı diye unutturuldu.. acaba, ben o ağaca gereken heybeti yaşatmadan ölür müyüm sanırlar, o giresun siyasetinde asla bi yere gelemeyecek üç kuruşluk zavallılar? (dün de ziyaret ettim, hepinize selamı var) haa bi de heybeliada’da bi ağaç vardır.. sizler bilmezsiniz.. tam da altında öpüşürken sev’gülüm ilen, böcek ilacı sıktıydı adalar belediyesi aracı.. sene 1988.. tamamen tesadüf.. ağustosta suya girsem balta kesmez buz olur türküsü bu durumu ve beni anlatır..
l) aslında hepimiz kediyiz.. sevdiğimiz gız da aynen kedidir.. cat yani.. ingilizler bi tuhaftır aga, hep söylemişimdir, gosgoca kedigillere cat mi denirmiş..
m) ‘’ağasar’ın başları / kesme kesme daşları / alış veriş ediyu / kirpiğinen gaşları’’.. giresun türküsü.. (hadi bakayım, herkes otursun ve sevdiceğinin gaşına-kirpiğine gurban olsun.. sabah kontrol edecem.. kimler oldu, kimler salladı)