Tarihin en grotesk diktatörü Kral Übü, Tiyatro Sarı Sandalye ekibinin elinde tüm absürtlüğü ve aynı zamanda gerçekliği ile yeniden sahneye çıkıyor.
Gülin Dede Tekin’in Gazete Oksijen’de yayımlanan yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz
Tarihin en grotesk diktatörü “Kral Übü” Tiyatro Sarı Sandalye ekibinin elinde tüm absürdlüğü ve aynı zamanda gerçekliği ile yeniden sahneye çıkıyor.
Alfred Jarry’nin henüz 15 yaşındayken lisede nefret ettiği fizik öğretmeninden yola çıkarak yazdığı Kral Übü 1896 yılında ilk defa sahnelendiğinde seyircide bir şok etkisi yaratır. Burjuva seyirciyi öylesine rahatsız eder ki geleneksel tiyatronun çarkına da çomak sokarak yeni bir akıma öncülük eder ve Absürd Tiyatro’nun tohumlarının atıldığı yapıt olarak kabul edilir.
Macbeth, Hamlet ve Kış Masalı gibi Shakespeare’in oyunlarına göndermelerle dolu bu parodide Übü Baba ve Übü Ana’nın tarihin en acımasız çiftlerinden Macbethgillerin küllerinden yeniden doğduğu söylenir. Ancak bu defa acımasız zorbalarımız küfür, hakaret, anlamsız ve uyduruk bir dille çıkar karşımıza.
Übü Baba, Übü Ana ile beraber Polonya Kralı Venceslas’a suikast düzenleyerek yerine geçer ve yeni kral olur. Onun krallığı gözü doymak bilmeyen, tanıdığımız tüm diktatörlerin en yıkıcı yanlarını alışılmışın dışında bir mizah anlayışı ve grotesk bir yaklaşımla gösterir bize. Elinde asa yerine bir tuvalet fırçası, dilinde de sürekli tekrarladığı ‘bork’ kelimesi ile bilimum küfürler vardır.
Galatasaray Üniversitesi Tiyatro Topluluğu kökenli “Tiyatro Sarı Sandalye” ekibi de tüm bu absürdlüğün hakkını verdikleri ama kendilerine özgü bir yorumla sahneye taşımışlar Übü çiftini. Bugüne kadar ürettikleri işlerde de en dikkat çekici özellikleri olan kolektif ruh ve ansambl bakış açıları bu oyunda da karşımıza çıkıyor. Metnin dramaturjisi üzerine eksikleri ya da fazlalıkları olsa da oldukça kafa yorulduğu belli. Onların ‘Kral Übü’sünün Jarry’ninkinden en büyük farkı tek değil iki kişi olmaları. “Hiyerarşinin, toplumsal sınıfların, siyasi çekişmenin kısacası güç savaşının olduğu her yerde insanın ‘übü’leştiğine tanık oluruz.” diyerek yorumlarında iki Übü ile ilerlemeyi tercih etmişler. Tarihteki sayısız zorba ve diktatörü düşündüğümüzde sahneden sahneye düzensiz şekilde değişen ikili Übü seçimi beni hiç rahatsız etmedi. Yine de oyun içerisindeki dağılımlarının daha oranlı olması ihtiyacı var.
Absürd oyun sahnelemek de izleyicisi olmak da iyi yapılmazsa oldukça zor bir deneyime dönüşür. Oyunun yönetmeni Doğa Nalbantoğlu Lecoq pedagojisi eğitiminin de katkılarıyla Kral Übü’yü Sarı Sandalye ekibi için başka bir oyun alanına dönüştürmüş. Metnin bazı önemli anları bu yaklaşımda fiziksel tiyatro arayışlarının arka planında kalsa da, yapılan bazı seçimler hikâyeyi Jarry’nin Übü’sünden kısmen uzaklaştırsa da tarihin ilk absürd oyunu Kral Übü’ye Nalbantoğlu tarafından yeniden biçilen bu kıyafet ekibin üzerine çok yakışmış.
Oyuna kısmen oyuncu olarak da katılan müzisyenler Göksu Işık, Gökhan Öcal ve Batı müziğinden Türk halk müziğine, arabeske, alaturkaya, elektro gitardan bağlamaya uzanan müzikler metnin günümüzle çarpışmalarında çok etkili. Kostüm ve makyajdaki ışıltılı, gösterişli ama arabesk seçimler Übüler gibi kaba saba ve görgüsüz bir aile ile fakir bir halk için ters köşe bir seçim olmuş. Tepeden sallanan neon bir Polonya tabelası dışında olmayan dekor seçimi de tüm gözleri ansambl oyuncu kadrosuna çeviriyor. Canan Günaştı, Denizhan Çay, Emirhan Altunkaya, Emre Yıldızlar, Gökhan Öcal, Göksu Işık, Gül Doğa Selvi, İrem Kalaycıoğlu, Kayra Belen Yardımcı ve Şeyiba Ceren Ülgen’den oluşan kadrodaki her bir oyuncu bir makinenin dişlileri gibi uyumu aksatmadan oynuyorlar. Ancak bu makinede yükü sesiyle de dikkat çeken İrem Kalaycıoğlu biraz daha fazla sırtlanıyor.
Koşulların da getirisiyle tek kişilik ya da az kadrolu prodüksiyonlar izlemek zorunda kaldığımız günümüz Türkiye tiyatrosunda kalabalık bir prodüksiyon ve klasik bir metne getirdikleri kendilerine has yorumla Sarı Sandalye’nin Kral Übü’sü heyecan verici. Ağlanacak halimize gülmeyi bile unuttuğumuz bu zamanlarda yeniden kahkaha atabileceğimizi hatırlatmasıyla da ayrı kıymetli. Her yanımızı sarmış olan Übü’lerle en azından 70 dakika da olsa eğlenebilmek için harika bir fırsat.
GÜLİN DEDE TEKİN
Kaynak: https://gazeteoksijen.com/o2/dort-bir-yanimizi-ubuler-sarmisken-158132