Ömr-ü hayatımda karşıma çıkan en nezih, en zarif, en kibar ve diksiyonu en düzgün kadın idi O. Konuşurken; sözcük seçimlerine ve cümleleri kurma biçimine hayran hayran bakardım hep. Diyeceğimi der, soracağımı sorar ve susardım, salt o konuşsun diye. Şiir gibiydi.
Ankara’da, iş yaşamımda tanışmıştık.
Yanlış düşünüp de kulp takmayın şimdi, benden en az 15 yaş büyüktü. Zaten, rutin olarak ayda bikez falan anca yapabildiğim Ankara bayii ziyaretlerinde uğrardım yanına. Samimiyetimiz arttı, ”Ablacığım” demeye başladım zaten bi gün. Zorunluluk diğil, adeta bi zevkti, sohbet ederek çayını içmek.
Güzel insandı, güzel. Allah selamet versin.
****
Laflarken, Ankara yerine ”Angara” dedi bi seferinde. Kulağımı tırmaladı tabi derhal. Sonradan dikkat ettim, her defasında ”Angara” diyordu.
Ve elbette hiç yakışmıyordu, bu kibarlar kibarı, soylular soylusu kadının ağzına, böylesi kaba bi telaffuz.
Şaşırdım. Bi anlam veremedim. Günlerce hep bunu düşündüm.
****
Annemin, Giresun diyemeyip ”Gireson” demesi geldi aklıma sonradan sonradan.
Tabi yahu, tabi yahu, tabi yahu diyerekten çok sevindim. Arşimet’in hamamdan çırılçıplak fırlaması tadında bi duyguydu. Doğru olan; Angara’ydı, Gireson’du…
(Aramızda kalsın, Arşimet’in Giresunlu olduğundan şüpheliyimdir her daim. O hamam da olsa olsa bizim Hacı İsiin hamamıdır diye iddaa ederim)
Ne kadar zorlarsan zorla, değişmezdi. Şehrin eskileri-kent soyluları nasıl diyorsa, sözün gerçeği oydu…
Demek ki, o ablamız da Ankara’nın eski ailelerinden birinin kızıydı.
****
Bunların aklıma düşmesine; geçenlerde, şehrimin en kültürlü, en hakiki entelektüel insanlarından Yaşar Çakır ağabeyimle yaptığımız bi sohbet vesile oldu. İkimiz de doyamayız birbirimize. Telefondaysak, kapatamayız bi türlü. Bi çay içimi oturmuşsak sandalyeye, onar çaya falan ulaşırız…
Artık nelerden söz ettik de laf oralara değin geldi bilmem. Yaşar Abim birdenbire Philadelphia’yı anlatmaya başladı bana. Oysa bi cümle evvel mezgit balığının emsalsiz tadından konuşuyorduk.
-”Philadelphia’nın adı Alaşehir’den gelir Gürselciğim”!
-”Hangi Alaşehir’den yahu abi, bizim Alaşehir’den mi”?
-”Evet evet, bildiğin Manisa-Alaşehir”.
-”Bende yok bu bilgi abi, ne alakası varmış ki”?
Buradan gerisininin detaylarını kafadan sallayacam şimdi. Yanlışım varsa affola. Milattan önce bilmem kaçıncı yüzyılda, Bergama kralının kardeşi Attalos Philadelphos tarafından kurulmuş Alaşehir. Bu abimizden kaynaklanırmış, ”kardeşlik sevgisi” anlamına gelirmiş, Philadelphia. Alaşehir’in tarihteki ilk adıymış…
****
Ağzım bi karış açık kalsa da;
-”Yaşar Abi, tahminen Alaşehir Kaymakamı’nın da bundan haberi yoktur” dedim, gülüştük, konu kapandı.
Oysa, gönderme yapmıştım, yine Yaşar Abi’min eski bi sohbetimizdeki esprisine. Bi nene’mizin, Kayadibi semtindeki fındık bahçesinde gezinirken, ağaçlarına şöyle bi bakıp; ”Bu sene bizim buralarda fındık olmaz, yukarılarda olur” dediğini, hangi köylerde fındık olacağını isim isim sıraladığını ve sonuçta yanılmadığını anlatmıştım. Yaşar Çakır ağabeyim gülmekten kırılarak;
-”Nice Ziraat teknisyeninde bu bilgi yoktur” demişti.
****
İşte, kibar bi kadının ağzına pek de yaraşmayan bi ”G” harfi insanı nerelere götürüyo bazen?
Sizi çok da yormadan, gelin, bi de son olarak, Engerecük’e götüreyim hadi. Bursa’da bi yerleşim birimi Engerecük. İlçe midir, köy müdür, vallahi bilemiyorum. Gogıl amca’dan kopya çekerek tekbi yazı yazmadım hayatımda, beni onlarla bi tutmayın.
Tahmin yürütmesi zor diğil. Engerecük’ün Ankara ile bi ilgisi olmalı. Küçük Ankara gibi bişey mi demek istenmiştir acaba, bu ad konulurken? Bilemiyorum? Bu konuyu araştıracağım.
Sevgili dostlarım, yaşamda en önemli bildiğim şeylerin başında Cumhuriyet Gazetesi’nin Büyük Pazar Bulmacası ile boğuşmak gelir.
Sorular o denli zordur ki, bazı zamanlar ilgili birimlere telefon açarım utana sıkıla. Misal, Bozcaada’nın bi üzümü sorulur, hiç üşenmem, Bozcaada İlçe Tarım Müdürü’nü ararım… Toros’lardan bi antik yapı adı sorulur, Adana Valiliği’ni arar, Kültür Müdürü’nden bilgi isterim… Yaşar Abimin kulaklarını çınlatırım, genelde yetkililer de bilemez çünkü, doğru yanıtı… ”İlk harfi A, son harfi Y, yahu bi daha düşünüverin” falan derken, görüşmenin ciddiyeti bozulur… Daha da uzatmam o zaman…
Yazımı bitirir bitirmez Engerecük Belediye Başkanı‘nı arayacağımdan emin olabilirsiniz.
****
Yukarıda, mezgit konusunu da boşuna yazmadım tabi. Küçük bi ”Kızılderili hilesi” yapayım dedim.
El alemin Engerecük’ü varsa, bizim de Galecük’ümüz var. Balıkların şahı Galecük Mezgiti’dir.
Cümleten afiyet olsun.