
Felsefe eğitmeni Özge Özdemir’in, 9-12 yaş arası çocuklarla yürüttüğü “Çocuklar için Felsefe” atölyelerindeki tartışmalardan yola çıkarak kaleme aldığı kitaplar; felsefeyi ve eleştirel düşünmeyi çocukların hayatına katmayı hedefliyor. Özdemir’in Redhouse Kids tarafından yayımlanan ve miniklere yaşamda karşılaşılan sorunlar üzerine akıl yürütme, sıkça kullanılan kavramları daha iyi anlama fırsatı sunan ‘Çocuklar için Felsefe’ serisine ‘Duygular Aklımızı Çeler mi?’ ve ‘Sözler Can Acıtır mı?’ adlı iki yeni kitap daha eklendi… Çocukların sanıldığının aksine felsefeden sıkılmadığını belirten Dr. Özdemir ile çocuklar için felsefe yapmanın önemini konuştuk…
Özge Özdemir
– Çocuklarla kaç yaşında felsefe yapılabilir?
Çocuklarla 5-6 yaşından itibaren felsefe yapılabilir. Amacım çocukların felsefe öğrenmesi değil, felsefe yapmayı öğrenmesidir. O yüzden onların felsefe tarihini, filozofları, düşünce akımlarını öğrenmelerini değil, soruşturmayı ve akıl yürütmeyi öğrenmelerini amaçlıyorum. Bir durumu en iyi şekilde değerlendirmeyi, buna göre kararının ve eyleminin sorumluluğunu almayı öğreniyorlar.
EZBERE DEĞİL, SAHİCİ YAŞAM
– Felsefenin onlara ne gibi katkıları olur?
Gündelik hayatta genel geçer yargılarla hareket edip hiçbir sorunla karşılaşmadığımız durumlar olabilir. Ama genel geçer yargıların yetersiz kaldığı, ihtiyacımızı karşılamadığı ve bu yüzden işin içinden çıkamadığımız durumlarla karşılaşabiliriz. Tam burada soruşturma, değerlendirme, akıl yürütme becerilerimizin devreye girmesine ihtiyaç duyarız. Bu becerilerin erken yaşta gelişmesi, geleceğin nitelikli düşünen ve iyi yargıda bulunan yetişkinleri demek. Eğitimi yalnızca ekonomik kalkınma değil de insani kalkınma olarak görüyorsak, bugün çocuk ya da yetişkin hepimizin felsefe yapmaya ihtiyacı var. Ezbere yaşamayı değil sahici yaşamayı arzu ediyorsak, felsefe yapmaya, eleştirel ve yaratıcı düşünmeye hepimizin ihtiyacı var.
– Yeni kitaplarınızda hangi noktalara vurgu yapıyorsunuz?
“Duygular Aklımızı Çeler mi?”, duyguya başvurma safsatalarını konu alıyor. Tehdit etmek, acındırmak, övmek birer ikna yöntemi olabilir mi, duygularımızı tanıyıp düzenleyebilir miyiz gibi soruları tartışıyoruz. “Sözler Can Acıtır mı?” adlı kitabım ise saldırı safsatalarını konu alıyor. Sözlü saldırıya uğradığımızda nasıl karşılık veririz, nasıl haklıyken haksız duruma düşeriz gibi sorular üzerinde duruyoruz.
Aileler, çocuklarına felsefe içerikli kitaplar seçerken, kitabın içinde bir sorusu var mı diye bakabilirler. Doğrudan bir kavramı, değeri, bilgiyi aktaran kitaplardan çok eleştirel düşünmeye teşvik eden, üzerine tartışacak sorusu olan kitapları tespit edebilirler. Bu çok kolay bir iştir diyemem, o yüzden uzmanların önerdiği kitaplarla başlamak da bir yol olabilir.
Duygusal derinliklerinle yüzleşmek için mükemmel bir zaman. İçsel sezgilerin seni yönlendirecek, gizli hislerini keşfetmende yardımcı olacak. Yaratıcı projelerine odaklanmak için ilham alabileceğin bir ortam yaratmalısın. Sosyal etkileşimlerde daha duyarlı olman, başkalarının hislerine karşı empati kurmana olanak tanıyacak. Geçmişten gelen anıların gün yüzüne çıkabileceği, bu anıları değerlendirip, onları geleceğe taşımak için fırsat sunacak. Kendini ifade etmekte zorlanıyorsan, yazmak iyi bir seçenek olabilir. Ayrıca, sevdiklerinle arandaki bağları güçlendirmek için samimi bir konuşma yapabilir, hislerini açıklığa kavuşturabilirsin. Özellikle, ruhsal ve bedensel sağlığına özen göstermek, dengeyi bulmanda önemli bir rol oynayacak. Karar verme aşamasında dikkatli olmalı, aceleci davranmamalısın. Doğa yürüyüşleri veya meditasyon gibi aktiviteler, zihnini sakinleştirip, yeni açılımlara kapı aralayacaktır. Kendine zaman ayırmayı es geçme; bu, iç huzurunu bulmanda etkili bir yol olacak. Pozitif enerjini paylaşırken, kendi sınırlarını da korumayı unutmamalısın.